Demirel ve Necip Fazıl

Kitabın ismi "Rasim Özdenören'le Söyleşmek." 

Mehmet Ali Bulut, Mustafa Aydoğan ve Sadık Yalsızuçanlar, Rasim Özdenören'le mülakatlar yapmışlar.

Tabii Devlet Planlama Teşkilatından ağabeyimiz olunca, hemen hızlıca kitaba göz gezdirdim. Henüz dağıtıma verilmemiş ama internet üzerinden sipariş verilebiliyor.

Bir devre birinci elden şahitlik eden Rasim abimizin anıları gerçekten önemli.

Herkese tavsiye ederim. Umarım bir an evvel kitapçılarda bulabiliriz.

Kitapta Benim dikkatimi çeken bir yer oldu.

Kitabın 253. Sayfasında, Rasim Özdenören, Necip Fazıl’a liderlerin bakış açısını anlatıyor.

İlk olarak diğer liderleri anlatıyor. (Burada gereksiz polemiklere girmemek için isim vermeyeceğiz. E.S.)

Lider Özel kalemine talimat verir. "Necip fazıl beyefendiye haber verin, önümüzdeki Çarşamba günü Ankara’ya gelsin. Kendisi ile bir meseleyi istişare edeceğiz."

Necip Fazıl Ankara'ya gelir. Söylenen gün ve saatte Lideri makamında bekler. Görevliler içeriye haber veremezler. (galiba toplantı vardır, içeride.)

2 saat geçer. Üstad beklemeye devam eder.
(Lider aslında unutmuştur, üstadı çağırdığını. Ancak iş bilmez özel kalem içeri girip söyleyemez.)

Lider dışarı çıktığında "OOO Üstadım gelmiş miydiniz. Hoş geldiniz." der
(Belki görüşürler, belki de zamanı kalmadığı için özür beyan ederler.)

Demirel'in tavrı ise şöyledir.

Bizzat kendisi arar. "Üstadım ben Süleyman Demirel. Sizinle istişareye ihtiyacım var. Önümüzdeki çarşambaya müsait olabilir misiniz? Üstad "Müsaitim" derse, "Siz mi Ankara'ya teşrif edersiniz, yoksa biz İstanbul'a mı gelelim, ne emredersiniz?" diye konuşur.

Üstad haliyle "Ben Ankara'ya gelirim" der.

Tabii, Demirel hazırlıklı.

"Üstadım filan filan vakitlerde uçak var, hangi saati emredersiniz?
Üstad uygun gördüğü saati söyler, "Zat'ı Ali'nizi iki saat önceden evinizden alacaklar, Yeşilköy'e getirileceksiniz, arkadaşlar sizinle ilgilenecekler" der.

Üstad evinden alınır. Yeşilköy'e götürürler. Yeşilköy'de çoğu zaman VİP'ten geçirilir. Kırmızı halı serilir. Görevliler refakatinde uçağa bindirilir.

Ankara Esenboğa'da yeni bir ekip Üstadı karşılar. Otomobile bindirilir. Üstad'a sorarlar. "Efendim otele mi gitmek istersiniz, başka bir yere mi?" Üstad "Önce Bağlum'a gidelim. Sonra Akif'in evine gidelim" der.

Bizler de karşılarız Üstad'ı. Bağlum'a gider. Mutad ziyaretini yapar. Ardından Akif'in evine gideriz.

Ertesi gün Demirel'le buluşulacak. Üstad'la beraberiz. Randevu saat 15.00’te.

Saat 14,30 oldu, Üstad saate baktı. "Süleyman Bey geç kalmazdı." dedi.

14,35 oldu.14.45 oldu. Üstad telaşlanmaya başladı. 14.50’de zil çaldı. Korumalar geldi. "Efendim araba hazır buyurun."

Ayakkabısını giydi, dışarı çıktı, biz arkasından seyirttik.

Görüşme yeri yakın zaten.



Akşam döndüğünde aynen şunu söyledi.

"Elifi elifine tam 15.00'te karşı karşıyaydık. Süleyman bey ilginç bir adam, önünde Fransızca kitaplar vardı. Napolyonu okuyor mesela."

Dedik ki, "Üstad o sana göstermek için koymuştur." "hayır, hayır" dedi. "Öyle değil, okuyor adam"

Evet sevgili dostlar,

Bu anı bilinsin istedim. Tarihteki büyük hükümdarların, sultanların, Deblet adamlarının en önemli vasıflarından bir tanesi ilim adamlarına göstermiş oldukları saygıdır.

Hatta, bu ulu hakanlar hocaları ile beraber anılırlar diyebiliriz.

Melikşah- Nizam’ül Mülk.
Osman Gazi- Edebali
Yavuz selim- İbn’i Kemal
Fatih- Akşemseddin gibi.
Kanuni-Yahya Efendi-Ebu's Suud
Allah'a emanet olun.

Alimler, Arifler, İlim ve irfan sahipleri eksilmesin yanınızda.

Not: Parantez içerisindeki ifadeler bana, diğerleri aynen iktibastır.
OGÜNhaber