Gece papaz, gündüz imamlar

Esir düştüklerinde Rus askerlerinin kendilerine çok kötü muamele ettiğini, hatta tükürük ve tekmelerle trenlere bindirdiklerini anlatmıştı. Kendisi subay olduğundan biraz dik duruyormuş. Bakmış ki birisi kaşlarını çatmış dik dik kendisine bakıp; "Mehmed seni ben sevk edeceğim. Hakaret görürsen aldırma." demiş. Mehmed Efendi bu adama dikkatle baktığında kendisini ancak gözlerinden tanıyabilmiş. Çünkü sakallarını tıraş etmiş, elbiselerini tamamen değiştirmiş, eski haline hiç benzemiyormuş.

Fatih'de Çırçır Medresesinde yıllarca ağlayarak halka vaaz eden sakallı, şalvarlı hoca olduğunu ancak gözlerinden fark edebilmiş. Çok özel yetiştirilmiş, yıllarca Müslümanlara hocalık yapmış, ağlamış, ağlatmış, coşmuş, coşturmuş. (Molla Hamid Ekinci'nin hayatı, Yazar İhsan Atasoy, s.85,Mart 2011, Nesil Yayıncılık.)

Molla! Süleyman
Molla Süleyman gündüz İslam alimi gece ise papaz olan gizli inançlılardandı. Tanınmış bir Alim olarak 40 yıl fıkıh ve hadis dersi vermişti. Çevredeki Müslümanlar dini konularda  O'na başvururlardı. Bunlardan biri de Sait Ağa'ydı. Sait Ağa gerçek bir Müslümandı. Bir gün Fatma Bacı Sait Ağa'dan bir haber getirdi. Haber Molla Süleyman'ın dünyasını başına yıktı. Sait Ağa, Oğluna, Molla Süleyman'ın kızını istiyordu. Yani, Oğul Süleyman'a, Gülbahar'ı istemişti. Yani Maria'yı.

Molla, evinin gizli bölümündeki kilisede kararını verdi. Hemen o gün Kızı Maria'yı, yine gizli inançlılardan Mitiadis Garammatikopoulos'un oğlu Kyriakos'a verdi. Yani Murat Yazıcızade'nin oğlu Tursun'a.

Sonra da Sait Ağa'yı çağırıp "Kusura bakma Ağa. Biz Gülbahar'ı doğar doğmaz Yazıcızadeler'e söz kestik." dedi.

Bera'yı Malumat olarak söyleyelim.  Anadolu adeti dediğimiz "Beşik Kertmesi" meselesinin iç yüzü de bu dostlar.

Anadolu'daki gizli azınlıklar, kızları ve oğlanlarını  Müslümanlara vermemek için, Beşik kertmesini icat etmişlerdir.

Sonra bu adete bizim Müslümanlar da uymuşlardır.

Osmanlı'daki azınlıkları gizli inançlı olmaya iten neden, hem baskılardan kurtulma hem de yükselme isteğiydi. Örneğin, Osmanlılar'da Madenleri ancak Müslümanlar işletebilirdi.

Her bölgenin gizli inançlıları birbirini bilir ve tanırdı. Geceleri evlerinin gizli bölmelerinde ibadetlerini eder, gündüz tam bir Müslüman gibi davranırlardı.

Hatta o kadar ileri gidenler olmuştu ki, iyi bir Müslüman olduklarını anlatabilmek için, cami bile yaptırırlardı. Mesela Selanik'in en büyük Camii olan Yeni Camii, Gizli  İnançlı Sabataistler'in en zengin kolu  Kapaniler tarafından yaptırılmıştır.. (Dul Kadının Oğulları, Say.50-52, Mustafa Yılmaz, MGV Yayıncılık, 2014)

Piyer LOTİ mi, Arif Efendi mi?
Gerçek Adı, Julien Viaud'tu. 25 yaşındayken adını Tahiti'de Piyer Loti olarak değiştirmişti.  Loti o bölgede yetişen bir çiçeğin adıydı.

Gittiği her ülkede o bölgenin insanı gibi yaşar, tebdil gezerdi.

Görevi gereği İstanbul'a da yolu düştü. Bazen Fransız edebiyatçısı, bazen İngiliz Subayı, bazen de "Marketo" ismiyle dolaştı.

Beyoğlu'nda canı sıkıldı. Eyüp'e geçti. İsmini Arif olarak tanıttı. Kitaplarında, Arif Efendi adıyla, Müslümanları nasıl kandırdığını anlattı. (age.s.55)

İşte böyle dostlar,

Cenab'ı Allah, bizlerin aynı zamanda  tüm Müslümanların basiret ve ferasetlerini artırsın ve aramızdaki iştişareleri kuvvetlendirsin.

İlk emir "Oku" değerli dostlar.

Artık, günümüzde doğru bilgilere ulaşma imkanı çok kolay..

İslam'da 4 temel doğrulama kaynağı var.

Onlar da belli.

Kur'an,  
Sünnet,
İcma i Ümmet (Müslümanların üzerinde ittifak etikleri uygulamalar) ve Kıyas'ı Fukaha.. Yani alimlerin içtihadları..


Okumalıyız, araştırmalıyız, daima teyakkuzda olmalıyız ki, Derviş libası giymiş FETO gibi avcılardan da, gizli papazlardan da uzak duralım..

TİKA'dan cevap geldi
Geçen haftaki yazımızdan sonra Lübnan eski koordinatörü değerli dostum, İbrahim Erbir aradı. 15 Temmuz gecesi bizler Türkiye'de neler olduğunu anlayamadan, İbrahim kardeşim taa Lübnan'dan ses vermişdi.. "Reis'i yedirmeyeceğiz" diye bir paylaşımda bulunmuştu. Hatta benim ilk paylaşımlarımdan birisi de İbrahim'in paylaşımı idi.

İbrahim Erbir, TİKA'da, Sayın Serdar Çam'ın başkanlığı ile beraber zaten FETO ile etkin mücadeleler yapıldığını, 17-25 Aralık sürecinde bu mücadelenin daha da hızlandığını söyledi.

TİKA, çok önemli bir kurum. Bilhassa gönül coğrafyamızda güzel işler yapıyor. FETO vaktiyle bu coğrafyayı, Osmanlı sempatisi nedeniyle çok istismar etti. Bizim hassasiyetimiz buradan kaynaklanıyor. İnşallah Sn. Serdar Çam gibi diğer bürokratlarımız, liyakatli, sadakatli ve vatanperverdirler.

Kalın sağlıcakla.
OGÜNhaber