31 Mart seçim sonuçları ve iktidarın "İstanbul kompleksi"

Herkes diyor: 
AK Parti hezimete uğradı,
CHP kazandı…
İktidar şapkasını önüne koyup seçim sonuçlarını irdelemeli.
Erdoğan bunu zaten yapacak.
Ama asıl irdeleme yapması gereken CHP’dir.
Kimi CHP yöneticilerinde zafer sarhoşluğu görüyorum.
Öyle bir konuşuyorlar ve konuşuluyor ki:
Erdoğan’ı yendik,
CHP tarihi bir zafer kazandı,
Kitleler Altıok'a koştu falan filan…
Sanırsınız muhteşem bir strateji ve taktik, harika bir analiz ve görülmedik düzeyde bir siyaset sihirbazlığı sonucunda bu sonuç alındı!
Bunları geçin de asıl yapmanız gerekeni yapıp hemen görünenin arkasına bakmaya başlayın.
 
Efendiler!
Öyle ahım şahım düzeyde CHP’nin oyu moyu artmadı.
Yüzde 25’lik tavan şangur şungur yıkılmadı.
CHP’nin yeni yönetimi beş ayda değişim çiçekleri açtırmadı!
 
Olan şu:
İktidar 4-5 yıldır yapması gerekenleri yapmayıp, yapmaması gereken ne varsa ziyadesiyle yapınca ahali canından bezdi ve "Kibri, rehaveti, gücün şehvetine kapılmayı  sana öyle bir göstereceğim ki feleğin şaşacak!” dedi ve yaptı.
 
"Bizler ekonomik sıkıntıyla inim inim inlerken sizler sırça köşklerinizde dünyevi cenneti yaşıyorsunuz! Bunun bir bedeli olacak" dedi ve faturayı kesti!
 
Bu seçim sonucunu kavramsallaştıracak olursak "tepkinin dışavurumu veya kızgınlığın sandığa yansıması” olarak ifade edebiliriz.
 
Tabii, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun sadece şehirlerinde değil; Türkiye genelinde oluşturduğu sinerjiyi de yabana atmayalım.
Üstelik bu sinerji değirmenine, Erdoğan ve AK Parti de öyle bir su taşıdı ki sonuç ortada:
İmamoğlu, bir seçim atmosferi ve propaganda kompozisyonu oluşturmak istese bundan daha iyisi olmazdı!
 
Seçim sonuçlarını irdelerken bakış açımızı İmamoğlu-Yavaş ikilisi özelinden ve oluşan toplumsal agresyon üzerinden uzaklaştırırsak yanlış sonuca varırız!
 
Aslında ne oldu?
—Farklı parti seçmenleri arasında geçişkenliğin hangi düzeylere gelebileceği ortaya çıktı.
—Bir iktidarın "halka rağmen halk için” yaklaşımının iflas edeceği görüldü.
—Disiplinli ve organize siyaset yapan bir adamın, İmamoğlu’nun, bezgin-ümitsiz ve öğrenilmiş çaresizlik içinde olan muhalif kitleleri -CHP adıyla bile olsa- nasıl bir araya getirilebileceği gün yüzüne çıktı.
"Winner olan ve kazanmak benim karakterimdir.” diyen AK Parti’nin de yenilebileceği,
Hiç bir partinin "mutlak kazanan” olamayacağı,
Ve Demirel’in boş tencere teorisinin hâlâ geçerli olduğu bir kez daha tasdiklendi.
—Zaten prematüre doğmuş Deva-Gelecek partileri hayata tutunamadı.
—AK Parti kurulurken omurgasını oluşturan, Necmettin Erbakan’ın Milli Görüş Felsefesi Yeniden Refah Partisi ve junior Erbakan’ın vasıtasıyla yuvaya geri döndü.
—Türk siyaseti çok intiharlar gördü,
Ama göstere göstere olanını hiç görmemişti.
Akşener sayesinde siyasal intiharın bu yeni versiyonunu izlemiş oldu.
 
Bundan sonra ne olur?
Parti yöneticilerinin kayıkçı kavgasına girdiği,
Özellikle muhalif yöneticilerin birbirini yediği ve iktidara karşı alternatif oluşturamadığı bir noktada halk dedi ki:
"O iş, öyle olmaz böyle olur,
Muhalefet öyle yapılmaz; böyle yapılır…”
—Son olarak da:
Halkın, iktidara ve muhalefete kör göze sokarcasına gösterdiği bu tablo ile artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı,
Buna muvafık ve mutabık hareket edenlerin ayakta kalacağı,
Aksini yapanların silinip gideceği ortaya çıktı.
 
Bu ahval ve şerait altında AK Parti her ne kadar büyük özeleştiriler yapsa da düştüğü bu seçim çukurundan çıkıp "Nerede kalmıştık?” kabilinden yeni bir start verebileceğine ihtimal vermiyorum.
 
Rüzgarın yönü, zamanın ruhu ve devran İmamoğlu’ndan yana!
Bakalım ne yapacak, bu seçimle seçmenin oluşturduğu "doğal ittifak/yeni merkez/taban koalisyonu” realitesini somutlaştırıp yeni bir siyasetle ete kemiğe büründürüp
Yeni bir devri başlatabilecek mi?
Yaşayıp göreceğiz…
 
Özetlersek:
Seçimin kaybedeni, Ak Parti ve Erdoğan’ın bir yerel seçimi İstanbul’a odaklayan "İstanbul Kompleksi",
Kazanan ise AK Parti ve Erdoğan’da oluşan "İstanbul Kompleksi”ni yenerek İstanbul’dan tüm Türkiye’ye mesaj veren İmamoğlu…
OGÜNhaber