Cumhurbaşkanı'nın konuşmasından şifreler..

"Kadife eldiven altındaki demir yumruk başlarına inecek"

Geçmiş bir yazımda (20 Ağustos 2015) “PKK’nın  sonu Tamil kaplanları gibi olacaktır” demiştim. Ve bir başka yazımda (24 Ağustos 2015) ise HDP’nin de İspanya Batasuna Partisi akıbetini hak ettiğini dile getirerek bizim de aynı süreci izlemek zorunda kalacağımızı, başka yol olmadığını ve mücadelenin de öyle olması gerektiğini vurgulamıştım.

Şimdi Erdoğan’ın bugünkü 22. Muhtarlar Buluşmasındaki konuşmasındaki miheng noktalarını paylaşmak istiyorum:



• Kurtuluş Savaşından sonra en önemli dönüm noktasındayız

• Terör ve Teröristin tanımı yeniden yapılmalı ve ceza kanunları buna göre düzenlenmelidir.

• Dokunulmazlık meselesi hızla ele alınmalı ve herhangi bir hesap yapılmaksızın herkese gereken yapılmalıdır. Aksi takdirde bu millet ve şehitlerimiz bu parlamentodan hesap soracaktır.

• HDP Terör örgütünün uzantısıdır ve onları muhatap almıyorum, onlarla ilgili gereken işlemler, diğer üç parti tarafından  hemen yapılmalıdır.

• Terör söz konusu ise basın özgürlüğü, demokrasi, ifade özgürlüğü gibi laflarla terörü temize çıkartmaya çalışmak  terörle eşdeğerdir.

• Fransa için hak olan mücadele bize gelince neden “hak, hukuk, demokrasi” duvarına tosluyor, bu iki yüzlülüktür.

• İnlerine girdik, nereye giderlerse gitsinler kurtuluşları yoktur.

• Şimdi milletin yanında olanlar ve terörün yanında olanlar vardır. Bu mücadelemizde yanımızda olanlar dostumuz karşımızda olanlarsa düşmanımızdır.

• Terörle mücadelede yapılması gereken her şey  en sert şekilde yapılacak, devletin kadife eldiveninin altındaki demir yumruk artık devreye girecektir.

• HDP artık meşruiyetini kaybetmiştir ve terörün  parçası haline gelmiştir.

• Hiçkimse “tek vatan, tek devlet, tek bayrak ve tek millet” anlayışımızı yıkamaz.

• Erzurum ve Sivas kongrelerindeki gibi; “vatan bir bütündür bölünemez, manda ve himaye kabul edilemez” 

• Terör artık bölgesel boyuttan topyekün saldırıya geçerek ülkemizin her yerinde birliğimize ve beraberliğimize saldırıya geçmiştir.

• Terörle mücadelede hiçbir engel tanınmayacak ve yapılması gereken her şey yapılacaktır.

Yukarıdaki cümlelerle Cumhurbaşkanı terörle mücadele konusunda şuana dek yapılması gereken her şeyin yapıldığını, artık sözün bittiği noktaya gelindiğini, müzakere, diyalog ve çözüm süreçleri gibi etapların önemsizleştiğini ve en sert, tavizsiz, bitirici ve şedit bir sürecin başladığına işaret etmektedir. 

Bu arada geçen gün yaşadığım bir anekdotu paylaşmak istiyorum. Pazartesi günü sık sık İstanbuldan gelerek Ankara’da toplantılara katılan ve bu konularla ilgili müzakere ve çalışmalara katılan Cengiz Aygün ile sohbet etmiştim. O da Cumhurbaşkanı’nın bugünkü konuşmasının şifrelerini, yaptıkları toplantıları dikkate alarak benimle paylaşmıştı. “Artık bıçağın kemiğe dayandığını ve zerre taviz verilmeden bir final mücadelesi yapılacağını ve bunun artık kaçınılmazlığının devletin üst mercilerinde netleştiğini" dile getirmişti. Pazar günkü patlama sonrası "Devletin ve Cumhurbaşkanı’mızın artık terörle mücadelede bugüne kadar olmayan bir sürecin başladığına ve artık her türlü enstrümanla hedefe gidileceği karar ve kararlılığına ısrarla vurgu yapmıştı”. Cumhurbaşkanı’nın bugünkü konuşmasını dinleyince, Cengiz Abi’yle o diyaloğumuz hemen aklıma geldi. Ama çok ilginç bir noktaya da parmak basması oldukça manidardı ve benim de kaygılandığım en önemli nokta bu idi: “Ankara’da karar toplantılarında bu kararlılık ve Sayın Cumhurbaşkanı’mızın dirayet ve inancı hakim idi, umuyorum ki; devletin diğer yetkilileri, hükümet ve bu mücadeleyi verecek yetkili konumdakiler aynı azmi, kararlılığı ve alınan kararların uygulanmaya çevrilmesini tavizsiz şekilde ifa ederler. Paralel Devlet Yapılanmasıyla mücadelede olduğu gibi, bu mücadele ve mücahedemizde de Sayın Cumhurbaşkanı’mız yalnız kalmaz” diye bir kaygı ve temennisini dile getirmişti. Ama akabinde de yüreğimize umut serpen güzel bir beyit söylemişti:

“Dayasın düşman vatanın böğrüne hançerini, bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini”

Umuyorum ki; içinden geçtiğimiz sürecin hassasiyeti, tehlikesi ve önemi herkesçe algılanır ve devlet, millet ve ülke için herkes uyanışa geçerek yeni bir Kurtuluş Savaşı bilinciyle hareket eder.

Yazımı bugünkü konuşmada Cumhurbaşkanı’mızın bu memlekete biz bir daha “İstiklal Marşı yazdırmayacağız” sözleri ve milli marşımızdan okuduğu bölümle bitiriyor ve hepimizin yeni bir göz ve inanışla bu mısraları okumasını öneriyorum.

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
OGÜNhaber