FETÖ'de, Aile-Vatan-Millet-İslam algısı

Çünkü son on yılda yaşadıklarımızla maskeler düştü, sinsi yüzlerin gerçek hali ortaya çıktı.
30-40 yıl önce başlayan bu “Omurgasız Cemaati Yapı” ülke ve milletin süregiden hayatının her alanına sirayet etmişti.
İlk başlarda Kuran, Risale-i Nur  ve diğer dini içerikli eser ve misyonlar araç olarak kullanıldı.
Yurtdışına açılmada Risale-İ Nur’un istenilen etkiyi göstermediği gözlenince, hemen Mevlana’cı oluverdiler.
Tasavvuf, hoşgörü, güzellik, iyilik gibi soft kavram ve olguların uluslararası mistik efsununa pragmatik şekilde eklemlendiler.
Yani, bir nevi ruhlarına mütenasip şekilde Rumi’leştiler.
Ve bu noktada, “Gülenist  Radikalizm” su yüzüne çıkıp görünürlük arzetmeye başladı.
Kamu-Sivil alan “FETÖ Radikalleşmesinin” bütüncül ve tam saha, ana  hedef ve alanı oldu.
Bu Radikalleşme, Askeri-Emniyet-Sivil Bürokratik alanlarda “Paralel Devlet Yapılanması” şeklinde  müesses hale  geldi.
“Biz gelmeyelim de dinsizler mi gelsin” gibi dini içerikli söylemlerle tüm kamu kurumlarına yerleştiler.
“Kamusal iş ve işlemlerde hırsızlık-yolsuzluk” yaptıklarında; utanmadan, buna dini meşruiyet ve helallik formatı atarak  açıklama yaptılar.
Geldiğimiz noktada bu radikalleşmenin ve  yaptığı tahribatın etkilemediği hiçbir müessese ve alan kalmadı.
Bunların hepsine girmeden birkaç alana dair FETÖ radikalleşmesine, yaptıkları tahribat ve bilinçli bozma/bozulmayı paylaşmak istiyorum.

FETÖ’nün, bizi biz yapan üç alandaki tahribat çok derin olmuştur.
  1. Aile Bağları,
  2. Vatan-Millet Algısı,
  3. İslam İnancı…
 
FETÖ ve kopan aile bağları…

Aile bağlarının güçlü olması Türk Milletinin en önemli nişanesidir. Bu bağlamda, hiçbir ülkede ve millette görülmeyen sıkı bağ ve bağlılık bizde mevcuttur.
Bu bağ, gerek geleneksel Anadolu kültürü, gerekse de İslam inanışında çok büyük önem arz etmektedir.
Ebeveynine ihtimam göstermeyen evlat Anadolu’da yadırganır. Aile bağları, evlatların kararlarında çok etkili olur.
İslam İnancı da bu konuda çok net hükümler barındırır.
Hadis ve ayetler pek çok defa bu konunun önemine ve özen gösterilmesine net vurgularla dile getirilir.
Hal böyleyken, FETÖ denen örgütsel yapının ilk ve özenle saldırdığı konu “Aile Bağı” olmuştur.
Çünkü bir çocuğun koparılması en zor ilişkisi “Aile Bağı”dır.
Koparılması en zor olanı koparttığın anda, o kişiye her şeyi yaptırabilirsin. Çünkü artık, o kişi için yeni “otorite bağı “oluşmuş demektir.
Ana-babaya itaati Allah’a itaat gibi gören bir dine sahip bir bireyi, bu mefhumdan yoksun bıraktığın zaman, artık o kişi  kullanılmaya, yönlendirilmeye, mefhumsuzlaştırılmaya yatkın; koyulacağı kabın şeklini alabilirliği olan bir meta haline gelmiş demektir.
FETÖ denilen bu sinsi yapının ailelere verdiği hasar bu bağın sinsice koparılması şeklinde olmuştur.
Evden ayrılan ve FETÖ okul ve abilerinin yanına giden o canpare evlatlar bir süre sonra ailelerin tanıyamayacağı noktaya gelirler. Bir süre sonra aileler çocuklarını tanıyamazlar. Ebeveyn iletişiminde sessiz-tepkisiz kalarak,  ana-babasını önemsizleştiren evlatlar artık abi ve öğretmenlerin kölesi haline gelmeye başlar.
Bu çocuk artık; FETÖ örgütünün askeri,  mankurt’u, beyinsiz beyni haline gelmeye hazırdır.

Vatan-Millet-Bayrak-Devlet Algısı

Toprağı vatan yapan, toplumu millet yapan, Devleti devlet yapan olguların bunlar için bir önemi yoktur.
Örgüte bağlılık her şeyin önündedir,
Vatan da nedir ki onlara göre,
Bütün dünya vatandır.
Evrensellik, uluslararasılık, dünyasallık gibi kavramlarla vatan algısı basitleştirilir,
Vatan uğruna ölmeye dair, “şahadet” olgusu anlamsızlaştırılır.
Vatan onlar için herhangi bir şeydir,
Herhangi bir toprak parçasıdır,
“Türkiye olmazsa Avrupa’da yaşarım, Kanada’da yaşarım, ABD’de yaşarım” diyebilirlik sıradanlığından ibarettir Vatan onlar için.
Millet-Devlet  mefhumunun  milli değer algısına dönük  önemsizleştirmeler çaktırmadan dercedilir safi zihinlere,
Çünkü bu olgu ve algılar var olursa zihinlerde, başaramazlar o çocuğun beynini yıkamayı,
Bayrak da nedir ki onlara göre; “ABD bayrağından ne farkı var” derler ay yıldızlı al bayrak için.
Bir bezden ibarettir bayrağımız onlara göre.
Bunların Türkiye’nin geleceğine dair bir ideal, iddia ve mefkureleri yoktur.
Devletle ilişkileri sadece devleti ele geçirmek üzerine kurgulanmıştır.
Türk ordusuyla ilişkileri orduyu ele geçirmek üzeredir,
Vatanla ilişkileri kirli ve sinsi emellerine imkan sağlamak için, verim alıp, rant elde ettikleri tarladan farksızdır.
Milletle ilgileri, milletin evlatlarını FETÖ’nün kirli ve sapkın emellerine musahhar eleman yaptıkları  kadardır.
Onlar için vatan bir arazidir, FETÖ’nün okullarının bahçesidir, ihanet toplantıları yaptıkları binadır.
Onlar için  Anadolu’nun ABD kadar, Almanya kadar, Kanada kadar, Güney Afrika kadar bile bir önemi yoktur.
Onlar için Vatan;  FETÖ elebaşı Gülen’nin müritlerini ajite edip, duygu sömürüsü yapmak için yazdığı ve yazacağı “Hüzünlü Bahar” gibi ihanet şiirlerinin ve dramatizasyonun sebebi menşei, ilham kaynağıdır.
Onlar için Vatan; FETÖ elebaşının ağlak kibriyle, tevazu sosuyla, Pensilvanya çiftliğinden vaazettiği “riyakar hasret” söyleminin materyalidir.

İslam İnancı Olgusu…

FETÖ’nün İslam ve Ümmet derdi hiç olmamıştır.
Yola çıkarken, referans olarak İslam ve Müslümanları esas alan, palazlanma sürecinde bu değerleri bir araç olarak kullanan FETÖ; sonraki etaplarda İbrahimi Dinler söylemini kullanmaya, Dinler Arası Hoşgörü gibi ne idiğü belirsiz tavırlarla,  gayrı İslami motifle hareket etmeye başlamıştır.
İslam olanlara gösterilmeyen hoşgörü, ihtimam ve özen gayrı müslim olanlara sunulmuştur. Hristiyan ve Yahudi olanlarla ittifak çabaları, Ümmet birliği tesisi için hiç düşünülmemiştir.
FETÖ’nün örgütsel yapısına olan bağlılık İslam’a olan bağlılığın önüne geçmiştir.
islamın amir hükmü olan yardım duygusu ve eğilimi fakirlere yönelik kullanılmamış, başka şer odaklarına lobi faaliyeti için tüketilmiştir.
“Himmet” adı altında Müslümanların maddi imkanları, Gülen’nin duygu sömürüsü vaazları  ile toplanmaya başlanmış, daha sonraları bu himmet işi sahtekarca bir ritüele dönüştürülmüş, baskıyla toplanan ve istenen kişilerin ekonomik sarsıntıya düşmesi riski umursanmadan,  ana amaç haline gelmiştir.
Ülkemizin hamiyetperver ve fedakar fertlerinden toplanan kaynakların Yahudi-Hristiyan kişi, grup ve siyasilere destek için verildiği hepimizin malumudur.
Gayrı Müslime, yabancılara bu kadar bonkör davranan örgütün, Türkiye’deki okul ve dershanelerinde fakir  öğrencilere küçücük bir indirim bile yapmamaları ve bu konuda materyalist yaklaşım sergilemeleri, gerçek yüz ve niyetlerinin anlaşılması açısından  oldukça manidardır.
Yabancı ülkelerdeki okullarda sergiledikleri eğitsel politika da yine benzeri şekildedir. Okulların olduğu ülkelerin yöneticileri ve zenginlerinin çocuklarına has birer eğitim aracı halinde hizmet vermeleri gerçek niyetlerinin ne olduğunu, Allah Rızası için gibi bir zihniyetle alakalarının olmadığını gösteriyor.
Bu üç konuda daha söylenebilecek o kadar çok şey var ki…
Şimdilik bunlarla yetinip, kendimize şu soruyu soralım,
12-16 yaşlarda bir çocuk Aile mefhumundan, Vatan-Millet-Bayrak-Devlet olgusundan ve İslam İnancından kopartıldığı takdirde ne olur..?
Mankurt olur,
Kamikaze olur,
Tüm değerlerine bomba atan katil olur,
Ana babasını öldüren cani olur,
Milleti katleden hain olur,
Tuzak kuran kalleş olur,
Yalan söyleyen sahtekar olur,
İslam’ı  kişisel çıkarlarına kullanan münafık olur,
Ruhunu Gülen’e satan bir mahluk olur,
Gülen’i ulvileştirip, onun yalanlarına inanan  beyinsiz olur,
İyi evlat, Vatanperver, milliyetperver, Devlet ve Bayrak sever olmanın haricinde her şey olur…
Kısaca; her türlü değer yargısından arınmış, her türlü sapkınlık ve putperestliğe inanmaya hazır, Allah namına katil işleyebilecek, FETÖ adına Allah’sızca canileşecek, robotize mangalara dönüşebiliyor.
Ki; 15 Temmuz’da dönüştüler de,
Allah bu Millete bir daha 15 Temmuz’lar yaşatmasın…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
OGÜNhaber