Kan gözyaşı ve İsrail devleti

1922’de İngiltere’nin himayesinde Filistin topraklarına yerleşirler. Sayıları 84 bindir.

1945’e kadar göçlerle Yahudi nüfusu bölgede 554 bine ulaşıyor. Filistinli Müslüman 1 milyon 60 bin…


1948’de yine İngilizlerin desteğiyle bölgede bağımsızlığını ilan ederler.  

1967’ye kadar devam eden Yahudi göçleriyle İsrail; 2 milyon 385 bine ulaşırken, Filistinli nüfus sürekli azalıyor.

Yıl 2014 İsrail 8 milyon, Filistin 4 buçuk milyon,

1948’de dağınık köy ve mahallelerle sınırlı olan toprakları, yayılmacı ve işgalci politikalarıyla 2014’te 20.777 km² ye ulaşmıştır.

Bugüne kadar yurtlarından ayrılarak Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak’a sığınan Filistinli Müslüman sayısı 5 milyon…


Bu kadar insan bölgedeki İsrail yerleşimciliği ve yıldırma politikası ile kendi topraklarından göç etmiştir.  Bu rakam dile kolaydır.

1967’deki 6 Gün Savaşları’nda Ürdün’den Doğu Kudüs ve Batı Şeria, Mısır’dan Sina Yarımadası ve Suriye’den Golan tepelerini almıştır.  Bu savaşlarda ölen İsrailli asker sayısı 900 iken Arap’lardaki kayıp 20 bindir. Bu savaş sebebiyle 500 bin Filistinli komşu ülkelere iltica etmiştir.

1973’te Arap’larla tekrar savaş, 1982’de Lübnan’la 2002’den 2006’ya kadar Ürdün’le sürtüşmeler, 2006- 2008 arası tekrar Lübnan’a saldırı, 2008’deki Dökme Kurşun Operasyonu ve günümüze kadar, nereye saldıracağını bilmeyen bir gözü dönmüşlük  misali etrafına kanlı trajediler yaşatan -sözüm ona-  bir devlet…

İsrail işgaline karşı Filistinli Müslümanlar 1987 ve 2000 yıllarında olmak üzere iki defa intifada (direniş) başlattı. Birinci intifadada 1500, ikincisinden bugüne kadar 7 bin Filistinli İsrail “ Devleti” tarafından öldürülmüştür.

1987’de başlayan birinci intifadadan günümüze kadar 1850 Filistinli çocuk öldürülmüştür. 100 bin civarında çocuk ve Müslüman ise İsrail’in silahlı saldırılarıyla hayatını engelli olarak devam ettirmektedir.

Bugüne kadar İsrail askerleri tarafından evi yıkılan Filistinli Müslüman sayısı 28 bin, İsrailliler tarafından yasal olmayan yollarla kurulan yerleşim yeri sayısı 262 ve İsrail hapishanelerine atılan Filistinli sayısı ise 6 bindir.

1955’ten günümüze İsrail, kendisine karşı BM tarafından alınan 77 kararın hiçbirine uymamış, evrensel hukuk kurallarını hiçe saymıştır.

2014 Temmuzunda yaptığı saldırılarda ise çocuklar da dâhil olmak üzere 378 Müslümanı öldürürken,  3 bine yakın insanı da yaralamıştır.

İçinde bulunduğumuz günlerde de İsrail Mescid-i Aksa’ya saldırmıştır. Bizde  bir atasözü vardır:  “Eceli gelen kelp cami duvarına bevleder”. İsrail devleti tam da bu noktaya gelmiştir;mukaddesata saldırmaktadır. Üç dinin kutsal saydığı dünyanın en eski mabetlerinden biri olan Mescid-i Aksa’yı talan etmek artık bir devletin yapabileceği en alçakça davranışlardan biridir.

Bu mezalimi İsrail halkının bir film gibi izlemesi, gerekli reaksiyonu göstermemesi de ayrıca manidardır. Bir insan olarak bu tepkisizliği anlamak kabil değildir.

Gayretullah’a dokunan bu zalimlerin Cenab-ı Hak tarafından ikaz edileceğinden zerre kadar şüphemiz yoktur. İsrail devletinin yaptığı zulüm yetişir artık.  

Ortadoğudaki bu kabul edilemez zulmü ve Müslümanların yaşadığı trajediyi  ve İsrail’in aymaz, haşarı, küstah ve zalimane tavrına parmak bastığım yazıyı Milli Şairimiz Mehmet Akif’in dizeleriyle bitirmek istiyorum:


Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun

Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet
Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet..

İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?

Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ

Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm
Suç başkasınındır da niçin başkası ma

Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın

Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi

Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!

Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!
OGÜNhaber