Ortalık toz duman; filler tepişiyor ve yine olan çimlere olacak..!

Sosyal Medya üzerinden "Yeni Nesil" savaş devam ediyor.
Sedat Peker-Süleyman Soylu savaşı.
Denksiz'ler/Eşitsiz'ler savaşı…
Öyle ya;
Bir tarafta, bir parti/bir iktidar/bir bakan; hem de illegaliteyle savaşması gereken/güvenlik işlerinden sorumlu bir bakan var.

Bir tarafta, kiminin mafya, kiminin yeraltı dünyası lideri, kiminin aranan bir şahıs, kendisinin ise "feryat eden baba" dediği birisi var.

Ve, düello günlerdir sürüyor.
Başka zaman ve benzer durumlarda "Yalnız Değilsin" kampanyaları düzenleyip üyesine/azasına/bakanına sahip çıkan AK Parti'de, tık yok.

Keza, diğer kabine üyelerinden  ses-seda yok.
Hakeza, daha önceleri kritik anlarda bir MHP'liymişcesine Soylu'ya destek veren Bahçeli ve MHP de, duruma kör/sağır…
İktidara yakın medya/nöbetçi açık oturumcular/program yapıcılar ise;
"Ne yapalım… Program yapma talimatı, yorumlama ve/veya destek çıkma izni verilmedi ki…" havasında…
Herkes kenara çekilmiş, suskunca izliyor ve sanki durumdan memnun gibi…

Soylu yalnız,
Yapayalnız…
Ve, bir açıklama yaptı.
Bence aceleyle/panikle ve amatörce yapılmış bir açıklama.
Belki olacaklara dair bir "önalma" manevrası olarak düşünülmüş…
Fakat "dört başı mamur" bir hata…

Gözler/kulaklar Erdoğan'daydı.
Geçmişteki örneklenmiş refleksle hareket edecek ve "Bakanımı yedirmem" yaklaşımı mı sergileyecekti, acaba…
Galiba, "şeytan azapta gerektir" kabilinden; sadece izlemeyi tercih etti.
Ve konuştu.
Konuya pek girmedi ama bence/bana göre/şahsi fikrimce, oldukça manidar ve ciddi mesaj içeren şu bir-iki cümleyi kurdu.
"Terör örgütleri gibi suç çeteleri de zehirli bir yılan gibidir.
Onlarla aynı çuvala girerseniz daha sonra başınıza geleceklere rıza göstermiş olursunuz"

Bana, çok ama çok manidar geldi.

Hal böyleyken, iki önemli nokta öne çıkıyor.
Birincisi;
Erdoğan, yarın yapılacağı söylenen grup toplantısında veya başka bir konuşmada, "Sarı Öküz hikayesini boşuna düşünmeyin. Soylu "Benim" Bakanım ve yedirmem" mi diyecek,

Yoksa, Soylu'nun istifasını isteyerek/kabul ederek, "sen, suç çeteleriyle aynı çuvala girerek başına geleceklere rıza gösterdin…" mi diyecek…

Kurban verse de,
"Bakanımı Yedirmem" dese de; bu, AK Parti/İktidar için ciddi bir kan kaybı getirecektir.
Aslında kan kaybı da demeyelim;
Var olan ve kanayan yaranın kan kaybını hızlandıracak/daha görünürleştirecek; parti içi kavgayı daha da kinleştirip/kirleştirip; daha bir kanlılaştıracaktır.

Durum, dünler gibi değil.
Durum liderin her eyleminin tolere edilip/kabullenildiği ve "Erdoğan yapıyorsa/yaptıysa bir bildiği ve mutlaka bir esprisi vardır…" diye inanıldığı günler gibi değil.

Bence durum;
"Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık…" halidir…

Birkaç tespit ve kendi kendime birkaç soru sorarak yazımı bitirmek istiyorum.
AK Parti'li bir yönetici bir zaman "hiçbir şey olmuyorsa, kesin bir şeyler olmuş/oluyor demektir" demişti.
2020'nin sonlarında "Bir Portre" yazarı Sayın Aygün 2021'e dair "küresel ve ülkesel ölçekte çok zorlu geçecek" demişti.
Ben de bir adım ileri götürüyor ve özellikle Türkiye özelinde bir şeyler olmaya başladığını dile getirmek istiyorum.
Henüz, flu/gri/sisli ve puslu…
Ama olanlar, hiç de normal şeyler değil.
İlginç bir suskunluk ve sinirirlilik hakim.
Aslında herkes bir şeylerin farkında ama kimse bir şey demez halde…
Adeta fırtına öncesi sessizlik…
Bu bağlamda kendime sorulara gelince;
-Soylu kaybederse kim kazanacak.?
Sedat Peker değil,
Çünkü, "ben zaten yanmışım/kaybetmişim, seni de bitireceğim/yakacağım" diyor.
Peker'in açıklamalarıyla pek çok şey/hatta kir/hatta sır ortalığa saçılmışken;
-Peki kim kazanacak/kaybedecek; AK Parti mi/İktidar mı/parti içi klikler mi..?
-Aslında ne oluyor/olduruluyor/oldurulmak isteniyor.?
-Bu kavga ve muhtemel sonucu kimin işine yarıyor/yarayacak, kime zarar veriyor/verecek.?
-Yoksa, bu bir "dava" meselesi/"beka" sorunu/"din" bahsi  olarak görülüp; "galiptir bu yolda mağlup olanlar" mı, denecek..?

Son olarak;
Durum öyle bir durum ki, "iki ucu b.klu değnek"…!
OGÜNhaber