Prusya Kralı II. Frederich ve Adalet..

Prusya Kralı.

1740’ta babasının ölümü üzerine tahta geçti. Krallığı 1786 yılına kadar sürdü.

Tahta geçtiğinde 28 yaşındaydı.

Aydınlanma devrinin önde gelen bir hükümdar portresiydi.

Roma devrinden beri meşru bir sorgulama yöntemi olan işkenceyi yasakladı.

Söz hürriyetine müdahale etmedi.

Basına sansürü kaldırdı,

Tebasına dini serbestliği getirdi.

Prusya onun sayesinde büyük bir devlet oldu.

Kale kuşatmalarının korkulan ustasıydı.

Ordularını iyi yönetirdi. Asker sayısını birkaç misli artırdı. Getirdiği savaş nizamı düşmanı dağıtıyordu Friedrich’nin Prusya ordusu sert disiplin demekti.

7 yıl savaşları” ile beş büyük Avrupa kudretinden biri haline geldi.

Türklerin imparatorluğuyla babasının zamanından beri devam eden dostluğu muhafaza etti.

Prusya’da okul sayısını artırdı.

Hastalığa yol açtığına inanılan patatesi yemeyen halkının bu inancını kırarak, onlara patates yemeyi öğretmiş. Bu nedenle, günümüzde de II. Friedrich' in mezarını ziyaret eden Almanlar, çiçek demeti yerine, yanlarında getirdikleri patatesleri kralın mezarına bırakırlar.

Zamanına ve yerine göre kaba bir asker olan Friedrich tebasının hak aramasına ses çıkarmak bir yana iftihar dahi ederdi.

Almanya’yı Almanya yapan kral olduğu için Büyük Frederich de denir.

“1750 yılında, Alman Prusya Kralı Büyük II. Frederick, Berlin yakınlarındaki Postdam ormanlarında gezinirken bir değirmenin bulunduğu alçak bir tepe üstünde durur.

Değirmenin olduğu yeri satın alacağını ve yerine bir saray yaptıracağını söyler.

Kralın adamları değirmenciye gider ve kralın bu isteğini iletirler.

Fakat adam değirmenini satmak istemez.

 

Adamları gelip Kral'a durumu anlatırlar;

Kral bunun üzerine değirmenciyi huzuruna çağırtır.

Değirmenci gelip, Kral'ın karşısında durur.

- "Yanlış anladınız beni herhalde beyefendi, ben satın almak istiyorum orayı. Kaç para?" der.

Sonra değirmen için değerinin kat ve kat üstünde bir ücret ödemeyi teklif eder.

- "Hayır yanlış anlamadım, adamların da bunu söyledi. Satmıyorum!"

- "Beyefendi inat etmeyin, paranızı fazlasıyla vereceğim."

- "Sen koskoca Kralsın, paran çok. Git Almanya'nın her yerine saray yap.

Burayı benden önce babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım. Satmıyorum!"

Bunun üzerine sinirlenen Kral Frederick ayağa kalkar ve;

“Sen benim Kral olduğumu bilmiyor musun yoksa?” diye gürler.

Değirmenci;
-“Senin kral olduğunu biliyorum.

Ama ben de bu değirmenin ve arazinin sahibi Sans-Souci’yim.”

Kral iyice köpürür ve;
- “Madem benim kim olduğumu biliyorsun, o halde zorla alabileceğimi de biliyor olmalısın. Bakalım o zaman ne yapacaksın?

Benim binlerce askerim var. Senin kimin var?” der.
 
Değirmenci bu söz üzerine hiç telaşa düşmeden tarihe geçecek o ünlü sözü söyler:

-“Berlin’de hâkimler var. Ben de onlara güveniyorum.”
 
Kral bu cevap üzerine ıslah ettiği mahkemelerin adaletinin kendi aleyhine bile güvenildiğini anlar ve tarihe geçen şu ünlü sözünü söyler:

"Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa adaletten üstün değildir.

Hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz."

Kral II. Friedrich bu yel değirmeninin Prusya Krallığı devam ettikçe korunmasını ister ve onun daha altında olan tepeye sarayını diker ve adını da değirmencinin ismi olan Sans-Souci Sarayı koyar.

 
Saray ve değirmen günümüzde hala orada bir "Adalet Simgesi" olarak yan yana ve birlikte durmaktadır.

Ne güzel bir adalet ki, kralın arka bahçesinde bir değirmenci...

Adalet, bir kralı ve bir değirmenciyi dost etmiştir. “

Umarım birgün biz de, belki göremeyiz ama; “Ankara’da hakimler var” diyebiliriz.

Olsun…

Hayali bile hoş geliyor…
OGÜNhaber