Put kırarken meğer...

Böyle yalvarın, yakarın, el açın Rabbimize,
Yoldan çıkmışlığa pişmanlık ve nedameti böyle arzedin Mevla'ya; diyor Mevlana …

Gelin, biz de gözlerimizi kapatıp bir düşünelim.
Ne yapıyoruz,
Ne ediyor veya etmiyoruz…
Neyi biliyoruz veya neleri bildiğimizi sanıyoruz…
Midemiz kalbimize, aklımız ruhumuza ihanet ettiriyor da; farkında mı değiliz..
İşimize mi böyle geldi de; bu kadar …perest'leştik…
Hakperest olacakken, menfaatperest, malperest olduk…
Yoksa put kırarken put mu yapıyoruz, cahilce…
Veya kırdığımızı sanırken, yaptığımız putları mı yiyoruz, acıktıkça…
Helvadan putlar gibi..
Davamız nedir,
Hangi davadayız…
Dava dava derken; ava mı heveslendik,  bilmeden…
Dava'nın içini mi boşalttık; kutsadıkça davayı.
Davamız "Hakka Hizmet" diyerek, haktan mı uzaklaştık,
Put kırmakken davamız; davayı mı putlaştırdık..!
"Biz bu değildik" diyenleri ihanetle suçladık..

Midemiz mi putumuz yoksa kesemiz mi.!
Kesebildik mi; putlarla rabıtamızı,
Yıkabildik mi; kibir, bencillik ve enaniyet putlarını…
Yoksa kırdıkça kibirlendik,
Kibirlendikçe güçlendik,
Güçlendikçe put’landık;  yolu mu şaşırdık..!
Başladığımız noktayı mı unuttuk..
Neredeydik, nereye geldik,
Ne idik ne mi olduk..
Nefis putunu kırarken, nefsimizi put mu yaptık..!
Cibran’ın dediği gibi; dini bir ticarethane mi sandık,
İşletince kazanıp, ihmal edince zarara uğradığımız…
Bu yüzden mi putlaştırdık; malı mülkü, parayı…
Bu yüzden mi sevdik kendimizi; "küçük dağları ben yarattım" dercesine…
Deryadayız ama derya nedir unutmuşuz.
Deryada boğulurken; kendimizi derya sanıyoruz, ahmakça…
Derya mı Mabud yoksa kavmimiz mi Lut…
Yoksa kendimiz şaştık da; haddi mi aştık…
Haddi aşınca da apışıp kaldık.
Öyle ya…
Neydi davamız; ne oldu efkârımız, âmâlimiz…
Nerde kaldı ikbal-i vatan, din-i Mübin iddiamız…
Hak hak diye; haksızlığın dibine vurduk,
Hakkıdır Hakka tapan derken; hakkı sadece kendimize hak gördük.
Nefsimiz ve kibrimiz "biz"i "ben"leştirdi.
"Ben"cilleştirdi,
Hep bana, hep bana,
Benden sonrası tufana,
Olursan sen; benden yana,
Ganimet muzaffer olana…
Noktasına getirdi…

Halbuki hatırlar mısın;
Ne güzel günlerdi, o günler…
Kıt kanaat geçinirdik.
Daha kararmamıştı kalbimiz,
Mal mülk, para araçtı, o zamanlar…
Azap çekebilen vicdanlarımız vardı.
Daha kendimize aşık olmamıştık.
Nefis esir almamıştı.
İnanç, iman, ideal ve iddiamız vardı.
Davamız vardı;
"Put kıracak"; hakkı haklıya teslim edecektik.
Çünkü bizi "ötekileştirmişlerdi".
İnanç ve yaşam tarzımızdan dolayı "dışlanmıştık".
Ama biz "onlar" gibi olmayacaktık.
Ötekileştirmeyip, dışlamayacaktık.
Bizim inanç ve iddiamız buna müsaade etmezdi.
"Onlar" gibi "put yapmayacak" bilakis "putları kıracaktık".
Ama şimdi, ama şimdi…
Ne açmışız beh...
Ne muhterismişiz de; habersizmişiz kendimizden.
Ne büyük hırslarımız varmış; fırsat bekleyen…
Ne kadar hazırmışız; yoldan çıkmaya, kendimizi aşmaya, putlaşmaya…
Ne "biz"liğimiz kaldı; ne "onlar" gibileştik.
Ne benliğimiz kaldı, ne kimliğimiz…
Başlangıçtan kalan tek şey;
Ne olduğu belirsiz,
Kendi araf'ımızda,
Kendimize "ötekileşmemiz"…
Davamız "put kırmak"ken;
Galiba Sendroma yakalandık,
Put yapar hale geldik…
OGÜNhaber