Sayın Valim!

Kastamonu Valimiz Sayın Yaşar Karadeniz imzasıyla bir genelge yayınlandı geçtiğimiz günlerde. 

Genelge metni şöyle:

"Kastamonu ili sınırları içerisinde, kamunun istifadesine açık park, bahçe ve üzerinde tesis bulunmayan açık alanlarda, belediye sınırları içerisinde, meskun mahallerde, karayollarında, umuma mahsus yerlerde veya umumun istirahatine sunulan piknik ve ören yeri gibi alanlarda, gar, otogar, meydan, cadde, sokak, tarihi ve kültürel mekanlarda, ibadethaneler ile terk edilen ve kullanılmayan yapılar, inşaatlar, banka ATM'leri, köprü altları, mezarlıklar, gezinti yerleri ve benzeri ile nerede park halinde olduğuna bakılmaksızın her türlü aracın içerisinde, çevresinde, çevreyi rahatsız edecek şekilde ve açıkta alkol içilmesinin yasaklanarak, bu karara uymayanlar hakkında işlenen fiil başka bir suç oluşturmadığı takdirde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32'nci maddesini ihlalden işlem yapılacaktır."

Bu genelgenin gerekçelerini iyi değerlendirmek gerekiyor. 

Sayın Valimiz elbette emniyetten, adliyeden çok detaylı raporlar alarak, ciddi bir kötüye gidişin farkında olarak bu genelgeyi yayınlamış olmalı. 

Sıradan bir vatandaş olarak benim bile duyduklarım dudak uçuklatır cinsten. 

Mesela, 

Sayın Valimizin yayınladığı kararnameye karşı çıkan insanlar,

Ülkemizde bir yılda işlenen cinayetlerin büyük bölümünün alkollü kişiler tarafından işlendiğini acaba biliyorlar mı? Alkollü araç kullanımı yüzünden yapılan kazalar hâkeza...

Elbette bu çok ciddi bir durum.. Ve bu vahim durumun en mühim sebebi alkol.

Adına 'muhabbet' denilen içkili sofraların sonu çoğu zaman karakollarda, hastanelerde, kabir ve hapishanelerde son buluyor. 

Olay çıkartmak için içenlerin de haddi hesabı yok. 

Ayıkken yaparsam sorun olur deyip, hafifletici sebep olarak 'sarhoştum ne yaptığımı bilmiyordum' bahanesinin arkasına saklanmak içinler de hiç az değil. 

Yarım kalmış hesaplarını kapatmak için içkiden cesaret alma gereği duyanlar da var. İçince cesareti gelen, kükreyen, kendince asan kesenler.. 

Trafik kazaları hakeza. Can ve mal kaybıyla, ağır ya da hafif yaralanmalarla sonuçlanan kaç trafik kazası yaşanıyor ve bunların yüzde kaçının sebebi alkol, ben bilemiyorum ama elbette Sayın Valimiz biliyor ki, duruma müdahale etme gereği duymuşlar. 

Ölümle sonuçlanmasa da yaşanan kavgalar, gürültüler, patırtılar.

Mahalleliyi, konu komşuyu canından bezdirenler, cadde-yol boylarında kadınlara, kızlara sataşanlar, taciz edenler.. 

Şehrin etrafında nerede güzel bir yer varsa oraya çöreklenip yiyip içtikten sonra tüm çöpünü geride bırakıp gidenler..

Bu şehirde ve her şehirde sıradan insanların huzur içinde yaşama, evine, işine güven içinde gidip gelme hakkı var ve bu hak asla ötelenemez.

Herkesin, hepimizin belki her gün şahit olduğumuz, rahatsız olduğumuz, bazen çıldırdığımız, insanlığımızdan utandığımız, 'nerede bu devlet' dediğimiz, devletin askeri, polisi, özel harekatı ne işe yarar diye sorma gereği duyduğumuz pek çok olay yaşanıyor gözümüzün önünde ve hiç bir şey yapamıyoruz.

Hatta bazen polisi arıyoruz ve onlar da birşey yapamayacaklarını söylüyorlar.

Bütün bu olumsuzlukların önüne geçmek için bu yasak gerekli midir yerine yeterli midiri konuşmak, tartışmak gerekiyor.

Evet, kesinlikle gerekli idi. Sayın Valimize teşekkürü borç biliyorum. Ama elbette yeterli değil.

Bu yasak, Mecelledeki meşhur "Def'i mefasid, celb-i menafiden evladır" hukuk ilkesinde bahsedilen kötülüklerin önüne geçmek, iyilikleri kazandırmaktan önceliklidir prensibinin gereğidir. 

Toplum huzuru için önce bozguncuları, bozgunculuk alanlarını ve bozgunculuk araçlarını zaptı rapt altına almak gereklidir. 

Fakat yeterli değildir, sürdürülebilir değildir. 

Sürdürülebilir huzur, güvenlik, refah ve huzur toplumu için başka araçlar, başka çabalar da gereklidir. 

Bunun için, 

Devlet-toplum el ele vererek bu şehri nasıl daha yaşanılır bir şehir haline getiririz sorusunu sormak, cevaplar bulmak zorundayız.

Diyanet camiası, camiler, Milli Eğitim camiası okullar, yazılı ve görsel medya, radyolar, sosyal medya, tüm STK’lar, muhtarlar, ihtiyar heyetleri, aileler...

Toplumdaki kanaat önderleri, sanat, bilim insanları.. Yani hepimiz elbirliği ile çocuklarımıza daha sağlıklı, yaşanılır bir gelecek hazırlamak, onların geleceklerini karartacak kişi ve grupları pasifize edecek, yok edecek, herkes için en temiz, en güvenli bir sosyal, kültürel ve doğal çevre oluşturmak zorundayız..

Bu açıdan, herkes ve her kesim, konuyu siyasi taraflara çekmeden, bireysel özgürlükler gibi süslü, soslu lafların arkasına saklanıp işi sulandırmadan bu şehrin ve bu şehrin insanlarının sorunlarına kulak vermeli, bu kötü gidişe dur demek için çare bulmaya, katkı sunmaya soyunmalı.. Topluma, kamuya açık alanlarda sadece içki içenlerin hakları varmış gibi bakılamaz, değerlendirilemez.. 

Hasılı ya hayır söylemeli ya susmalı. 

Yoksa insanlar ölmeye, yürekler yanmaya, bu güzelim şehir yaşanılmaz bir hal almaya devam edecek ve bu işi sulandıran herkes bu vebale ortak olacak.. 

Uygulamada hatalar olursa da itiraz etme hakkımız saklıdır ve o hakkımızı kullanmaktan da çekinmeyiz..

OGÜNhaber