Çukurovalı Kara Fatma

Ceyhan nehri kıyıları ve Anavarza kalesi eteklerine yerleşen Bozdoğan aşireti. Aşiret beyi Kerimoğlu Hacı Osman Bey dir. Bozdoğan Aşiret beyi Hacı Osman'ın kızı Asiye Hatun kocasının ölümü üzerine Maraş'a döner. Bayazıtoğulları, cümle aşiret beylerinin işlerine karışır. Dirlik ve düzenlik kalmamıştır Maraş yöresinde. Dağlarda eşkiyalar, köylerde hırsızlar kol gezer. Maraş Valisinin fazladan vergi ve rüşvet istekleri bir türlü bitmez. Devlet memurları da kendi havasındadır.  

Osmanlı Padişahı Abdülmecit, yenilikçi bir padişahtır, ama kendi devrinde devleti de zor durumdadır. Ruslar, "hasta adam" olarak gördükleri Osmanlı topraklarını paylaşmak için savaş hazırlığı yapmaktadırlar. Beklenen olur, Balkanlar ve Kafkaslardan iki koldan Osmanlı topraklarına saldırır. Avrupalı Devletler, Fransa, İngiltere, Sardunya Krallığı  Rusya’nın eline düşen zayıf bir Osmanlı'nın parçalanmasını istemezler, Osmanlı'ya yardımcı olmak, topraklarını korumak amacıyla askerlerini yardıma gönderirler. Osmanlı ve müttefik askerler Kırım Yarımadasında Rus ordusu ile zorlu bir savaşa girer.     

Maraş yöresinde Andırın ovasında beylik köyünde yaşayan Gara Hatun, padişahın Ruslar karşısında zor durumda kaldığına dayanamaz. Yıllar öncesi kocası Kalender Paşa'nın mücadelesini hatırlar. Dini için, devleti için, milletinin geleceği için emrindeki adamlarıyla birlikte savaş meydanına gitmek ister. Yaşı da bir hayli ilerlemiş olmasına rağmen sayıları 300'ü bulan askerleri ile birlikte İstanbul'un yolunu tutar. Onun İstanbul'a gelişi kargı elinde, kılıç belinde bir savaşçı Türkmen kadını olarak devletin imdadına koşması en fazla padişah Abdülmeciti duygulandırır. İstanbul halkı Maraşlı Gara Hatun veya Kara Fatma'yı görmek için peşine düşer. Boğazdan askerleri ile birlikte geçişini padişah saray penceresinden izler. Avrupalı gazeteciler, ressamlar da Kara Fatma'yı görüntülemek, hakkında bilgi vermek için onun İstanbul'a gelişi ve savaşçı görüntüsünü izlerler. İngiltere'nin Resimli Haberler (The İllustrated News) Dergisi 22 Nisan 1854 tarihli sayısında Kara Fatma'nın askerleri ile birlikte İstanbul'a gelişinin resmi ile birlikte şu açıklamayı yapar: "Çok sayıda katır ve develerle İstanbul sokaklarında görülen Kara Fatma, göründüğü her köşede başta kadınlar olmak üzere önemli sayıda kalabalığın dikkatini üzerine çekti. Fatma'nın kıyafeti geniş kollu çok kirli bir palto, beyaz bir pantolon var. Sarı çizmeler, belinde uzun namlulu tabancalar ve bir de elinde yatağan, ucunda koyu renkli bir bez parçası ile sancak havası veren mızrak var. Başörtüsü kafasına sarılı ve boynu etrafında dolandırılmış fakat yüzünü tamamen açıkta bırakan uzun bir bez parçasıdır."           

Kara Fatma ve Maraşlı askerler halkın sevgi gösterilerine tebessümle karşılık verir. Türk kadınının yiğitliği, cesareti, gururu yansımaktadır. Davutpaşa kışlasına kadar geldiler. Osmanlı ordusunun savaşçı kuvvetleri arasında sefere katıldılar. Tuna nehri aşıldı. Romanya'nın kuzeyindeki Babadağı cephesinde Rus ordusu ile karşı karşıya geldiler.      

Bombalar atıldı. Kılıçlar çekildi. Yüzlerce, binlerce asker karşılıklı savaşmaya başladı. Bomba, gülle ve kurşun sesleri arasında Kara Fatma hatun ve askerleri "Allah Allah" sesleri ile hücuma katıldılar. Gözü pek bu yiğit askerler, vatanlarını düşman saldırısından korumak için ölümü göze alarak ilerlediler. Yürekleri bir volkan ateşi gibi kaynıyor "ya vatan, ya ölüm" sesleri ile yeri göğü inletiyorlardı. Önlerine, yanlarına daha sonra da üzerlerine doğru bombalar gelmeye başladı. Çok yakınlarına düşen bir bomba, parçalara ayrıldı. Kara Fatma "vuruldum" dedi. Hemen yanı başında iki askeri sessizce yatıyordu. Onlarda vurulmuştu. Kara Fatma'nın ağzından kanlar gelmeye başladı. Dişlerinin kırıldığı belli idi. Onu kolundan tuttular. Geri çektiler. Sıhhiyeciler geldi. Sedye ile götürdüler. Savaş olanca şiddetiyle devam ediyordu. Osmanlı-Rus sınırında... Balkanlarda, Kırım'da, Kafkaslar' da.       

Kara Fatma, yaralandı. Kumandanların da isteği üzerine cephe gerisine alındı. Tedavisi için İstanbul'a gönderildi. Yanında askerleri de vardı. Bir gün padişahın kapısına geldi . Hazırlamış olduğu arzuhali verdi. "Allah aşkına, peygamber isteğine uyarak, din için devlet için cihat yaptığını, bu uğurda yaralandığını açıklıyor. padişahtan gazilik madalyası ile birlikte memleketine döndüğünde vergiden muaf tutularak kendisine maaş bağlanmasını" istiyordu.  Padişah, Kara Fatma'nın dilekçesini inceledi. Bu cesur Türkmen savaşçısına "gazilik madalyası" verildi. Maaş bağlanması için de Adana Mal müdürlüğüne haber verildi. Kara Fatma'nın dilekçesini yazan memur bir dalgınlık sonucu dilekçenin sonuna "Üzeyir Sancağı, Cerit Aşiretinden Asiye Hatun" yazmıştı. Oysa çok sayıda Osmanlı Arşiv belgesinde onunla ilgili olarak "Kerimoğlu kızı" belgesi bulunuyordu. 



Kara Fatma'nın 1854 yılında Rusya karşısında Kırım harbinde zor durumda kalan padişahın imdadına yetişmek üzere emrindeki askerleriyle İstanbul'a ve daha sonra da cepheye giderek savaşa katıldığını anlatan Yurtsever, Kara Fatma'nın yaralandığını ve kahramanlık madalyası alarak Çukurova'ya, aşiretinin yanına döndüğünü kaydetti.

Kara Fatma, gazilik madalyası ile birlikte Çukurova'ya geldi. Ömrünün son yıllarını Beylik köyünde geçirdi. Namık Kemal, onun hayatı ve mücadelesini, Kırım harbine katılması ve yiğitliğinden etkilenerek Vatan Yahut Silistre piyesini yazdı. Kerimoğlu Kızı Asiye Hatun namı diğer Kara Fatma veya köylülerin dilinde Gara Hatun öldü. Onu böğürtlen dikenlerinin kara çalıların bol bulunduğu yol kıyısındaki bir mezara koydular. Murt çalıları, kepir taşları ile süslenen mezarındaki hece taşına ismi yazılmadı. Türk ve dünya tarihinin bu efsanevi kadın kahramanının mezarı kayboldu. Ama onu hatırlayan Andırın köylüleri yaptıklarını, dilden dile anlattılar. 

Kara Fatma Seher Erden (Kara Fatma) ile bir alakası yoktur, farklı tarihlerde yaşamış iki ayrı kadın kahramanlardır. (Yazar: Osman Balcı)

(Kaynak: Cezmi Yurtsever) den derlediğimiz (Çukurovalı Kara Fatma ) yazı ve kitaplarından edindiğimiz bilgiler için teşekkür ederiz.
OGÜNhaber