Asker uğurlama bahanesiyle!

Trafiği kesip, dakikalarca ‘’En büyük asker bizim asker’’ diye yeri göğü inletiyorlar.
Arkalarındaki insanların seyahat etme özgürlüğünü iğfal ediyor olmaktan sonsuz keyif alıyorlar.
Sorsanız, asker uğurluyorlar. Ama yaptıkları düpedüz, şehir magandalığı.
Kafaları çekiyorlar. Dumanlı beyinle, şehrin göbeğinde millete kan kusturuyorlar.
Bellerinde silahlarla arabaların camlarından sarkıp, yoldan geçen insanları, özellikle genç kızları taciz ediyorlar.
Kimse bu şehir eşkıyalarına ses çıkarmıyor.
Polis, asker uğurlama diye uzaktan seyrediyor tüm bu rezilliği.
Ve koca bir şehri esir alıyor bu asker uğurlayıcı ÇETE.
Amaç, asker uğurlamak değil.
Gidip baksınlar Anadolu’ya, asker nasıl yolcu edilir görsünler.
Bu çetenin derdi, tüm ezikliğinin öcünü, bir saatliğine de olsa, İstanbul’dan ve masum insanlardan almak istiyor.
Ve ne yazık ki, bunda da başarılı oluyor.

****

Aytunç Altındal'ın ardından
Telefon uzun uzun çaldı, tam kapatmak üzereyken "alo" dedi yorgun ses.
Zor konuşuyordu Aytunç Abi, "Çok hastayım Kadir" dedi.
İsviçre'de bir hastane odasında hayata tutunmaya çalışıyordu.
Hep aramaya çalıştım, her aradığımda sesi daha çaresiz, daha bitgin geliyordu.
Telefonu her kapattığımda, üzüntüden elim ayağım yerinden kalkmıyordu.
O, benim için gerçek dost, aynı anadan doğmamış bir abiydi.
O, benim kütüphanemdi.
Hangi konuda olursa olsun Aytunç Abi'ye açar telefonu sorardım.
Ve hep derin bilgilerle beni ödüllendirirdi.
Ve Aytunç Altındal artık yok.
Sadece benim için değil, Türk insanı için de büyük boşluk.
Allah rahmet eylesin.
OGÜNhaber