Medya'ya Bir Bakış!

Medyamız ne yazık ki, son gelişmelerle çapraşık bir durum arz ediyor. Daha, gazetecinin tanımı bile tam yapılamıyor. Çeşitli görüşler birbiriyle adeta çarpışıyor ve çelişiyor.

Bir başka çelişki de, meslek orjini olmayan yazar enflasyonunda yaşanıyor. Gerçekten de, gazetelerde haber, haber-röpörtajlar, dizi röpörtajların yerini çarşaf çarşaf yazılar işgal ediyor.

Ve ne yazık ki, çoğu makalelerin, fıkraların yazarlarının esas mesleği gazetecilik değil. Ya öğretim üyesi, ya emekli bürokrat, diplomat ya da tıp adamı, hukukçu, öğretmen. Spor sayfalarını ise eski sporcular, hakemler doldurmuş gibi...

Hiçbir mesleğin, diğer meslek sahipleri tarafından böylesine doldurulmasına, başta yasalar olmak üzere, ilke ve teamüller müsaade etmiyor. Aslında mesleğimize intisap eden çoğu şahsiyetlerin hem görüşleri, hem kültürleri, hem üslupları, kısaca “müktesebatları” meslektaşlarımızı imrendirecek derecede mükemmel.

Türk basınına katkıları ise tartışılmaz. Ne var ki, meslekten yetişme yazarların, ister istemez hareket kabiliyetleri sınırlanırken, bu durum, gazetecilik mesleğinin sorgulanmasını da gündeme getiriyor.  “Yoksa gazetecilik meslek değil mi?” diye sorular zihinlere takılıyor.

Kim ne derse desin ve kim ne düşünürse düşünsün, paparazziler hiçbir zaman “gerçek” gazeteci olamaz, en azından sayılamaz. Dünyanın her yerinde, özellikle ünlü sanatçıların, politikacıların, diplomatların ve zenginlerin başbelası olan paparazzilerin, gerçekte bir kamu görevi gördüklerini kabullenmek biraz güç olsa gerek.

Gazeteciliğin haber toplama özgürlüğünün sınırlarını çoğu zaman aşan paparazzilerin, aslında “fotoğraf avcıları” oldukları rahatıkla öne sürülebilir. Gerçekten de, yakaladıkları enstantenelerle dünyanın parasını kazanan ve çoğu zaman “meslek ilkeleri”ni hiçe sayan paparazzilere, kişilerin hak ve hürriyetlerini tehdit eden özgürlükler tanınmamalı.

Geçtiğimiz yıllardaki “Prenses Diana trajedisi”nde, paparazzilerin çektiği fotoğrafların satın alınmaması, belki de bu yolda atılan ilk adım olarak hatırlanacak.
Kim olursa olsun, kişilerin “özel hayatına” girme serbestisini kendilerinde bulan, fakat hiçbir zaman gerçek gazeteci kimliğiyle dolaşmayan ve meslek icra etmeyen paparazzilerin, gazetecilik mesleğine “gölge düşürdüğü” apaçıktır sanırız.

Sayıları gün geçtikçe artan ve kazandıkları parayla “sarhoş” olan bu tür “fotoğraf avcıları”nı gazetecilik adına savunanlar çıkabilir. Ne var ki, “araştırmacı gazetecilik” ile bu bir tür “nebbaşlığı” birbirine karıştırmamak gerek.
Tabii ki gerçekleri öğrenme, bilgi edinme hakkının kutsallığı mevcut. Fakat hiçbir zaman bu kutsallığı, paparazzilerin kullanmaması gerek. Mesleğimizin saygınlığını korumak, hepimizin en önde gelen görevi olmalı. Paparazzilerin gerçek gazeteciliğe “gölge” düşürdükleri de bir gerçek.

“İletişim özgürlüğü” çerçevesinde medyanın dengesi hiçbir zaman bozulmamalı. Yasalar, değer yargıları ve meslek ilkeleri her şeyin üstünde değerlendirilmeli.
Başka bir gerçek de, paparazzilerin böylesine dal budak salmasında, mesleki ihtirasların zaman zaman galip gelmesi.

 
 
OGÜNhaber