Yardım edin!

“Ben bu ülkenin bir şehidini unutmadım, bir de şehit düşüren kahpelerini” dedi, Anadolu evladı Şehit Muhsin Yazıcıoğlu.

Kalem bugün onun dizelerini yazarken bile huzur buluyor.
Muhsin Başkan biz de “Bir seni unutmayacağız, bir de sana hainlik yapanları.”

Ülkemde neler yaşanıyor neler. Şöyle yakın tarihe bir göz atalım. Anadolu çocukları ekmek kavgasındayken birileri makamları için, iki tane fazla oy için, tatlı kutularındaki dolarlar için kısacası bir saniyesine bile hükmedemeyecekleri bir dünya için, nasıl fırıldak olmuşlar.

Artık minare kılıfına sığmıyor, yapılanlar anlamsız kalıyor.
Bugün siyasetin dili anlaşılmıyor.
Nasıl ifade edilir ya da nasıl anlatılır ki yaşanılanlar; bilmiyorum.
Lakin bildiğim tek şey herhangi bir yardım almadan bu dizeler eksik kalacak. Çünkü bilmiyorum, bilmiyoruz, bilinmiyor…
Harf desen o şikayetçi olur, yazacaklarımdan utanır… Hece desen düşer, kelimeler manasını yitirir.
Geçmiş ve gelecekten değil tam da bugünden bahsedeceğim.
Etrafımda, sokakta belli konuşmalara şahit oluyorum.
Diyorum ki sadece ben miyim diye?
Hayır...
Sokakta, sessiz sedasız birbiriyle fısıldayanlar da çok rahatsız.
Ve her konuşmanın sonu şöyle bir cümleyle tamamlanıyor...
“Allah sonumuzu hayretsin...”
Evet bende bugün bu dua ile başlayacağım.
Rabbim sonumuzu hayretsin.

Bugün sözümüz terörsüz Türkiye.
Bundan birkaç yıl öncesinde dönelim, Dönemin İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu “Ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz…” sayıları 88 kadar, çift haneye kadar düştü şeklinde konuşmuştu.
O gün tabloda şu idi. Seksen sekiz adet peşmerge denilen soysuz kalmıştı...
Şimdi bunlara soysuz dedik ama, yıllar sonra birileri çıkıp bunlara “sayın” demezler değil mi?
İnşaAllah demezler…
Acınacak halde şu an siyasetin içinde olduğu durum. Gördüğüm at izi, it izine karışmış...

Bu soysuzlar ile ilgili önceki dönem İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun söylemleri ve bizim inandığımıza göre, Kahraman Mehmetçiğimiz leş torbasına koyma işlemlerini özenle yerine getirmiş, terör denilen şebeke çökmüş üyeleri etkisiz hale getirilmişti.
Neticede eline şehidimin kanı bulaşan, bayrağıma göz dikenlerin sonu başka olamazdı.
Yani biz, sınır içi ve sınır dışında inlerine girerek taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmayacak şekilde temizlemişken, birdenbire ülke gündeminde bir ses yankılandı.

İmralı’ya bir el uzatıldı.
Bir zeytin dalıydı bu.
Ama neden?
O an, akılların iflas ettiği, mantığın çöktüğü zamandı…
Niye, neden, bugün neden? Sorularının arasında, hani ayakkabı numaralarına kadar biliyorduk ve artık bitmişti can çekişiyordu? Derken biz, sanki planlanmış gibi hani derler ya “çorap söküğü gibi” geldi meseleler.
Önce kirli bilgi servis edildi. Çeşitli söylentiler havada uçuşturuldu. Ardından apar topar heyetler kuruldu.
Biz hayrete düşmeye bile zaman bulamazken bir anda gündeme, bir katilin, bir teröristin barış mesajları okutuldu.
40 bin kişinin kanı eline bulaşmış bir azılı terörist, barış elçisi gibi mesajlar yayınladı yetmedi af çıksın hatta gazi meclise gelsin konuşsun bile denildi.
Belli bir kesim hala buna devlet aklı diyerek içini ve vicdanını biraz dindirmeye çalışıyorken, belli bir kesim de gözlerimi kapatırsam bunlar olmaz diyerek adeta üç maymunu oynuyor.

Yazımın başında bir yardım istedim ya, oraya gelelim. Çok garip ama siyasetin diline kilit vurulmuş gibi sessiz sedasız bekliyorlar.

Sanatçılar da,
Hani akil adamlar vardı, hatırlıyor musunuz? Anadolu’yu karış karış dolaşmışlardı.
Farkında mısınız hepsi susmuş.
Akıl almaz bir durum var. Ülkece üzerimizde ölü toprağı varmış gibiyiz. Deve kuşu kafasını toprağa gömünce güvende olduğunu düşünürmüş ya bizde o misal, arkamızı dönüyoruz ve güvendeyiz.

Beyler bayanlar.
Bugün şehitlerimizin katili ile pazarlık yapılıyor.
Düşünüyorum…
Acaba Aybüke Öğretmenim, Necmettin Yılmaz öğretmenim ve şehit edilen onlarca öğretmenim de terörsüz Türkiye’nin, kendilerine acımayanlar ile el sıkışılması, pazarlık yapılmasına mı razı olurlardı, yoksa onurlu mücadelemizin mi olmasını isterlerdi.
Sahi, hangisine razı olurlardı?
Bende, Türkiye terörsüz olsun isterim ama bir şarta bağlanacak konu değil.
Engel olan yok. Şartsız şurtsuz bıraksınlar ellerindeki silahları ve olsun bitsin. Sadece sınır içi değil, sınır dışında da bıraksınlar, kabuk değiştirdikleri tüm örgütlerde de bırakacaklar.
Sonra da hepsi yüce Türk adaletine teslim olsun. Bunun başka bir yolu yok.
Ama bugün heyetler kuruluyor, çağırtkanlar tutuluyor, sempatizan naralar atılıyor.
Ve bunu benim gibi milyonlar anlamıyor. Bizim, yani seçmenin anlamadığı bu hususta bence akil adamlar tekrar tekrar millete gitsinler, dolaşsınlar anlatsınlar…Akillikleri tek zamanlımaydı. Referandumlar öncesi milletvekilleri sabahlara kadar millete gidip anlattı ya, öyle anlatsınlar, bizde bilelim bunun için yardım edin. Bu pazarlığı millet anlamıyor.

Konuyu yazmak için bölgeye gittim. Kemah’tan geçip, Ovacık’ta tanrı misafiri oldum. Behramşah türbesini ziyaret ettim. Necmettin öğretmenin aracının yakıldığı yeri gördüm. Çok farklı hikayeler dinledim.
Yöre sakin…
Ne terörü ne de onların destekçilerini, anlatılan masallardaki gibi ne seviyor ne istiyorlar.
Huzur istiyor insanlar, yaşamak istiyor…
Orada da anladım ki sorun Kürt kökenli vatandaşlarımız değil, sorun bir terör sorunu. Kürt kökenli kardeşlerimiz kimsenin umurunda değil.
Ve orada millet, devlet, din, bayrak diyen, o aşk ile yanan serdengeçtiler var ve yaşanılanları hayretle izliyor, anlamıyor ve sabırla bekliyor.
Bir de anlamakta zorlandığım MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli beyefendi var. Devlet aklını göremem, göremeyiz ama buradan görünen hiç hoş durmuyor.
Tabut sevmeler, gözyaşı dökmeler, af çıksın demeler falan iyice tadı kaçmış bir halde.
Aybüke öğretmenin annesi, Necmettin öğretmenin babası olmadan o acıyı tatmadan devlette affedemez efendim…

Hangi Hakla Terörist Başına Af İstiyorsunuz. 

Şehit annesine sordunuz mu? Şehit evladı olup babasız büyüdünüz mü?
Hangi gerekçeyle af çıksın diyebiliyorsunuz? Kusura bakmayın da terörist başı için verdiğiniz mücadeleyi Alperenlerin Ağabeyi Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun katillerinin bulunması için verdiniz mi?

Siyasetin suskun dilinin arasında, seçimlere girme yeterliliği olan partiler içerisinde BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, konuya en net tavrı koyan lider. Yine İyi Parti, Zafer Partisi gibi milliyetçi temelli partilerinde bu manasız pazarlık masası için belli tepkilerini görüyoruz.

Anadolu’nun vefakâr çocukları, sancak muhafızları yerlerinde bekliyor. Bizim için durum değişmedi hala Muhsin Başkanın dediği gibi "Abdullah Öcalan ne Türk'tür, ne de Kürt. Nesebi gayri sahih it oğlu ittir." diyoruz.
Biliyoruz…

Coğrafyamız çok zor ve bu coğrafyada hâkim güç olmak kolay değil. Beklentiler yüksek, alışkanlıklar farklı bizden görünüp farklı hizmetlerde olanlar mutlaka olacaktır ve kadim devletimiz bu konuda teyakkuzdadır.  

24 Kasım Öğretmenler Günü Kutlu Olsun…
Sözlerimin sonunda Şehit öğretmenlerimiz olmak üzere, bizlere anlatmayı, yazmayı, özgürce ifade etmeyi öğreten tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum…

Kalın sağlıcakla…

OGÜNhaber