Cumhuriyetin 100. Yılında yepyeni bir döneme yelken açmak…

Geçtiğimiz yıl yeni tiyatro sezonuna, ne yazık ki pandemi sonrası neredeyse bütün ülkelerin boğuştuğu siyasî, teknolojik ve ekonomik krizlerin gölgesinde başlamıştık. Kâbus gibi dayatılan ve gitgide daha da anlamsız olduğuna kani olduğumuz saçma sapan ve insanlık dışı önlemler altında tiyatro yapmaya ve izlemeye gayret ettik. Kapanan tiyatrolar oldu, yeni gruplar oluşturuldu, geniş kadrolu oyunlar azaldı, yeni tür oyunlar sahnelerde yerini aldı, monodramlarla durum kotarılmaya çalışıldı, ödenekli tiyatroların mekânları özel tiyatrolarla paylaşıldı, zorda olan tiyatro ekiplerine ödenek sağlandı derken sezon bir şekilde ilerlemeye devam ediyordu. Ve fakat ne yazık ki sezonun tam ortasında bütün ülkeyi derinden sarsan ve etikleri yıllar sonra bile devam edecek olan büyük bir felaket yaşadık. Bu yıl maalesef o derin acıyla yeni sezona başlıyoruz. Başlamamız lazım zira bizi ve dahi dünyayı güzellik kurtaracak; o güzelliği de sanat sağlayacak. Şu ana dek tespit edilen dünyadaki en büyük depremlerden biri olarak kabul edilen büyük acının hafifletilme çabasına sanat ve edebiyat marifetiyle ortak olacak, bildiğimiz ve elimizden gelen bu yöntemle katkı sağlayacağız.

İşin diğer yönünde ise bu süreçte tiyatro ve sahne sanatları alanında çalışanlar, bir yandan hem pandeminin hem de depremin yaralarını sarmaya çalışırken bir yandan da hayatta kalmaya gayret ettiler. Zorlu mücadele bu yıl da ekonomik krizin gölgesinde devam edecek gibi gözüküyor. Yine de yılmadan, bıkmadan, usanmadan mücadeleye devam edilmeli çünkü sanat hem güzelleştiriyor hem iyileştiriyor.

Cumhuriyetin 100. yılına denk düşen bu sezonda daha çok kültür politikaları tartışılmalı, tiyatro sanatının yereldeki ve dünyadaki durum değerlendirmesi sarih, eleştiriye ve özeleştiriye açık bir şekilde yapılmalı, Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları repertuvarlarını daha da genişletmeli, her iki kurum da sahnelerini arttırmalı ve döne döne aynı oyunları yapmaktansa seyircileri farklı oyunlarla buluşturmalı, pedagojik onaylardan geçmiş nitelikli çocuk ve gençlik oyunlarının sayısı çoğaltılmalı, bakanlık ve belediyeler özel tiyatrolara ve oyunculara daha çok destek olmalı, yerli yazarlara çok daha fazla imkân ve fırsat tanınmalı. Tüm bunlar, yine yaklaşan bir seçimin gölgesinden uzak ve aktüel siyasetten bağımsız olmalı. Belirleyicilik, bu kutuplardan ziyade, genel olarak sanatın, özel olaraksa tiyatronun kendi yelpazesinde aranmalı. Kültür ve sanatın asal gündemini yapılan çalışmalar ve üretilen eserler belirlemeli; ucuz politik çatışmalar değil!

100. yılda yeni sezona başlarken salt sahne ölçeğinde izleyici ve sanatçı buluşması ile sınırlı kalınmamalı. Gelecek yıllara da ışık tutulmalı. Bunun için de "daima eğitim" misyonunda olunmalı. Tiyatro, dramatik yazarlık, drama ve diksiyon eğitimi veren ve sürdürülebilir yapıda olan kurslar hem halk eğitimi merkezleri hem üniversitelerin sürekli eğitim merkezleri hem de belediyelerin bünyesinde daha çok açılmalı.

Yeni sezonda tiyatro severlerin en çok özlediği etkinliklerden birisi olan ve maalesef pandemi döneminde alınan ürkütücü önlemlerden, sonrasında da pandeminin psikolojik etkilerinden kaynaklı olarak dâhil olamadıkları, her ne kadar geçtiğimiz sezon az da olsa yapılmaya çalışılan ancak yeterli olmayan yüz yüze programlar, atölyeler, seyirci-eleştirmen-oyuncu buluşmaları ve elbette festivaller daha da çoğaltılmalı. Kültür Yolu Festivalleri bunun müjdecisi olmakla beraber daha çok kentte yapılmalı. Yalnızca bakanlıklardan ve belediyelerden beklenmeyip özel teşebbüslerin ve büyük ölçekli şirketlerin de taşın altına ellerini soktukları bir dönem başlamalı. Oyun yazma yarışmaları hemen hemen her il belediyesinin hatta büyük ilçe belediyelerinin dahi gündeminde olmalı. Gerek devlet eliyle gerekse nitelikli yayınevleri aracılığıyla bu oyunlar kitaplara basılmalı ve mümkünse sahnelenmeli.

Fazla mı bu dediklerim ya da hayâl mi? Değil! Fazla ya da hayâl demek, bunları kendimize lâyık görmemek ve aşağılık kompleksine girmek demektir. Ne zor dönemlerde gerek bu coğrafyada gerek dünyanın herhangi bir yerinde kimlerin neleri başarabildiklerine, neleri becerebildiklerine, nelere akıl erdirebildiklerine, nelerin üstesinden sanat, edebiyat ve eğitim marifetiyle geldiklerine bakarsak, hiç de hayâl ya da uçuk bir ümitvarlık içinde olmadığımız anlaşılacaktır.

Cumhuriyetin 100. yılında tüm sanatseverlere sağlıklı, huzurlu, neşeli, bilinçli ve dirençli bir sezon diliyorum.
OGÜNhaber