Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 2025 yılının sonunda, 2026 yılı bütçesi 14 gün süren yoğun ve zorlu bir maratonun ardından kabul edildi. Cumhur İttifakı’nın oylarıyla geçen bütçe, doğal olarak siyasi tartışmaları da beraberinde getirdi. Meclis kürsüsü zaman zaman sertleşti, tansiyon yükseldi, karşılıklı atışmalar günlerce sürdü.
Muhalefetin görevi eleştirmektir. Bu, Meclis’in ruhunda vardır. Ancak eleştiri ile hakaret arasındaki çizgi aşıldığında, ortaya çıkan tablo artık demokratik muhalefet değil; kontrolsüz bir öfke hâlidir.
Bu bütçe sürecinde özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’ne mensup bazı grup başkanvekilleri ve milletvekillerinin alışılmışın ötesinde agresif bir dil kullandığını hep birlikte izledik. Sert eleştiriler bir yana, Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik hakarete varan ifadeler, Meclis adabıyla bağdaşmayan davranışlar ve MİT bütçesinin görüşüldüğü gün yaşanan saygısız tavırlar hafızalara kazındı.
Peki bu öfkenin, bu tahammülsüzlüğün sebebi neydi?
Bana göre bunun birkaç nedeni var.
Birincisi; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, Cumhur İttifakı ile birlikte 24’üncü kez bütçeyi Meclis’ten geçirmiş olmasıdır. Bu siyasi güç ve süreklilik, belli ki bazı çevrelerde ciddi bir hazımsızlık yaratmıştır.
İkincisi; yargı süreçleri devam eden ve yolsuzluk iddialarıyla anılan Ekrem İmamoğlu dosyasının CHP üzerindeki ağır gölgesidir.
Üçüncüsü ise parti içi hesaplaşmalar, genel başkanın gözüne girme çabaları ve gelecekte yapılacak ön seçimlerde “değişmez vekil” olma telaşıdır.
Bütçenin son günlerinde yaşananlar ise bu hazımsızlığın açık bir göstergesi oldu. Sayın Mustafa Varank, son derece hazırlıklı bir şekilde kürsüye çıktı ve CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel ile ekibine, bütçe süreci boyunca dile getirilen iddialara net, somut ve sert ama hakaret içermeyen cevaplar verdi. Kitabın ortasından konuştu.
Ne olduysa bundan sonra oldu.
CHP sıraları adeta çileden çıktı. Oysa ortada hakaret yoktu. Saygısızlık yoktu. Sadece güçlü bir siyasi hafıza, net hatırlatmalar ve muhalefetin söylemlerine verilen karşılıklar vardı.
Soruyorum:
Siz günlerce her türlü ithamı, ağır dili, hakareti kullanırken sorun yok; size aynı sertlikte cevap verilince mi rahatsız oluyorsunuz?
Daha da vahimi, Meclis’te yaşanan fiziki gerilimlerdir. Kavgayı ayırmaya gelen Adıyaman milletvekiline atılan kalleş yumruk, siyasetin hangi noktaya sürüklendiğinin açık göstergesidir. Bizler geçmişte anayasa süreçlerinde çok daha sert tartışmalar yaşadık, ağır hakaretlere maruz kaldık, gece yarıları Meclis’te kavgalar çıktı. Ama bu noktaya inilmedi.
Siyasetin seviyesi düştükçe, halk olan biteni daha net görüyor. Bugün CHP’nin kendi içinde yaşadığı ihraçlar, parti içi tasfiyeler ve eleştiriye tahammülsüzlük zaten ortadayken, Meclis kürsüsündeki bu tablo da toplumda karşılık bulmuyor.
Sonuç olarak; 2026 bütçesi ülkemize hayırlı olsun. Zor bir ekonomik süreçten geçen Türkiye’nin, önümüzdeki dönemde bütçe hedeflerine ulaşmasını; enflasyonun düşmesini, faizlerin gerilemesini ve 2026 yılının milletimiz için daha rahat bir yıl olmasını temenni ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi’ne ise başarı dilemekte zorlanıyorum. Çünkü mevcut yönetim anlayışıyla, kendi iç sorunlarını dahi çözemeyen bir muhalefetin Türkiye’nin gerçek meselelerine odaklanması mümkün görünmüyor. Temennim odur ki; CHP, yalandan, iftiradan ve iç çekişmelerden uzaklaşır; Meclis’te gerçekten Türkiye’nin sorunlarını merkeze alan, yapıcı ve seviyeli bir muhalefet anlayışına kavuşur.
Türkiye’nin buna ihtiyacı var.