2. Sene-i devriyesi yaklaşan 15 Temmuz

Zaten yaşayanların tek bir saniyesini unutmaları da pek mümkün değil, 15 Temmuz’un! 

Sadece bana mı öyle geliyor diye, pek çok kişi ile sohbet ettim! 

O gece, dışarlarda olduklarını, ellerinden gelen her türlü mücadeleyi verdiklerini iyi bildiğim insanlar ile!

Ve tek olmadığımı gördüm!

Daha hala bir sela okunduğunda, tüyleri ürperenler, o gece neler olup bittiğini iki yıl geçmesine rağmen, an be an hatırlayan o kadar çok insan varmış ki…

Duygularını merak ettim! 

Neler duymadım ki!

Öfke, esef, sükutu hayal, ne isterseniz var!

İnsanlar halen FETÖ ye derin öfke beslemekte. Bu belli. Ancak iki yıla varmasına rağmen, halen bir yerlerden yüklü miktarda FETÖ’cü çıkmasını da esef ile karşılamaktalar!

Hele de bugün halen her yerde olduklarını bilmek, çok daha öfkelendiriyor insanları! 

‘Ne bitmez belaymış!’ diyorlar. Daha kimler çıkacak, merak konusu olmuş! 

En kötüsü ise, kimsenin, kimseye güveni kalmamış! 

Herkes birilerinden şüphe ediyor. Ediyor da ihbar etmiyor. Neden mi? 

Ucu bana bulaşır korkusundan! 


Zira FETÖ ile mücadele, en hafif tabiriyle, yanlış yapılıyor da ondan!

Geçmişte pek çok insanı FETÖ’cü diye ihbar edenler, FETÖ’cülerin ağababaları çıktı da ondan! 

Ve ihbar ettiklerinin de çoğu masum çıktı!

Çok uğraşmama rağmen, ellerinde belge ile ispat olanlar bile, suskun! 

Çekinmekteler! Ve de maalesef haklılar!

FETÖ’nün sanırım en büyük tahribatı bu oldu ülkeye!

Karşılıklı güvensizlik, toplumsal paranoya!

Kolay kolay da geçeceğe benzemiyor!

Çünkü yargı Halen bildiğini okuyor. Suçları sabit olanları, bir tutuklayıp, bir salıyor! 

Bir hüküm verip bir bozuyor! 

Yani insanlar güvenmemekte haklı!

Kaldı ki, akıllarında bir önemli soru daha var: ya ihbarı alan adam da FETÖ’cü ise?

İşte bu hususta kimseyi ikna edemezsiniz! 

Niye mi? Çünkü kendiniz de aynısını düşünüyorsunuz da ondan! 



Tesadüfen tanıştığınız bir bürokrat, yargı mensubu, emniyet görevlisi… Ya FETÖ’cü ise, diye aklınızdan geçiyor! 

Kendiniz bu şüpheler ile yaşıyorsanız, bu şüpheleri olan kimseyi ikna edemezsiniz!

Gelelim diğer büyük ihanete!

Paraya, Milli servete!

Acaba bu örgütün bunca zamanda, yurtdışına kaçırdığı meblağ belli mi? 

Yüzlerce okulu üniversitesi var bunların yurtdışında. 800 üstünde!

Peki en ucuz üniversite kaça mal oluyor, 250 Milyona! 

Ne eder, hesap ediniz! 

Bunun yanısırasında binlerce gayrimenkul, matbaa, şirket, onca şakirtin maaşı?

Ve bunlara hala biryerlerden para yağıyor! 

Demek ki paranın izi sürülürse, FETÖ’ye ulaşılır!

Şimdi buna benim acizane aklım eriyor da yukarlarının aklı ermiyor mu? 

Kaldı ki tam inanmış üç beş adam'ın dışında, kim ülkeye, dış ülkelere FETÖ’yü olduğu gibi anlatıyor?

Artık bunca zaman sonra, o gün işlenen suçların ve suçluların mahkemeleri bitmeli, hükümler verilip, toplumun yüreğine su serpilmeli! 



Hani şu kanunen çıkarıp da bir türlü kimseye giydiremediğimiz tek tip kıyafet gibi fiyaskolar, gazilerin ve Şehid yakınlarının yüzüne vurulan tokat değiller mi?

Ya mahkeme önlerinde, hatta duruşma salonlarında, hain yakınlarının, müştekileri, yani Gazileri ve Şehid yakınlarını tehdit etmelerini, hakaret etmelerini nereye koyacağız?

Bu ne rahatlık ne aymazlık ne yüzsüzlük ve ne cesaret? 

Umarım yeni sistem de artık bunlar yaşanmaz!

Umarım ve inanıyorum ki, yeni sistemde, tüm mahkemeler sonuçlanır ve 15 Temmuz’un failleri de layık oldukları cezalara çarptırılır!

Ve yine inanıyorum ki, yeni sistemde FETÖ’nün geri kalmış tüm kriptoları, tüm kalıntıları devletten def edilir, varsa suçları yargılanır!

Haaaa, sadece FETÖ değil elbette! 

PKK, DHKP-C, TİKLO, TKPML, DAEŞ, kısacası, me kadar terörist ve sempatizanı varsa, alayı ayıklanır. Temizlenir devletten de toplumdan da!

Çünkü bu devletin değerlerine inanmayan, hatta düşman olan kim varsa, asla bu devletin ekmeğini yemesin! 

Pazar gününe yani 15 Temmuz’un sene-i devriyesine gelince!

Gönlümden geçen bir anma var! 

Kutlama değil, anma!

Şaşasız, cafcafsız, gürültüsüz!

Şehidlerimizin Aziz ruhlarına uygun!

Kabirleri başında, Camiilerde, Kuran tilavetleri ile! 

Huşu ve saygı içinde! 

Selalar eşliğinde! 

Anma! 

Kutlama değil!

Biliyorum, çok naifçe düşündü diyeceksiniz. Ve biliyorum, yine milyonlar sokaklarda olacak, köprüde, olay yerlerinde, meydanlarda olacak!

Ama ne bileyim, benim içimden gelen bu değil! 

Unutmak da değil, unutturmak da değil! 

Asla! Unutmayacağız, unutturmayacağız!

Başta dediğim gibi, zaten mümkün değil unutmak!

Çünkü kimse unutmuş değil, unutmaya da gönüller razı değil! 

Hani belki diyorum, bu iki şekil bir arada olur! 

Akşam namazı ile Yatsı namazına kadar, camiler de kuranlar okunur, Şehidlerimiz anlatılır! 

O lanet saat geldiğinde ise, Selalar okunur, hep bir anda, tüm yurtta! 

Hani belki de o Selalar okunurken, eller sema ya kalkar ve Fatiha’lar olunur… 

En azından ben kendi adıma böyle yapacağım!

Gözlerim nemli, boğazım düğümlü, ellerim duada olacak! 

Tüm geceyi yine yaşayacağım, an, an gözümün önümden geçecek.

Yanımda olan herkesi tekrar göreceğim, hatta olmayanları da. 

Yine o gecenin sesleri gelecek kulağıma; “İnsanları öldürüyorlar abi, ateş ediyorlar”! 

Sirenler, başımızın üstünde patlayan ses duvarları, it dalaşı yapan hain pilotları, araçları çiğneyen tankları.

Ve yine göreceğim, İBB’nin önündeki süs havuzunda abdest alıp, Şehid olanları!

Şehid olma uğruna asla geri dönmeyenleri!

O gencecik Yunus Polisini göreceğim, göreve yetişebilme uğruna kendi motoru ile kaza yapıp, motordan vazgeçip, yaralı bir şekilde beş kilometre o sıcakta aksayarak koşup gelen gencecik Polisi! 

Ve yine göreceğim 70 çoktan geride bırakmış teyzemi! 

Oturmayı dahi reddeden, “Menderes’in diyetini ödemeye geldim oğlum”, “beni çiğnemeden bu çocukları eleyemezler” diye, Haliç deki Yunus Merkezi önüne adeta duvar olan, elleri öpülesi teyzemi!

Ve o mescidin yaşlı İmamını göreceğim, bir elinde sürahi, bir elinde bardaklar, tüm gece hiç durmadan, herkesi dolaşıp: “Su iç oğlum, hava çok sıcak” diyen o muhteremi! 

Kurşun gibi ağır havayı hissedeceğim yine, kurşun gibi ağır ve kan kokan o havayı!

Havaalanı na gidiş gelecek yine hatırıma. 

Motor üstünde, manevralar yaparak!

O mahşeri kalabalığın içinde olacağım yine. Dilde Tekbir ile!

Dedim ya, tüm gece geçecek yine gözümün önünden! 
Dilde dua, gözler nemli, Boğaz düğüm… 

Allah bir daha bu millete böylesi bir gece yaşatmasın!


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 
OGÜNhaber