Biz nasıl bir toplumuz?

Seçimlere artık sayılı ve az günler kaldı.
Millet sandığa gidecek, oyunu verecek ve ülkenin gelecekte kim tarafından yönetileceğine karar verecek.

Bu konu hakkında, elbette ki önümüzdeki günlerde, yorum/lar yapmaya gayret göstereceğim.
Ancak bu yazıyı, hepimize bir ihtar olsun diye kaleme alıyorum, çünkü lüzumunu gördüm, görüyorum, ama asla görmek istemiyorum.

Pek çok emniyet mensubu, devlet memuru ile aslında sürekli irtibat halinde olan biriyim.
Ve sürekli olarak duyduklarım şikayetler, serzenişler ve dahi isyanlar, beni düşünüyor.

Efendim, konu basit.
Vatandaş, kendine özel imtiyaz istiyor, nüfuz kullanıyor.
Birilerinin akrabası, dostu, yakını, bilem kimin uzaktan tanıdığı kimseler, X Partisi'nin A siyasisinin, bakanının, bilmem işte nüfuz sahibi kişinin ismini kullanarak, koyulan kurallara, kanunlara muhalefet edebilecekleri, hatta etmelerini ve kendilerine ait dokunulmazlıkları olduklarını iddia ediyor, görev başında olan memurları tehdit ediyor, hatır koyuyor, öne sürüyor, baskı kuruyorlar.

Peki bunu kime yapıyorlar?
Görevini, evet, sadece görevini yapan bu devletin bir memuruna yapıyorlar.

Misal; Pandemi esnasında, Balat'ta trafik kontrolüne giren bir "öğretim üyesi" bayanın, geçersiz ehliyet, geçersiz muayene ve olmayan sigorta ile yakalanması, ve hukuki işleme tabi tutulmasına karşı, çıldırmışlık hali gibi kin ve öfkesini, yüksek tonla bağırarak haykırması.

Başka bir misal, sivil araçların asla girmesinin yasak olduğu bir yere giren ve, buna müdahale eden Polis memuruna "X Partisi ilçe başkanının kızının arabası, bak işine" diyerek tepki vermesi...

Bakın bu olmaz.
Kanun ve kurallar, herkes için, hepimiz için eşit değerde geçerlidir.

Siyasi dokunulmazlığı (ki bu da saçmalık aslında), olmayanların dışında herkes de bu kanun ve kurallara uymak zo-run-da, nokta.

Ancak heyhat, gerçek böyle mi?
Nerde efendim, nerde.
Yahu toplum olarak, daha en basit, ancak vahim trafik kurallarına dahi uymayı bilmiyoruz.
Sürat tahdidi mi?
Kime ne.
Kırmızı ışıklar mı?
Kamera varsa.
Abuk subuk park etmek mi?
Hak getire. Her yerde, herkes.
Peki ya karşılıklı saygı?
Mumla ararsın.
Nerede dolandırıcılık, nerede antin kuntin işler, nerede iş alıp da şişirmek, kazık atmak, orada biz.
Ahir gibi bir evi hiç utanmadan binlerce liraya kira veren, harama bulaşmadığını söyler.
Trajikomik.
Biz ne ara böyle olduk?

Ben yaptım oldu.
Dün dündür, bugün bugündür.
Benim memurum işini bilir...
Ve sonu malum.

Hakka, hukuka dikkat etmeyen, kanun kural tanımayan, bilmem ne partisinde bilmem ne olduğu için kendini kral sanan... Ne isterseniz var.
Sonra yok temiz toplum istiyoruz, temiz siyaset istiyoruz.
Yahu biz daha yaşadığımız sokakları, semti temiz tutamıyoruz.
Toplumca kendimize çeki düzen vermez isek, kimseden de temizlik, dürüstlük beklemeye hakkımız yok.

Hamasete gelince mangalda kül bırakmayan biz, uygulamaya gelince, neden hep başkalarını hedef gösteririz?
Bakın bu olmaz, olmuyor, olamayacak.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile.
OGÜNhaber