Brexit, Bir yılan hikayesi

Sadece AB değil, AB ile işi olan her ülke kilitlendi. 

Ve işte bu sorular, AB ve İngiltere ile yapılan bir anlaşma ile bir yola koyuldu. Aslında. 

Çünkü yapılan bu anlaşma, bir türlü Britanya Parlamentosu’ndan geçmedi, geçemedi.

O kadar hırslı ve zıt kutuplar var ki, Theresa May, kendi partisinden bile yeterli oyu alamıyor, hem de bilmem kaçıncı kez!

Ne zaman oylansa, red oyu alıyor. Böyle olunca da May, eğik başı ile Brüksel yolunu tutuyor. AB ise anlaşmadan şaşmayız diyor. 

İngiliz Parlamento’su ise AB’nin şartlarını kabul edilir bulmuyor ve gerekirse “Hard Brexit”, yani anlaşmasız, şartsız, ne pahasına olursa olsun, ayrılalım diyor.

Brüksel’in tutumu boşuna değil.

AB, İngiltere’yi kaybetmek istemiyor, çünkü, AB’nin üç kuvvetli gücünden, yani Almanya, İngiltere, Fransa’dan biri.

İngiltere’nin çıkması ile AB, uluslararası platformlarda ağır bir zafiyet gösterecek. Eksik kalacak. Gerek diplomasi alanında gerek ise ekonomik alanda, zayıflamış olacak. 

Önemli bir güç kaybı. 

AB bunu halen kabullenmiş değil, bundan dolayı da görüşmeleri tabii yokuşa sürüyor!

En önemli sorunlardan birisi ise, İrlanda.

İrlanda’nın iki bölümü var. İrlanda ve Kuzey İrlanda.

Kuzey bölümü, Büyük Britanya’nın bir parçası.

Ancak Brexit gerçekleşir ise İrlanda ile sınırın kapatılması, gümrükler alınması, giriş çıkışlar kontrollü olması gerekiyor.

Elbette adada bunu kimse istemiyor.

Ancak herhangi bir anlaşma olmaz ise, olacağı bu.

Bir diğer sorun, İngiltere’de yaşayan AB vatandaşlarının oturum durumları ve tabii AB ülkelerinde yaşayan İngilizlerin oturum durumları. 

Tabii AB ile karşılıklı ticari münasebetler, İmport ve Export düzenlemeleri.

Anlaşmasız, bunların hepsi kaos halini alacak. 

Şimdiden bunların hesapları yapılıyor ve çıkan sonuçlar aslında her iki taraf içinde hiç ama hiç parlak değil.

İngiltere’nin tutumu da belli.

AB’nin gittikçe absürt hallere bürünen bürokrasisi, batan ekonomileri, İngiltere’yi, bu gemiyi terk etmeye yöneltti.

May, bir dahaki oylama için, grup bağlılığını kaldırdığını ilan etti. Bu şekilde, oylamayı kazanacağını umuyor.

Ancak gerçekler hiç de bu yönde değil. Tam tersi.

Aslında kendi partisinde bile karşılığı olmayan May’in yerinde kim olsa, İngiliz geleneklerine göre çoktan istifa etmişti.

Ancak Theresa May, ille de bu Brexit meselesini hallederek, tarihe geçme hırsı yaptı gibi duruyor.

Peki bu İngiliz parlamenterler niye akıllanmaz diye sorulduğunda ise cevap tarih ve geleneklerinde yatmakta.

İngiltere de ancak bir kez, ikinci dünya harbinden sonra bir koalisyon hükümeti kuruldu. 

Ondan sonra ise ya Labour ya da Torryler tek başına hükümet kurdular ve bu iki parti birbirine tabandan tavana zıt ve de düşman.

Hatta söylentilere göre May, muhalif parti başkanının cep numarasını alalı iki hafta olmuş sadece.

Sanırım bu konu, aralarındaki derin husumeti anlatmaya yetiyordur.

AB Komiseri Oettinger, şimdiden gelebilecek yeni anlaşma tekliflerine kapalı olduklarını beyan etti.

Önümüzdeki haftalarda, olup bitenleri hep beraber izleyeceğiz. Ancak iki taraf için de pek hayırlı olmayacağı kesin. 


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam.
OGÜNhaber