Büro 39

Eh Kuzey Kore de hedef gösterilmeye bayağı müsait zaten.

Çin, Şangay, K. Kore üçgeni, hedef ise Tayvan.

K. Kore, malum SSCB'nin çöküşünden sonra, tek hami olarak Çin'e yamandı.
Başka da ne yapsın?
Balinaların arasında bir garip yengeç kalmış.

Çin, elinden geldiğince K. Kore'yi sübvanse etti, ediyor.

Elbette de Çin topraklarında ve Şangay'da K. Kore'nin, bir dizi şirketler, yani paravan şirketler açmasına da ses çıkartmıyor.

İşte o şirketlerin ortak yönetimini de ölen Kim'in eniştesinin kurduğu "Büro 39" yönetiyor.

Portföyünde neler yok ki?

Köle ticareti. Özellikle de Doğu Avrupa ülkelerine.
Metamfetamin, Kokain, Eroin, her türlü sahte ilaç, sahte sigara, sahte içki, tabancadan füzeye, her türlü silah, çakma malın envai çeşidi.

Büro 39'un en çok sattığı şey ise "süper dolar"

Süper dolar, malum, doların sahtesi.
Ama öyle yüksek kalitede bir sahte ki, orijinal dolardan daha kaliteli.

Kur, 300.000 gerçek dolar karşısında bir milyon süper dolar.

Kuzey Kore bu kalpazanlık işini o kadar mükemmel hale getirmiş ki, ABD Federal Reserve Bankası, iki kez yeni 100 Dolar banknotu tasarlamak zorunda kalmış.

Ülke ekonomisine, dünya ekonomisine verdiği zarar da cabası!

Bugün halen, ortada dolaşan doların % kaçı süper dolar, bilinmemekte ve ABD de buna mecburen göz yummakta!

Evet Kuzey Kore kriminal bir devlet.

Devlet eli ile her türlü kalpazanlık, sahte mal üretimi ve uyuşturucu üretiminin olduğu bir ülke.

Gelişmiş siber atak timleri ile de şantajcı bir ülke.

Eh, olay devrim yapmakla, komünistlik taşlamakla olmuyor.
Ülkeyi kapatmakla da olmuyor.

K. Kore'deki durum, Kim ailesinin etrafında olan bir %4 lük elit kısım, her şeye sahip, geride kalan %96 ise her şeye muhtaç!

Şangay bu işin neresinde?

Şangay'da da K. Kore'nin paravan şirketleri olduğu gibi, diğer şirketlerin de paraları buradaki bankalarda yıkanıyor ve yine Çin'in üstünden Kuzey Kore'ye transfer ediliyor.

Tabii bu paralar başta Kim ailesi ve elitlerin giderleri için kullanılıyor, artan ise işte bir lütuf olarak millete hizmet babında kullanılıyor.

ABD bunları bilmiyor muydu?
Biliyordu ve biliyor da.

Şimdi ise, ufaktan, ağırdan, iş Çin'e savaş mecburiyeti vermeye geldiği için, bugün bunlar ısıtılıp kamuoyuna servis ediliyor.

Zira ille de Çin ile savaşılacak.

Çin'in senelerdir karın ağrısı ise Tayvan.

Peki Çin kendiliğinden saldırır mı?
Sanmam.

Ama ilke de birileri bu Tayvan'a saldıracak, işte o ülke Kuzey Kore.

Sonra, ABD Kuzey Kore'yi hedef alacak, haliyle de Çin karşı çıkacak.

Buyurun buz gibi de bir üçüncü dünya savaşı işte.

Tabii, bu savaştan belli bir kesim fena para kazanacak.

Çünkü bugün özellikle de elektronik eşya imalatı başta olmak üzere, günlük hayatımızda kullandığımız bir sürü mal, aygıt, eşya ya Çin menşeli ya Tayvan.

Uluslararası gemi taşımacılığındaki önderlik kimde?
Çin, Tayvan, Singapur, Güney Kore.

Dünyanın o bölümünde savaş olduğunda ne olacak o meşhur global tüketim zinciri?
Mumla arar olacağız.

Bunun beraberinde getireceği muhtemel kıtlıkları, varın siz düşünün.

Ve maalesef bu savaşının çıkmamasının şansı %5 bile değil.

Olmaz diyenler, sadece Rusya/Ukrayna savaşına baksınlar, kâfi gelir.

Peki biz ne yapacağız?
Devlet, yapması gereken diplomatik adımları, dengeleri koruyarak.

Bu şekilde devam ederse, eskiden diplomatik görüşmelerin yapıldığı, İsviçre, Berlin ve Paris'i solda bırakacaktır, hatta bıraktı bile.

Bir diğer yandan da Çin ile ticaret yapan pek çok yabancı şirketin, şu anda, başta İstanbul olmak üzere, tüm Türkiye de çantalarında parayla, üretici aradıkları bir gerçek.

Ülkemizdeki ara mal darını da aşarsak, Çini üretim merkezi rolünde zorlayabiliriz gibi görünüyor.

Elbette, devletin, ülkeyi, bu muhtemel darboğaza, hatta küresel kıtlığa hazırlamak zorunda.

Bu adımların da atıldığı üzere duyumlar alıyorum.

Enerji de daha da kendimize yeterlilik bu işin olmazsa olmazı.

Evet, belki bir süre Avrupa malı sandığımız pek çok tüketim maddesinden bir süre uzak kalmak zorunda kalabiliriz.

Ancak "Made in Türkiye" emin olun tüm dünya kalite standartlarını gayet de rahat yerine getiriyor.

Daha güzel yarınlara bakabilmek umudu ile.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber