Dejavu

Ben Cuma gününden beri, şiddetli bir Dejavu yaşıyorum.
Yani çok evvelden yaşadığım bir olayı/olayları, tıpatıp tekrar yaşıyorum.
Bu bir kâbus karabasan resmen.

Seksen öncesinde "Güneş Moteli" skandalı ile patlak veren, kirli siyasi vekil pazarlıkları ve pazarını yaşıyorum.

Doksanlı yıllarda, Post Özal dönemi sonrasında yaşanan çok partili koalisyonların az ömürlü zamanlarını, zıtlaşılan konulardan doğan kavga ve krizleri yaşıyorum.

İstikrarsızlığı, öngörülemez ekonomik krizleri, batan/hortumlanan bakanları, birbirlerine küfür eden, aşağılayan koalisyon ortaklarını görüyorum

Neticede Kemal Sunal'ın Zübük filminin ete kemiğe bürünmüş halini seyrediyorum ve dehşet ve ibretle izliyorum.

Tüm bunların tarihe karışmış olduğunu sanmıştım, bir daha bu kara günler yaşanmaz sanmıştım. Yanılmışım.

Siyasi rant, koltuk kapma hırsı, megalomanlık, ego patlamalarının bir araya gelmesi, demek ki bunları da yaşayacakmış bizlere.

Bizlere derken, yaşı müsait olanlara.
Yani, en azından 45, 50 yaş ve üstü olanlara.

En iğrenç tarafı ise bu çirkinliklerin, Türkiye'nin %20'si, deprem ile yıkılmış halde iken, Türkiye'nin 5'te biri, enkazlar başında bir umut beklerken oluyor olması.

Mide bulandırıcı, tiksindirici.
Ve bu iğrençliği, iki kez bir dakikalık saygı duruşu da asla ortadan kaldırmıyor, kaldırmaz.
Ancak, bu kirli siyasi oyunun tüm figürleri şunu bilmeli ki, bu aziz millet, bu yaptıklarınızı gördü, adisyona ekledi ve emin olun, seçim günü hesap çok ağır olacak.

Peki, özetle ne oldu?
Altılı masa olarak namlanan altı siyasi parti arasında Cuma günü kriz yaşandı.
Masanın tek kadın üyesi, söylentilere göre, ağır ithamlar ile kovuldu.

Meral Akşener ise geldi bir tufan, gitti bir boran ve masayı, masanın bileşenlerini çok ağır ithamlar ile adeta tarumar etti, rest çekti.

Sosyal medyada, kendisi ve İyi Parti'ye edilen küfürlerin haddi hesabı yok, dozajlarının asla ayarı yok.

Kavgada bile kimsenin kimseye söyleyemeyeceği ağır, sinkaflı hakaretler, küfürler havada uçuştu.

Normal şartlarda, ne Akşener tükürdüğünü yalayabilir di, ki çok ağır konuştu, ne de bu küfürleri yalayıp yutacak bir ortam kaldı.

Ama ne oldu ise oldu, Akşener, kuyruğu kısık bir şekilde ve her türlü küçük düşme pahasına, masaya döndü, ve Kılıçdaroğlu'nun adaylığını kabul etti.

Evet küçük düştü, hatta bence siyasi hayatını yitirdi, bitirdi.

Peki bunu hangi formül ile kabul etti?
Firari FETÖcü, Savaş Genç denilen kişinin önerdiği formülü, harfiyen uygulayarak döndü.

Şimdi tabii, kulislerde her türlü şaibeler konuşuluyor.
Akşener ikna mı edildi, edildi ise kim ikna etti?
Yoksa tehdit mi edildi?

Yaşar Okuyan'ın dosya tehditleri geldi akla.
Yoksa, dönmesi için, emir mi aldı?
Mesela o çok kez, saklı gizli buluştuğu Batılı Büyükelçiler mi baskı yaptı?
Yoksa, okyanus ötesinden gelen bir takım baskılar mı var, etkili oldu?

Her şekilde şaibeler var ve demokratik bir süreçten bahsetmek mümkün değil.

Emre Uslu, Hakan Şükür, Adem Yavuz gibi firari FETÖcülerin, Kılıçdaroğlu'nu, imalı bir şekilde kutlamaları, Mithat Sancar'ın ise Kılıçdaroğlu'nu, yine pazarlık için ayağına çağırması, hep bu şaibeleri akla getirecektir.

Asla ve kata, demokratik bir süreç yoktur, kirli ve karanlık bir süreç vardır.
Sanırım bu olayın en büyük kaybedenlerden birisi de Ekrem İmamoğlu olmuştur.

Zira, ilk günden beri Cumhurbaşkanı adaylığı hazırlıkları yapan, İl, İl dolaşan, tamamen aday havasına kendini kaptıran İmamoğlu, tamamen muğlak bir, belki Cumhurbaşkanı yardımcılığına fit olmak zorunda kaldı.

İstanbul'dan asla bir daha seçilemeyeceğini çok iyi bilen ve aslında da umurumda olmayan İmamoğlu, tüm yatırımlarını bu adaylığa yaptı ve şimdi her şeyi kaybetti.

Ancak, kriz bitti, çözüldü diye düşünenler yanılıyorlar.
Daha CHP içinde kopan bir kavga var.
Çünkü Bay Kemal, dört küçük ortağına, siyasi rüşvet olarak gurup kurabilecek kadar vekil sayısı vadetti.

Bu, mevcut vekillerinden 50 kadarından feragat demek.
Belki Bay Kemal'in umurunda olmasa da, kronik CHP vekillerinin çok umurunda ve kazanlar da kaldırıldı.

Bir başka husus ise Akşener.
Pek çok kez siyasi falsoları ile zaten tartışılan Akşener, üç gün içinde, iki ağır siyasi hata/manevra yaptı ve inandırıcılığı, güvenirliği, adeta buhar oldu.
Tabii ki liderliği de.

Ve fırsat bekleyen o kadar namzet var ki...
Bekleyip göreceğiz, önümüzdeki iki ay çok şeye gebe ve emin olun ki, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Tekrar ediyorum, canım ülkemin beşte biri, deprem bölgesi iken, bu iğrençlikleri yazmak durumunda kaldığım için, onların yerine ben utanıyorum.

Çünkü onlar, utanma duygularını yitirmiş olmalılar besbelli.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam.
OGÜNhaber