Dünya kapkara bir kışa girerken

Tüm Dünya, pandemi sonrası, suni bir kriz/kaos/savaş dönemini yaşıyor.

Enflasyon rakamları rekor üstüne rekor kırıyor, tüm bunlara biz ülke olarak direnme çabasındayız.

İhracatımızın önemli bir bölümünü gönderdiğimiz AB %37'i geçmiş bir üretici Enflasyonu ile karşı karşıya, ABD resesyona dahi stagnasyona girmiş, tüm AB ülkeleri, tedbir üzerine tedbir alıyor, hülasa hükumetimiz de.

Peki ülkemizin muhalefeti/muhalif kesimi ne halde?
Kız Kulesi çalındı geyiğine.

Evet, yanlış duymadınız, koca kız kulesi, alenen, herkesin gözü önünde çalınmış, satılmış.
İddia bu.

Yahu, el insaf. El akıl, el vicdan!
Ortaya atacak daha saçma, daha büyük bir deli zırvası bulamadınız mı?
Bu nasıl bir aymazlıktır, nasıl bir çıldırmışlık halidir?
Hadi atıyorsunuz, ufak atın da civcivler de yesin.

İşin en korkunç, vahim tarafı ise, bu palavrası bile yutan, balıklama atlayan, geyiği büyüttükçe büyüten bir kesimin olması.

Amaç gündem belirlemek. Algı operasyon çekmek.
Zira bu palavra, resmen haberlere, TVlere kadar geldi.

İnanamıyorum, zihnim almıyor. Akli melekeleri yerinde insanların, böyle bir palavrayı üretmesini, hatta geniş bir kitlenin de "yok artık" demektense, bu palavraya inanmasını, yapmasını ve hatta canhıraş savunmasını, gerçekten aklım almıyor.

Yani bir de bu insanlar sözüm ona okumuş, üniversite görmüş, herkese cahil diyen bir kesim.

Pes, vallahi pes.

Tüm bunların içinde, tabii bir de periyodik olarak ısıtılıp önümüze getirilen bir laik/anti laik, dindar, anti dindar tartışması var.
Yahu, dünya yangın yeri.
Her an infilak etmeye hazır barut fıçıları var, sadece bir kıvılcım bekliyor.

Küresel güç sahipleri düğmeye basmış, suni bir krizi tüm dünyaya tebelleş etmişler, istisnasız herkes,
bu kaotik ortamdan nasıl çıkarım, en az zararla, onun hesaplarını yapıyor, bizim muhalifler, laylaylom.

Tabii onlarda haklı, çünkü tuzları kuru, o düğmeye basanların verdikleri fonlar ile, günlerini gün yapıyorlar.

Tek dertleri, şarabın iyisini nereden buluruz, en eğlenceli, en "in" mekan neresi.

Onlara milletin/ülkenin derdinden, dertlerinden.

Maalesef bu, ben kendimi bildim bileli böyle oldu, yine böyle oluyor.
Hatta artık daha da ileri gidiyorlar.

HDPKK'li vekil bozuntusu, aslen terörist olan Semra Güzelin yakalanması üzerine, Sezai Temeli, "bu devleti başınıza yıkacağız" diye tehdit ediyor.

Diyarbakır Barosu, yakalamayı insanlık dışı muamele olarak görüyor.

CHP'li HDPKK'lı Sezai Tanrıkulu intikam yeminleri ediyor.
Hülasa Ahmet Şık da.

Ve ne hikmetse, bu tehditleri, diktatörlük iddiasında bulundukları bir ülkede yapıyorlar.

Ne hikmetse, bu ülkenin savcıları, bu tehditleri görmezden geliyor, TBMM hiçbir hamle yapmıyor.

Halbuki, bu tehditler karşısında yapılması gereken, derhal soruşturma açılması, TBMM'nin, derhal olağanüstü toplanıp, temsil ettiği milletin ve devletin aleyhinde yapılan bu tehditlerin ardından, faillerin dokunulmazlıkları, hatta vekilliklerinin düşürülmesi olmalıydı.

Evet, dünya kara kışa karşı tedbirlerini almak ile meşgul iken, biz yine, iç siyaset girdabı içindeyiz ve işte, deli zırvaları ile uğraşıyoruz.

Endişeliyim...

Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber