FETÖ ve Adalet

İhanetin teker, teker adımları. 

FETÖ ile mücadele bu devletin en önemli meselesi olması gerekiyor iken, OHAL sürecine bile tahammül edemeyen bir muhalefet, mücadelede gevşeme ve yargının ayak oyunları bizleri bugünlere getirdi. 

2016’dan beri, Ekrem İmamoğlu’nun FETÖ soruşturması var! Üç yıldır bir türlü bitmeyen bir soruşturma!

Üç yıldır süren diğer FETÖ davaları devam ediyor. 

Lütfen bu yazdıklarımı şu bakış açısından değerlendiriniz:
Suçüstü yalanlanmış bir sanığın suçluluğu hakkında şüphe kalmamıştır!

Bakın Türk Dil kurumu ne diyor;
“Suç işleyeni suçu işlediği sırada veya hareketinden çok az önce yakalamak”

Gayet açık ve net değil mi? Yani daha ne delile gerek var ne kanıta.

Suçu işlerken yakalamışsın. Hatta dünya alem buna Şahid olmuş. Neyin davasını görüyorsun?

İlk celse de ver cezasını, tık içeri! 

Ama yok, biz güya diktatörlüküz ya, onun için de diktatöre fiilen saldıranları üç yıldır yargılıyoruz. Nasıl diktatörlük ise artık?!

O kadar caydırıcısız olmuş ki bu mücadele, FETÖ’nün yeni prensi İmamoğlu seçildikten sonra ki mitinginde, aymadan, utanmadan “Yurtta Sulh” diye höykürebiliyor. Tıpkı Meral ablasının yaptığı gibi! 

O kadar korkutmamış ki, FETÖ’nün firari hergelesi, terbiye yoksunu Emre Uslu’nun 2014’de parola ve slogan olarak kullandığı “Her şey güzel olacak” ı şimdi ısıtıp kullanabiliyor yine İmamoğlu, hem de 15 Temmuz’un baş aktörlerinin çıktığı yeri, Kuleli Askeri lisesini fona alarak!

Ve evet, bunlar birer mesajdır. 

Kimleri uyandırdığını da çok yakında hep birlikte göreceğiz. 

Üzülerek söylemek gerekirse, bu ülkenin sanatçı diye severek izlediği simalarının büyük bir bölümü bu örgüte teslimler. 

Belki isteyerek değil, elleri mecbur. 

Çünkü hepsinin kilerinde en az bir ceset vardır (metafor)!

Yani hepsinin kimsenin bilmemesi gereken bir takım kirli çamaşırları vardır ve emin olun FETÖ bunlara sahiptir. 

Çünkü dinleme, gizli çekim, şantaj bunların işidir. 

Ha kimseyi de savunmuyorum. 

Çünkü bu cenahın kahir ekseriyeti, CHP ve marjinal sol örgütlerinin gönüllü demirbaştadır. Bunu da gayet iyi biliyoruz. 

Yargının ünlü FETÖ’cülere karşı olan zaafını da bildiğimiz gibi. 

Ve özellikle yargıda acilen kökten değişiklikler yapılmazsa, FETÖ ile mücadele bitmez bir hal olarak kalacaktır. 

Bu mücadelenin soruşturma ve kovuşturma ayağını özel bir ekip, bir kurum üstlenmez ise daha çok uzun yıllar var önümüzde denektir. 

Hoş, 16 Temmuz sabahı zaten en az on yıl sürer bu temizlik diye mesele ortaya çıkmıştı, ancak o ilk aylarda bir tempo bir kararlılık vardı.

Biliyoruz, FETÖ bunu da hesap etmiş ve gerçek bir hainin yakalanması en az üç suçsuz insanın da yakalanmasına vesile edilmiştir.

Ancak bugün o evre atlatılmıştır. 

Bazı soru işaretlerinin de artık giderilmemesi elzemdir.

Adil Öksüz, Zekeriya Öz gibi meşhur FETÖ’cüler nerdedir ve bunları derdest etmek için neler yapılmaktadır. 

Bu ve bu gibi meseleler hakkında mahşeri vicdan aydınlatılmalıdır.

Artık siyasi kanadında kim var, kim yoksa kararlıkla üstüne gidilmelidir.

Ordunun içinde halen aktif olan FETÖ unsurları, ulusal güvenliğimizi ciddi manada tehdit etmektedir. Burada da acil ve etkili mücadele şarttır.

Zira 01 Nisan’dan bugüne kaç şehid verildi? 

Bu da beka sorununun olup olmadığının kanıtı olarak yetmedi ise bunları görmeyenlerde zeka sorunu var demektir.

Zaten YSK’nın iptal kararından sonra, sesler nerden geldi ona bakmak yeterli olacaktır. 

En iğrenç ve hadsiz sesler, Almanya ve AB’den çıktı. 

Hani şu 15 Temmuz’dan bir ay sonra ancak yarım yürekle Türkiye’ye gelip, çeyrek ağızla kınama yapan, ancak yıllardır PKK’ya yeni moda da FETÖ firarilerine ev sahipliği yapan, kucak açan Almanya ve AB.

Kılıçdaroğlu’nun, 31 Mart seçimlerinden önce akıl ve destek aldığı Almanya.

Buradan bakılınca sanki İstanbul, Almanya’nın 17. Eyaleti imiş gibi gözüküyor, zira Almanya’nın Reis-i Cumhuru İstanbul için “kaygılı imiş”

Steinmeyer acaba aylardır süren Fransa iç savaşı için neden kaygılanmaz? 

Burnunun dibinde, komşu ülke. Ve her hafta sonu Paris yanıyor, 11 kişi hayatını kaybetmiş, 23 kişi gözlerini kaybetmiş, yüzlerce yaralı, binlerce tutuklu var ama Almanya’nın hiçbir siyasisi bunları görmüyor bile. Bırakın kaygılanmayı.

Ancak aramızda 2700 km’lik mesafe var, kaldı ki tamamen hukuki bir süreç yaşanmış, buna kaygılanıyorlarmış.

Claudia Roth isimli PKK sevicisi yaratık hatta, savaş ilanından bahseder olmuş.

Claudia hanım, velev ki savaş ilanı olmuş olsa bile, ne yapacaksınız?

İsmi var kendi yok ordunuzu mu yollayacaksınız? Gülünç olmaktan bir adım öteye gidemiyorsunuz.

Fakat şu gerçek de ortaya çıkmış oldu ki, İstanbul, Türkiye’nin en güzide şehri olmasının yanı sıra belli ki, dünyanın da merkezi imiş!

Ve bu merkez, geçmişi şaibeli, geleceği muğlak insanların eline bırakılmaz.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 
OGÜNhaber