İkarus neden düştü?

Özetle babası ile birlikte bir labirentte tutsaktırlar ve dahi olan Babası, tahta, balmumu ve tüylerden (artık bu malzemeleri her nerden bulduysa), ikişer çift kanat yapar ve birini oğluna birini de kendi takar.

Daidalus, oğlu İkarus'a öğütte bulunur, dengeli uçmasını telkin eder.
Fazla alçaktan uçarsa denize düşeceğini, çok yükselirse kanatlarının eriyeceğini söyler.

Sonra birlikte kanatlanarak labirentten çıkarlar.

Çıkarlar çıkmasına da İkarus, artık uçuş sarhoşluğundan mıdır, uçmanın getirdiği zafer sarhoşluğundan mıdır, babasını dinlemez, yükseldikçe yükselir, güneşe yakınlaşmaya başladığında ise, sıcaklık balmumunu eritip, tüyleri yakar.

İkarus ise o yüksek irtifadan denize çakılır ve boğulur.

Yunan mitolojisi buraya kadar.

İslamda ise en büyük kaidelerden birisi, "gurur ve kibir, Allah'a mahsustur" kaidesidir.

Gerek Kuran-ı Kerim'de, gerek ise Hadisi Şerif'lerde, gerek mezhep imamları tarafından, gerek ise Velilerden, Allah dostları, Alim ve İslam büyüklerinin hepsinden verilen mesaj, İnsanın tevazu sahibi olması, Allah'ın büyüklüğünü anlaması ve asla gurur ve kibire kapılmaması mesajlarıdır.

Nitekim kibir, bir melek olan İblisi, Şeytan olmaya iten şeydir.

Adem AS secde etmeyi reddetti, kendini üstün gördü ve kibrinin esiri oldu.

Kibir, Şeytan'ın en sevdiği vesvesedir, çünkü insanın nefsine en hoş gelendir, kanması en basit olandır.

Türk milleti ise ağırlıklı olarak, dini vecibelerine, değerlerine önem veren, bu hususta naif olan bir millettir.

Ve siz, siyasette bir iddianız var ise Türkiye'de, yapmamanız gereken en başat hata, gurura ve kibire takılmaktır.

Türk kamuoyu bunu görür ve asla sevmez, sandıkta ise faturasını keser.

Peki, bunları neden yazdım?

Çünkü bizim siyasi sahnemizde, balmumundan yapılmış kanatlar ile havalara kapılan ve güneşe yaklaştıkça kanatları eriyen, son evrede ise, denize olmasa da kâh kara kâh ise sellerde boğulan İkaruslar var.

Seçim kampanyaları esnasında, tıpkı yetmişlerde, seksenlerdeki siyasi figürler gibi, bol keseden vaatler sallayarak, işbaşına geldikten sonra ise, hiçbir icraat yapmayıp, suçu ise hep başkalarına atan bu çağımızın İkarusları, aslında kendilerinin değil, alenen seçim ittifakı yaptıkları parti olan HDP'nin sayesinde bir yerle geldiklerini idrak edememiş, kerameti kendilerinden menkul sanmış, ancak acı gerçekler peyderpey ortaya çıkmaya başladığında ise, gerek kibirlenerek, gerek ise agresifleşerek, aslında kendi siyasi kariyerlerinin erken emekliliklerini istemişlerdir.

Siyaset denge gözetme sanatıdır.

Söylediğiniz her sözün, yaptığınız her hareketin, gün gelince karşınıza çıkacağını ve bunlarla yüzleşmek zorunda kalacağınızı hesap etmelisiniz.

Her şeyinizin, milletin hassas terazisinde tartılacağını, artı ve eksilerinizin unutulmayacağını da bilmeli, dengeleri bu şekilde kurmalısınız.

"Herkese tatil yakışmaz, bana tatil de çok yakışıyor" ile başlayan, "ben ülke siyasetini belirleyen on kişiden biriyim" kibirinden, "ben aday olmazsam, Karadeniz oy vermez" çılgınlığında, şimdilik son zirvesine varan Ekrem İmamoğlu'ndan bahsediyorum tabii.

"Biraz da başkası elini taşın altına koysun, Valiliğe gidin" diyen, ardında, bir genç kızın boğularak öldüğü gün, sahnede oyun havası oynayan Mansur Yavaştan bahsediyorum!

Siz, istediğiniz kadar, seçim kazandığınız halüsinasyonuna kapılmış olsanız da gerçeklerin çok başka olduğunu, tüm ülke biliyor.

Ve dediğim gibi, Türk Milleti feraset sahibidir.
İzler, tartar, ince eler, sık dokur ve vakti geldiğinde de faturayı sandıkta keser.

Hele de millete tepeden bakanlara, kendini bulunmaz hint kumaşı sananlara hiç tahammül etmez, cezasını keser.
Emin olun ki keser.

Evet, siyasetçi iseniz, elbette özgüven sahibi olacaksınız, iddialı olacaksınız, millet, sizi seçtiği vakit, dediklerinizin arkasında duracağına kanaat getirecek.

Lakin böbürlenmeyecek, kasım kasım kasılmayacak, efendi olmaya değil, hadim olmaya talip olduğunuzu unutmayacaksınız.

Verdiğiniz sözleri tutmazsanız, hatta geldiğiniz görevin başındaki kurumun, bırakın ilerlemesini, mevcut durumunu bile korumaktan aciz iseniz, üstelik bir de kibir abidesi olursanız, geçmiş olsun.
O siyasi hayatınız, başlamadan biter.

Bu millet sizi erkenden emekliye sevk eder ve sandığın derinliklerine gömer.

Bu, bu kadar basit.

Yok efendim anketler şöyle diyor, böyle diyor.
Bırakınız lütfen.

Gerçek şu ki, hiçbir anket, gerçeği %100 yansıtmıyor, yansıtmaz, yansıtamaz.
Yansıtamaz çünkü belli ve kısıtlı bir kitle ile yapılmıştır ve soruları cevaplayanların o anki hali ruhiyeleri meçhuldür, kaldı ki, seçim gününe kadar değişmeyeceği, tamamen bir muammadır.

Netice itibariyle, İkarus fenomenine kapılmak, yükselmenin tehlikelerini hesap etmemek, sonu mutlak hüsran getirecektir.

Bazı şeylerin telafisi ise, mümkün değildir, çünkü bilgi ve internet çağındayız.

İnsanlar unutsa da, internet unutmuyor.
Yaptıklarınız, yapmadıklarınız, dedikleriniz, demedikleriniz, şak diye önünüze getirilir ve siz sadece bakakalırsınız.

Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber