Müzakere, Ateşkes

Peki neden?

Çünkü yaptıkları provokasyonlar, sınır ihlalleri ve son olarak da sivil yerleşim yerlerine yaptıkları saldırı sonrasında, Türkiye destekli Azerbaycan kuvvetleri, tüm cephe hattında, canlarına okumaya başladı da onun için!

Beklemediler herhalde.
Kuyrukları sıkıştı ve şimdi, Batı'ya da yalvararak, "Aman ateşkes olsun, aman müzakere edelim" diye feveran halindeler.

Türkiye'nin daha önce Suriye'de yaptıkları operasyonlarda da YPG/PKK itilaf olurken, yine Batı müzakere diye çığırtkanlık yapmıştı.

Libya'da Hafter alçağının sürüleri insanları toplu mezarlara gömerken, hiç sesi çıkmayan Batı dünyası, Türkiye işin içine girip, savaşın seyrini değiştirdiğinde de aynı oyun oynandı ve biz maalesef bu oyuna geldik.

Sonuçta Saraç'ın ayağını kaydırdı, Fransa, Yunanistan, Mısır ve lanet olası ülke BAE!

Yunanistan, Akdeniz meselesinde, efelendi de efelendi.
Fransa ona keza.

Sonunda zoru görünce, "Aman efendim müzakere edelim!"

Hatta Yunanistan'ın terbiyesiz Başbakanı; "Türkiye'ye masada bir şans verelim!" diyerek, yüzsüzlükte adeta nirvana yaptı!

Peki, hadi bakalım müzakere yapalım.

Karabağ'dan derhal çekilin!
-Ermenistan: Asla olmaz.

-Adaları silahtan arındırın!
Yunanistan: Ege'yi konuşmayız, adaları konu bile etmeyiz, dediğimiz dedik, çaldığımız düdük.

Peki neyin müzakeresini yapacağız biz acaba?
Kiminle konuşacağız?

Hayır Efendim, müzakerenin, ateşkesin vakti değildir artık.

Soft power, yani yumuşak güç, yani diplomasi ile otuz yıldır, herhangi bir konuda, bir arpa boyu yol alamadık.
Beyhude geçti yıllar.
Elde var sıfır.

Artık ortalıkta ne bir AB üyeliği söz konusudur, ne de "dostane ilişkiler" kalmıştır.

Madem öyle ise, artık zaman hard power zamanıdır. Yani sert gücün vaktidir. Yani söz artık Ordumuzundur.

Zira belli ki başka bir dilden anlamıyorlar.

Bu vakitten sonra, ateşkesi hatırlayanlar, müzakere diye bağıranlar, otuz yıldır yapılan her terbiyesizliğe kulak tıkamış, Hocalı katliamını hiç görmemiş, Azerbaycan halkına Ermenistan'ın yaptığı soykırım umurlarında olmamıştır.

Öyle ise şimdi şımarık çocukları dayak yerken, hiç kimde kapıya gelip döveni şikayet etmesin.

Ve şu da şurada dursun:

O adalarda biz adaleti sağlayacağız.
Ama öyle, ama böyle.

Çünkü bizim nezdimizde ne Lozan kalmıştır ne Sevr ne de başka bir anlaşma.
Zira bunların hepsini biz değil, Batı ve şımarık çocukları ihlal etmiştir.

Ve Türkiye, artık kendi kurallarını koyabilen ve bunları uygulatacak gücün ta kendisidir.

Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber