Öğretmen direnişi

Düşünün ki, A tipik otistik bir çocuğunuz var.
Ana okuluna yazdırma zamanı geldi.
Çocuğunuzun, konuşmama dışında hiçbir sorunu yok, hatta zekâsı ileri seviyede.
 
İlgili makamlardan 40 sayfalık raporunuz var, sizin için yetkili okula gidiyorsunuz, parasını yaptırıyorsunuz, kırtasiyesini alıyorsunuz, her şey yolunda, kaydı yapılmış.
 
Büyük gün geliyor, çocuğunuzu okula götürüyorsunuz ve dünyanız kararıyor.
 
Kararıyor, çünkü sınıfın öğretmeni olan bir genç hanımefendi; "ben bunu istemem, uğraşamam ya" diyor ve sınıftan çıkarıyor.
 
Müdüre gidiyorsunuz, hani sizin kaydınızı yapan, çocuğun durumundan haberdar olan müdüre ve müdür, bugün git, yarın gel, diyor.
 
Ertesi gün gidiyorsunuz ve okulun müdürü, hani kaydı alan, durumdan haberdar olan o müdür; "çocuğun okul ile ilişiğini kestik" diyor.
 
Bakın, okul sizin ikametiniz için yetkili okul, çocuğun, normal bir okula gidebilir diye raporu var, kaydı yapılmış, ancak sınıf öğretmeni direndiği için, birden bire, her şey tesisine dönüyor.
 
Olmaz böyle şey, diye dediğinizi duyar gibiyim.
Bence de olmaz, 2022'sinin Türkiye'sinde, ama oldu işte ve de oluyor.
 
Bu yazdıklarım, baştan sonuna kadar gerçek.
Bizzat başına gelen bir okurumuz, Sosyal medya üzerinden bana ulaştı ve durumunu anlattı.
 
Genç bir aile babası ve gerçekten de çaresiz.
Olay bu şekilde meydana geldi mi diye araştırdım.
Bir de ne göreyim, bir değil, iki değil.
 
Bu özel olayın gerçekleştiği yer, İstanbul, Gaziosmanpaşa.
Sadece burada da mı?
Hayır.
 
Neredeyse tüm Türkiye de, bu veya benzeri vakaların yaşandığını, büyük bir üzüntü, bir o kadar da büyük bir öfke ile öğrendim.
Belli, başlı, sadece özel çocuklar için istihdam edilmiş okulların dışında, bu yavrularımızı, adları öğretmen! Olanlar istemiyor, kabul etmiyor, direniyor, diretiyor.
Halbuki kanun açık, her sınıfta en az bir kaynaşma öğrencisi bulunabilir.
 
Ancak gerçek, maalesef çok farklı.
Ben söz konusu yavru ile bizzat tanıştım.
Gerçekten de sadece konuşma konusunda bir sıkıntı var, yoksa her şeyi gayet normal.
 
Pardon, normal mi demiştim, pek değil.
Çünkü o minnak, önüne koyulan tüm renkleri, İngilizce telaffuz edilince, şak diye gösteriyor.
Hayvanlar desen ona keza, sayılar da aynı şekilde.
Bakın sadece Türkçe demiyorum, şakır şakır İngilizce diyorum.
 
Zekâ seviyesi, çok ileri derecede.
Yani, uzun lafın kısası, herhangi bir ekstra zahmet verecek bir çocuk değil.
Ve eminim, o mevzubahis öğretmen hanımefendi, çocuğu tanıma zahmetinde bulunsaydı, o da aynı kanıya varırdı.
 
Ancak hiç umurunda olmadan, doğrudan, reddetmek, ve üstelik de direnmek, ne temsil ettiği mesleğe yakışıyor, ne etik, ne de meslek ahlakına uygun.
 
Kaldı ki, bu yavrunun Anayasal hakları var.
 
Ve bu haklar, Anayasanın 1o. Maddesi ile, (Ek fıkra 7/5/2010-5982/1md.) Garanti altına alınmıştır.
 
Anayasanın 11. Maddesi ile de Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü, açık ve net olarak belirtilmiştir.
 
"Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz."
 
Yani ne bir öğretmen ne bir okul müdürü ve hatta ne de Cumhurbaşkanı, Anayasaya aykırı bir iş yapamaz, bir uygulama yapılamaz.
 
Hadi bunları da geçtim.
Sizin insanlığınız nerde kaldı?
Yani şöyle bir şey olabilir mi?
 
Bir hastaneye gidiyorsunuz, yaralısınız ve size bakmak ile hükümlü hekim, "yok ben bu yarayı beğenmedim, fazla iş, hiç uğraşmam."
 
Olabilir mi?
Kabul edilebilir mi?
Edilmez ve bu tavrı sergileyen hekimi, ihraç ederler.
 
Peki, ülkemizde (bence saçma), kutsal sayılan öğretmenlik mesleğinin bir mensubunun, neden böyle bir lüksü olabilsin?
Öğretmen kıtlığı mı var?
Öğretmenlere kıran mı girdi?
Hiç sanmıyorum.
 
Ve Madem ki, bu mesleği layıkı ile yapmayanlar var ise bence o meslekten el çektirilmeli.
 
Milli Eğitimin içinde, pek çok düzgün gitmeyen şeyler var zaten.
Hükümet, her ne kadar önlem alsa da, bu önlemler bir şekilde okullara sökmüyor, uğramıyor.
 
En son ek kaynak saçmalığına, Hükümet, bunları da basarak ve ücretsiz dağıtarak önlem alsa da, ne hikmetse, bu ek kaynaklar da yetersiz bulunmuş, ve ekstradan ek kaynak kitaplar istenmiş, en ucuz paket 450 ₺!
 
Okul masraflarını velilerden toplamaktan hiç bahsetmiyorum bile.
 
Efendim, top, top fotokopi kağıtları mı dersiniz, boya, badana mı dersiniz, hatta, komedi gibi ama, Z peçete mi dersiniz.
 
Hepsi velilerden istenmekte, hayır dayatılmakta.
Ve şimdilik ben okul, öğretmen, müdür isimleri vermiyorum.
 
Bu, yazmayacağım anlamına gelmiyor.
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gerekli hassasiyeti göstereceğinden eminim.
Ancak bu olayın ve benzeri olayların da takipçisi olacağımı hususi olarak belirtmek isterim.
 
 
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber