Şımardık mı ne?

Sabah, üstünde iki çanı olan zilin sesi ile kalktım.
Trafik sesi yok, nasıl olsun ki, mahallede araba sayısı tek tük ama park yeri gani.

Camı açar açmaz, içeriye yine o koku giriverdi.
Sobalar yakılmış, işte kömür, odun, çöp, poşet, ne varsa.
Hava katran kokuyor resmen, nefes almak ne mümkün.

Gece elektrikli sobayı yakmasaydım şimdi buz tutmuş olacaktık.
Tabii güğümleri de doldurduğunuz iyi oldu, çünkü yine su akmıyor, aylardır işte böyle ya iplik gibi ya hiç.
Elektrikler de bir gelir bir gider, pir gider.

Radyoyu açar açmaz, felaket haberleri peş, peşe geliyor:
Faiz olmuş %7800!
Benzine zam, ekmeğe zam, suya zam, şekere zam, çaya zam.
Zam, zam, zam…

Televizyon ancak akşam 18:00'den sonra.

Elde olanlar ile kahvaltıyı yaptıktan sonra, dışarı.

Eminönü'ne gidilecek, tabii otobüs uğrarsa.

Yine o korkunç görüntü, yerlerde hayvan leşleri, adam boyu çöp dağları ve rüzgâr ile gelen Haliç'in o iğrenç kokusu.

Durak kalabalık, sabahtan beri otobüs gelmemiş yine.
O tarafa da minibüs yok ki.

Ne yapalım, İETT'nin açılımını düşünerek taksi tutacağız.
Artık ne gelirse.
Senelerdir bir aynasını değiştirip üst model diye kakaladıkları Tofaş mı, Toros mu, başka araba mı var sanki.

Trilyon lira ile alırsın ancak bir yabancı araba.

Trilyon evet.
Çünkü hepimiz milyoneriz.
En küçük para birimimiz yüz TL, onunla da ancak çiklet alabiliyoruz.

Yoksa cebimizde bir balya, tomar para var, var da bir milyon ile otobüs bileti bile alınmıyor işte.

Gerçek zenginler, trilyoner, katrilyonerler.
Milyarder olmak da beş para etmiyor çünkü.

Hay Allah geç de kalacağız, bari şu bakkaldan bir telefon edip haber vereyim.

Yolda gazeteye bir göz atayım dedim, atmaz olaydım.
Hükümet yine düşmüş.
Altı ay içinde üçünü düşüş.
Bakalım bu kez kim, kiminle koalisyon yapacak, yaptı, yaptı, yapamadılar, yine erken seçim, bu kaçıncı yahu?

Yok yok, hayal anlatmıyorum.
2001 öncesi Türkiye de normal bir günün rutinini anlatıyorum.

Hani şu AK Partisi önceki dönem var ya, işte o zamanlar.

Amerika'dan getirilen ithal bakan ile ailesi Devleti kene gibi emen birinin müsteşar olup, 26 bankayı batırdıkları o seneleri anlatıyorum.

Büyüklerimizin üç aylık kuyruklarında can verdiği, sağlık sisteminin de facto olmadığı, iflas eden bir SSK'nın olduğu o dönem.

Ürkütücü mü geldi.
Gelsin zaten.

Bugünün İstanbul trafiğinde, ağzına kadar dolu AVM' lerde, Cafe, Restoran, Barlarda gezipte, son model araçlarla, ellerinde 23000₺'lik aygıtlar ile gezip, yukarıda yazdıklarımdan birinci derecede sorumlu olan CHP ve zihniyetinin iktidar olmasını isteyenlere ürkütücü gelsin bir zahmet.

"Güçlendirilmiş parlamenter sistem" diye bir safsatayı ortaya atıp da daha ne olduğunu, nasıl inşa edecekleri hakkında tek bir kelime dahi sarfetmeyen/edemeyen, siyasi yalancı ve istismarcılara inanacak kadar saf olunmamalı çünkü.

Gerçek şu ki, bu millet ya çok şımardı ya da şükürsüz, vurdumduymazların ülkesi olduk, farkına varamadan.

Evet ağır sözler bunlar, gayet de farkındayım ne dediğimin ve de arkasındayım.

Öyle birtakım harfleri kullanarak gençliğe gaz verip, geleceğe dair absürt ve komedi gibi vaatlerde bulunup, kirli geçmişlerini ve niyetlerini saklayanlara, kimse pabuç bırakmamalı çünkü.

Biz bu tip vaatleri çok duyduk.
Seçimin ertesi günü kimse hatırlamadı.

Tıpkı CHP'li Belediye başkanlarının bugün, dün verdikleri vaatleri, hatta Genel Başkanlarının verdiği sözlerini unuttuğu gibi!

Yukarda yazdıklarım yaşanmış mı, yaşanmamış mı, yoksa ben mi uydurmuşum, otuz yaş üstü bilir, bilenlerde, kıymetli büyüklerine soruversinler.

Ben şahsen bir daha böyle bir Türkiye'de yaşamak istemiyorum.

Başbakanlarımızın, elin kapılarında bekletildiği, bakanlarımızın haftalarca randevu bile alamadığı bir ülkeye dönmek niyetinde hiç değilim.

Hadi o yapılan tüm eserleri unutalım.
Bugünkü yaşam standardlarını, ogünler ile kıyaslayalım.

Kıyaslayıp şükretmesini tekrardan öğrenelim.

Ama israf etmemeyi de yeniden öğrenelim.

Elimizdeki nimetlerin farkına varalım, bilinçli ve ölçülü tüketelim.

Elbette Türkiye'yi bu seviyeye kim/kimler getirdi, bunun da bilincinde olurken, 20 yıldır buna engel olmak isteyenleri de iyi teşhis edelim.

Yarın nasıl bir ülkede, nasıl bir dünyada yaşamak istiyoruz, bunun da bilincinde olalım.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber