Artık yeter!. Ecdadımıza iftira atılmasın..

Ne vakit Sultan Abdülhamid Han hakkında bir TV programı çıksa ya da bir sempozyum yapılsa veyahut bugünlerde danışmanlığını yaptığım Payitaht Abdülhamid dizisi ile ilgili bir haber çıksa hemen Gazi Mustafa Kemal Atatürk karşılaştırması yapmaya tevessül ediliyor. Sanki ikisinden birini tercih etmek gerekliymiş gibi.

Cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Hân’ın saltanat devrini çok iyi idrak etmek lazımdır. Nasıl tahta geçti, devrindeki şartlar nelerdi ve Osmanlı ne durumdaydı? Kimlerle mücadele etti? Neden onun tedbirli olmasına evham dediler? Ve Herşeyden önemlisi 33 yıllık devr-i saltanatı boyunca Osmanlı ülkesini nasıl imar ve inşa etti?

Dedem cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han tarihten kendisine intikal eden büyük mirasın farkında olarak içte ve dışta görünüşte kendisine ama gerçekte din ve devlete olan düşmanlıkları 33 yıl gibi uzun bir süre göğüslemeyi başarmış. Hz. Muhammed’in emaneti olan İslam sancağının dünyadaki bu son bağımsız diyarda yere düşmemesi için gayret sarf etmiştir.

1908 yılında başlayan kara propaganda ve Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonraki süreçte devletin nasıl hızlı bir tasfiyeye uğratıldığı konularının çok ama çok iyi araştırılması ve genç nesillerimize öğretilmesi gerekiyor. 

İstanbul'da bugün ayakta olan pek çok yapının Sultan Abdülhamid döneminden kalan yapılar olduğu ve bu yapıların pek çoğunun hâlâ işlevselliğini koruduğu da bir gerçektir. Bir misal olması açısından bugün hâlâ hizmet veren Şişli Etfal Hastanesi, Darülaceze binası, Haydarpaşa Liman ve Garı, İstanbul'un ve Türkiye'nin ilk modern rıhtımı olan ve 1895 yılında bitirilen Galata Rıhtımı ve 1898 yılıında kurulmuş olan Gülhane Askeri Tıp Akademisi, de Sultan II. Abdülhamid tarafından açılmış ve hâlâ ilk günkü gibi hizmet veren eserlerden bazılarıdır. Bu liste çok uzun olduğu için bunlardan sadece birkaç tanesi zikredilmiştir.  

Bizler tarihi kişileri karşılaştırma yaparak ve bir diğer tarafı kötüleyerek karalamak fikrinden uzaklaşmalıyız. Birisinin üstünlüğünü ortaya koymak için diğerini kötülemek alışlanlığından kendimizi kurtarmalıyız. İki liderin geldiği şartları çok iyi analiz etmek mecburiyetindeyiz. Birisi zor zamanlarda imparatorluğu iç ve dış düşmanlara karşı ayakta tutmak adına gayret etmiş bir padişah, diğeri de vatanı düşman çizmeleri tarafından çiğnenmemesi için milleti harekete geçirmiş ve bir milli mücadele yapmış bir komutan. 

Günahı  ile sevabı ile ikisi de bizim Türk Büyüklerimizdir. Liderlerimizdir. Sevin ya da sevmeyin ama edepli olun ve saygı gösterin. 

Artık gerçekten yeter Ecdadımıza iftira atılmasın.

Bu millet neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu artık çok iyi bilmektedir. 

Allah’a emanet olunuz kıymetli okuyucularım.
OGÜNhaber