Kader mi, tedbir mi, tevekkül mü?

Değerli dostlarım, sevgili okurlarım,
Millet olarak çok zor günler yaşıyoruz. Kahramanmaraş merkezli, 11 ili kapsayan, çok yıkıcı bir depremle sarsıldık.

Bütün Türkiye tek yürek olmamıza rağmen bu yaraların sarılması ve kendimizi toplamamız zaman alacak.

Devletimiz güçlü bir devlet. Elbette bu yaralar da sarılacak ancak bununla bitecek mi, unutulup gidecek mi?

Fay hattında olan bir ülkeyiz, kaderimizde depremi yaşamak var deyip çekilecek miyiz?
Yoksa bütün tedbirleri almak kaderin önüne geçebilecek mi?

İslam'da kader inancı iman esaslarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
Kadere, hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak 6 iman esasından biridir. Ve elhamdülillah bizler buna iman ederiz.

Şunu bilmeliyiz ki kadere inanmak her şeyi Allah'a tevdi edip hiçbir şey yapmadan oturmayı gerektirmez. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. İslam fıkhına göre de Allah işlerini bir sebebe bağlamıştır ve sonuçlar kişilerin fiillerine göre şekillenir.

Bu noktada aslında çok önemli bir incelik vardır.
Bu konu millet olarak bizim en çok içine düştüğümüz handikaplardan biridir. Hiçbir şey yapmadan her şeyi kadere bırakmakla ya da bütün tedbirleri alıp tamamen kaderi inkâr etmek arasında ifratla tefrite düşüyoruz.

Son yaşanan afetlerden sonra gördük ki tedbirsizlik had safhada ve yıkımın bu derece büyük olması insanoğlunun hatalarının sonucu.

Deprem kaderse tedbir mesuliyettir.
Allah'ın verdiği akılla yani cüz'i irade ile mesul olduğumuz şey bütün tedbirleri almaktır.
Bütün tedbirlere rağmen insan iradesini aşan durumlar takdire havale edilebilir.

Bunun örnekleri çok; Hatay'daki depremden kurtulup Konya'ya akrabalarına yerleşen bir ailenin, orada çatı çökmesi sonucu vefat etmeleri takdire havale edilebilir.

Yine burada Allah'ın Hafiz ismi şerifinin tecellilerine de şahit olduk .
13-14 gün sonra enkazdan kurtulanların, imkansız denen durumlardan kurtulanların, mucizevi anların, Allah'ın yardımı ve inayetini hisseden ve yaşayanların hikayelerini de dinliyoruz burada.

Yine Kahramanmaraş'ta bir binanın zemin katındaki züccaciye mağazasında bir tabağın bile yere düşmemesi Allah'ın Hıfz sıfatının tecellisidir.
Uzmanlar bile bu konuda şaşkın. Yanındaki, çevresindeki binalar un ufak olurken bu binanın çizik bile almamasını araştırıp zeminin sağlamlığına atfediyorlar.
Bu kadar yüzeye yakın bir depremde bütün binaların yıkılıp tek binanın ayakta kalması Allah'ın korumasından başka bir şey değildir.

Ne kadere olan inancımızı kaybedelim ne de kader diyerek tedbiri elden bırakalım.
Dinimizde bunun yolu gösterilmiş, önce tedbir sonra tevekkül!

Dostlarım ben bu yazıyı kaleme alırken Hatay-Defne merkezli iki deprem daha oldu .Yine enkazlar ve yine kayıplarımız var. Kayıplarımıza Allahtan rahmet kalanlara sabırlar diliyorum.

Bizler bölgedeyiz. Osmanoğlu Yardımlaşma Derneği olarak sizlerin desteği ile gece gündüz çalışmalarımız devam ediyor.

Daha önce de belirttiğim gibi hep öngörülen İstanbul depremi ve diğer diri faylar üzerindeki iller için acilen çalışmalara başlanmalı gereken bütün tedbirler alınmalı. Gerekirse büyük çaplı tahliyeler yaşansın ancak can kayıplarının yaşanmasından iyidir.

Allah'a emanet olunuz!


Bana sosyal medya hesaplarım ve ogunhaber.com üzerinden ulaşabilirsiniz.
OGÜNhaber