Sultan Abdülhamid Han'ın Ramazanları..

Ramazan ayında olmamız hasebiyle önceki yazılarımda sizlere Osmanlı dönemindeki Ramazan’lardan, şehirlerdeki Ramazan uygulamalarından bahsetmiştim.

Bugün ise şahsi olarak dedem Sultan Abdülhamid Hân sarayda Ramazan ayını nasıl yaşardı ve saray ehli ramazanı nasıl geçirirdi sualini elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım: 

Sultan II Abdülhamid Han birçok sebeplerle, Ramazan ayına fevkalade ehemmiyet verirdi. Evvela dindardı. Bu mübarek ayı tesid eder, ona hürmet ederdi. Muntazaman oruç tutar, Kur’an-ı Kerim okur, namaz kılar ve bunu böyle yapanlara ayrıca para verir, severdi.



Mübarek ayın hulûlünden evvel kilercibaşıyı çağırır, ona emirler verir, sofralar ve yemekler ve her akşam iftara davet ettiği askerlere verilecek iftariyeler üzerinde zihin yorar, âdeta mönüleri kendisi hazırlardı. 

Saray-ı hümayununda iftara gelecek misafirlerin hizmetine verilecek olan sofracıların elbiselerine kadar meşgul olur, alaturka setre mi yoksa redingot mu giymelerini münakaşa ederdi.

Evet efendim! Sarayda Ramazanlar çok güzel olurdu. Bir hafta evvelden hazırlık başlardı. Temizlik yapılır. Kiler-i Hümâyûn'dan bütün dâirelere büyük sürahiler içinde türlü türlü şuruplar ve birçok iftariyelikler gelirdi. 



Ramazanın ilk gecesi bütün dâirelerin sofalarına altın yaldızlı kafesler kurulur, seccadeler yayılır, haremağalarıyla beraber bir imam, iki güzel sesli müezzin gelirdi. İlâhîler okunarak namazlar kılınırdı. Ramazan aylarında, her dâirede ayrı bir imam, iki
müezzin ve iki haremağasının refakatıyla teravih namazı kılınırdı. 

Teravihden sonra imam ve müezzinlere buzlu şerbetler ikram edilirdi. Hükümdâr, teravih namazını hususî dâiresinin bitişiğindeki köşkte, ulema ve müezzinlerle beraber kılardı.

Gece kapılar açılır, sahur tablaları girer, top atılıncaya kadar herkes ayakta kalırdı. İmsak topundan sonra namaz kılınır ve yatılırdı. 

Öğle üzeri de her dâireye bir hoca gelir vaaz verirdi. Akşam topla beraber Zemzem-i Şerîflerle iftar edilirdi. 

Sultan Abdülhamîd Han Ramazan'da her gün Mâbeyn'e gider, “Huzûr-ı Hümâyûn" dersini dinlerdi. Ramazan'da, sarayda nöbet musikisi ve çalgı çalınmazdı.



Mâbeyn'e gelenlere Başmâbeynci tarafından diş kiraları verilirdi. Her akşam bir tabur asker, Yıldız meydanında iftar eder, namaz kılar, Ceyb-i Hümâyûn Nâzırı tarafından diş kirası dağıtılır, üç kere “Pâdişâhım çok yaşa!" diye bağırıp giderlerdi. 

Erkek evlâtları ve bazen de amcalarımız, cemaatine dâhil olurlardı. Namazdan sonra sohbet edilirdi. Dedem damatları ve evlatlarını sık sık iftara davet eder, yemekten sonra onlara da diş kirası adını taşıyan keseler verdirirdi. Sultan Abdülhamid Han’ın
tahta çıkışının her yıl dönümünde, merasim ve şenlikler yapılırdı. “Cülus Merâsimi" adı verilen bu merasimlerde, saraya oyuncular getirilir, marifetleri seyrettirilirdi.

Cülus şenlikleri, sarayın dışında, geceleyin ateş oyunları ile, yani havaya fişekler atılmak suretiyle icra edilirdi, fener alayları tertip edilirdi.

Senede bir defa Ramazan ayında, hanedana mensup olanların “Hırka-i Saâdet"i ziyaret günü vardı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in şahsî eşyalarını ihtiva eden “Mukaddes Emanetler", Topkapı Sarayı'nda hususî dâirede, büyük bir ihtimamla, muhâfaza edilirdi.



Bu ziyaret mühim dînî geleneklerimizden biriydi. Erkenden kalkılırdı, arabalarla Topkapı Sarayı'na gidilirdi. Orada özel dâirelerinde, daha eski pâdişâhlardan kalmış, çok ihtiyar ve emektar saray kadınları görülürdü.

Onlar Hırka-i Saâdet'in muhâfaza edildiği bu yerde ömürlerinin son günlerini ibadet ve dua ile geçirirlerdi. 

Hırka-i Saâdet Dâiresi'nde, Sultan Abdülhamid Han’a mahsus bir yer vardı. Burada bir masa üzerinde sırmalı kat kat bohçalara sarılmış, Peygamberimiz'e (s.a.v) âit asıl Mukaddes Emanet bulunurdu. Büyük hatlar ile yazılmış ayetler ile işlemeli bir örtü bu
masada yarı açık dururdu.



Ziyarette evvelâ Sultan masanın önüne yaklaşır, ayakta durur, onu şehzâdeler başta olmak üzere, ulema, vükelâ, evli evlatları, halalar zevcleri, paşalar, Mâbeyn erkânı, bendegân, yâverler, askerler takib ederek, Mukaddes Emanet önünde ve padişahın
huzurunda aynı tazim duruşunu icra ederlerdi.

Sultan Abdülhamid Han aynı sadece siyasi ve askeri alanda bir dahi olan Sultan Abdülhamid Han aynı zamanda maneviyatı yüksek, sadece Mübarek Ramazan-ı Şeriflerde değil hayatının her safhasında iman bilinciyle yaşayan  bir kuldu.



Evet dostlarım, bir yazımızın daha sonuna geldik.

Birliğe, huzura ve sükunete her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, bu mübarek ayın ve bizleri kuşatan maneviyatın bütün bunlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Allah’a emanet olunuz!

OGÜNhaber