Ekonomik durum hakkında 'Temel Analiz..'

Bunlar;
Problemin çok yönlü tespiti,
Problemin kaynağı,
Elimizdeki imkanlar ve kapasitemiz,
Ve bunları hangi yöne doğru kullanacağımız…

Analize, problemin tespiti ve piyasa aktörlerinin karşılaştıkları riskleri ele alarak başlayalım...

"Herhangi bir problemin çözümü, söz konusu problemin doğru analizi ile mümkündür"

Bu prensipten hareketle, problemin çok yönlü analizi; her bir ekonomik aktörün ne tür riskler ile karşılaştığının incelenmesi ile başlıyor.

İlk olarak; Mikrodan makroya doğru bir analiz yapacak olursak “en küçük ekonomik birim olan bireyler şu anki durumu nasıl algılıyor” sorusunu sorarak başlayalım.

Değer kaybeden Türk Lirası ve felaket senaryoları ile kafası karışmış olan hanehalkı tüketimi azaltarak,  daha fazla tasarruf yapmaya yönelmekte.

Döviz kurundaki artış ve faiz artışı ise tasarruf etme araçlarını belirliyor.

Ayrıca artan faiz oranları, hanehalkının banka kredisi kullanarak tüketim yapmasını da zorlaştırıyor.

Dolayısıyla hem harcama yapmanın artan fırsat maliyeti hem de harcama yapabilmek için gereken sermayenin maliyetli hale gelmesi ekonomide durgunluk yaratabilecek bir tüketim kısıtlamasına yol açmakta..

Problemin analizinde ikinci soru “iş dünyası aktörleri açısından riskin ne olduğu”dur.

İş dünyası, döviz üzerinden borçlanma açısından artan borç yükü sorunu ile başetmek durumunda...

Diğer bir risk ise ithal edilen girdi maliyetlerinin artması.

Artan faiz oranları nedeniyle yüksek sermaye maliyetleri ise madalyonun bir diğer yüzü... Ayrıca giderek azalan tüketim harcamaları, iş dünyası üzerindeki bir diğer baskı unsuru niteliğinde.

Problemde üçüncü boyut ise bankaların karşılaştığı risktir.

Merkez Bankası tarafından politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faizinin artırılması bankaların da faiz artışına gitmesini gerektiriyor.

Yüksek faiz oranları kredilere olan talebin düşmesi, kredilerin karşılıksız kalması, bankaların aldıkları sendikasyon kredilerinin artan döviz kuru nedeniyle yarattığı baskı vb. riskleri de beraberinde getirmekte...


Problemin dördüncü ayağında yabancı yatırımcılar bulunuyor.

Halihazırda bir taraftan değer kaybeden milli para, enflasyon ve durgunluk diğer taraftan ise ülkemizi hedef alan finansal soğuk savaş ile mücadele etmeye çalışan ülkemizin risk primi artmakta...

Bu durum ise gerek yabancı sermaye yatırımının maliyetini gerekse yeni yatırımların teşviki ve mevcut yabancı yatırımların korunmasını zorlaştırıyor.  

Para ve maliye politikaları ile probleme müdahale etmeye çalışan hükümet yüksek enflasyon, artan döviz kuru ve bundan kaynaklanan kamu dış borcu ve yukarıda aktarılan diğer problemler ile karşı karşıya kalmış durumda...

Siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması ve piyasadaki beklentilerin yönetilip panik ortamının düzeltilmesi hükümetten bekleniyor.

Peki tüm bunlar ne anlama geliyor?

Bu çok taraflı yapıda, çözüm olarak atılan bir adımın diğer taraflar üzerindeki etkilerinin de incelenmesi gerektiği anlamına geliyor.

Ayrıca elinde üç-beş bin doları var diye döviz kurunun artmasını bekleyenler aslında çok taraflı bir piyasa yapısı içerisinde uzun vadede bunun o kadar da sevindirici bir durum olmadığını da öngörebilmeli…

Bir sonraki yazımızda problemlerin kaynaklarını ele alıp, değerlendireceğiz...
OGÜNhaber