Asiye nasıl kurtulur?

Buna benzer bir durum bir de 1999 yapımı Matrix'in ilk filminde gösterilmişti: İnsan tarlaları kurulmuş ve insanların vücutlarının ürettiği enerji "yapay zeka" yani Matrix tarafından enerji ihtiyacının karşılanması için kullanılıyordu.

O zamanlar bu filmleri izlediğimizde belki bir gün bunların gerçekleşebileceğini hiç düşünmemiş olabiliriz. Öyle ya, olacak iş mi hiç, çocuk çığlık atacak ve buradan enerji üretilecek ya da yattığımız yerden vücudumuz enerji üretecek? Biz bunları aklımızın ucundan bile geçiremezken dün o hayalleri kuranlar artık bu hayallerini gerçekleştirmeye o kadar yakınlar ki.

Her şey bir hayalle başlar. Hayalleri ve emelleri olmayanların amelleri de olmaz. Ne acı ki bizler hayalleri bile çalınmış bir neslin, hayalleri çalınmış evlatlarıyız. Yalnız bu sadece bizlere özgü bir şey değil, tüm dünyada geçerli bir sistemin sonucu bunlar. Devletler ve kimisi devletlerden bile güçlü küresel şirketlerin eliyle hayalleri çalınmış bir nesil üretilmeye çalışılıyor yıllardır. Hayal kurmak bir tek onların hakkıdır çünkü. Cahilleştirilmiş sürülerin hayale ne ihtiyacı olur ki? Onlar henüz neye ihtiyaçları olduğunu bile bilemezken tüm ürünler hazırdır zaten. Sadece seçmek için hayal kurmaya izin vardır sürüler için.

Mart 2020'de Microsoft yeni bir patent başvurusunda bulundu. Vücut aktivitelerinden kripto para kazanmayı sağlayan bir sistemin patenti bu. Patent içeriği ve sistemin nasıl çalışacağı tam olarak açıklanmamış olsa da aşağı yukarı bazı şeyleri tahmin edebiliriz. İnsan vücudu zaten hiçbir şey yapmasanız bile yaşamı sürdürmek için aktivite içindedir. Kan akışı, kalp atışı, kas kasılması ve nefes alıp vermek bile bu aktivitelerin içerisinde yer alır. Ancak Microsoft bence bunlardan öte daha farklı aktiviteleri düşünerek bu sistemi çalıştırmayı düşünüyor.

Eskiden deri altına çip takılacak diye sürekli dile getirilen bir iddia vardı. Bu iddia bugün biraz daha yerine otururken diğer taraftan teknoloji öyle ilerledi ki yüzlerce farklı çeşit "giyilebilir teknoloji" ürünü icat edildi. Bana kalırsa artık deri altına çip takmaya gerek bile kalmadı. Giyilebilir teknolojiler üzerlerinde taşıdıkları sensörler ile tüm hareketlerinizi algılayabilir hale geldi. Özellikle 5G teknolojisinin de faaliyete geçmesi ile birlikte Microsoft şirketinin aldığı bu patent daha fazla önem kazanıyor.

Son günlerde ABD'de yaşanan TikTok tartışması ve Microsoft şirketinin TikTok'u satın alma girişimleri de gösteriyor ki, yakın zamanda Microsoft bu patent ile yeni işlere imza atacak. Tartışma her ne kadar "kişisel verilerin korunması" bağlamında yürüse de asıl maksadın "veri madenciliği" olduğunu söyleyebiliriz. Hatırlarsanız geçen sene de FaceApp isimli uygulama, kişisel verilerin çalınması bahanesiyle haftalarca tartışılmıştı.

Yakın gelecekte Yapay Zeka'nın hayatımızın her alanında karşımıza çıkacağı yadsınamaz bir gerçek. "Veriler" ise yapay zekanın hammaddesi olarak en az petrol kadar değer taşımaktadır.

Microsoft'un almış olduğu patente tekrar dönelim, acaba şirket "hangi amaca hizmet için" böyle bir patent aldı sorusuna cevap arayalım.

Pek çoğu eğlenceli ve faydalı diye düşündüğünüz uygulama ne için bedava hiç düşündünüz mü? Mesela Google ya da WhatsApp veya benzeri milyonlarca uygulama için, şirketler tarafından kullanıcılardan hiçbir ücret talep edilmiyor. Evet edilmiyor çünkü kullanıcılar ücretlerini bu uygulamaları kullanarak fazlasıyla ödüyorlar. Gezdiğiniz her adres, yazdığınız her yazı, paylaştığınız her dosya veya fotoğraf, yaptığınız her arama, girip çıktığınız, baktığınız tüm internet adresleri, yaptığınız alışverişler, kişisel kimlik ve banka bilgileriniz, çözdüğünüz her bulmaca, takip ettiğiniz ya da takibi kestiğiniz, gizliden takip ettiğiniz veya engellediğiniz tüm kişiler ve hesaplar, beğenileriniz, beğenmeyişleriniz, attığınız adımlar, tansiyon, kalp ritmi veya diğer sağlık bilgileriniz, aileniz, çevreniz ve ekosisteminiz sürekli bir şekilde "veri" olarak kaydediliyor ve ticari maksatla ve en önemlisi gelecekteki Yapay Zeka icatları için Big Data denilen veri ambarlarında depolanıyor.

Geleceğin dünyasında "veri ambarı" en fazla dolu olan ülkeler ya da şirketler, insanlar üzerinde kontrollü o kadar ellerine geçireceklerdir. Bizler gibi hayalleri ellerinden alınmış toplumlar ise geleceğin dünyasında sadece izleyici ve tüketici olarak rol sahibi olabileceklerdir.

Birkaç aç evvel Peak Games adlı Türk oyun şirketinin ABD'li Zynga şirketine satılmasına bu yüzden tepki göstermiş ve uyarmıştım. Bakın şimdi aynı ABD, Çin merkezli TikTok'a da göz koymuş durumda. Üstelik TikTok'a talip olan şirket ise bu sefer Microsoft. TikTok'a sahip olmak şirketin veri ambarına da sahip olmak anlamına geliyor aynı zamanda.

Mart 2020'de Microsoft bahsi geçen patenti aldığında TikTok ile işbirliği yapabileceğini düşünmüştüm ama TikTok'u köşeye sıkıştırıp satın almak isteyecekleri aklımın ucundan bile geçmemişti. Çünkü TikTok Microsoft ‘un almış olduğu patenti uygulamaya koyabileceği uygun bir platform. Burada kullanıcılara belli görevler veriliyor ve bu görevlerin yerine getirilmesi isteniyor. Bu görevler bazen düet, bazen playback, bazen taklit bazen de dans etme gibi şekiller olabiliyor.

Microsoft patentini aldığı sistemi TikTok ile birleştirdiğinde, (eğer TikTok'u satın alamaz ise ya benzeyen başka bir uygulama bulur ve satın alır ya da kendisi yeni bir uygulama yapabilir) kullanıcılar kendilerine verilen ödevleri yerine getirdiklerinde bunun karşılığında kripto para kazanabilecekler. Tam da bugünün insanlarının aradığı kazanç türü değil mi bu? Hem fenomen olacaksın hem de oturduğun yerden, evinden hiç çıkmadan para kazanmak, kim istemez ki? Sizler verilen görevleri yerine getirdiğinizde hareketlerinizden elde edilen veriler kaydedilecek ve saklanacak. Belki de gelecekte üretilecek robotlarda ya da yapay zekalı makinelerde bu veriler değerlendirilecek, yani gerçek insan davranışları klonlanarak yeni teknoloji ürünü insansı robotlar üretilebilecek.

Tüm dünya ülkeleri özellikle "küresel güç" haline gelmiş olan devletler ve şirketler bu yüzden veri savaşlarına hazırlanıyorlar, hatta bazıları savaşa başladı bile (ABD ile Çin mesela). Ama bu savaşı süsleyerek gizlice savaşıyorlar. Güya kendi halklarının ya da müşterilerinin kişisel verilerini koruma altına almak istiyoruz görüntüsü vermek istiyorlar.

Bugün Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin petrol ya da doğalgaz aramasına ne için karşı çıkıyorlarsa gelecekte de Türkiye'nin kendi veri ambarını oluşturmasına engel olmaya çalışacaklardır. Bu sebeple geçen hafta yasalaşan "sosyal medya düzenlemesi" benim için çok olumlu bir hamle. Hizmet sağlayıcılardan verilerin Türkiye'de saklanması isteniyor bu yasa ile. Türk insanının kişisel verilerinin Türkiye dışına kaçırılması belki bu şekilde biraz da olsa engellenebilir ama sorunu tam olarak çözmeye yetmez. Kendi insanımızın kendi hayallerinin ürünü olan ve kendi yazılımcılarımız tarafından yazılmış uygulamalar kullanamadıktan sonra veri güvenliği ve veri savaşları artarak sürüp gidecektir.

Yazıma iki filmi örnek vererek başlamıştım yine bir filmden bahsederek bitirmek istiyorum: ilk olarak 1973'te Türkan Şoray'ın 1986'da ise Müjde Ar'ın başrolde oynadığı "Asiye nasıl kurtulur" filmini hatırlarsınız. Her seferinde yağmurdan kaçarken doluya tutulan Asiye'nin dramı anlatılıyordu filmde. Güya yardımcı olmak için kendisine dost görünen insanlar hep zarar vermişti Asiye'ye.

Bugün, yaşanmakta olan küresel "veri madenciliği" savaşları altında yaşayan insanlar, aynı Asiye gibi ne yapacağını bilemez bir duruma düşmüşlerdir. Hatta pek çok insan artık bu konuları önemsemiyor bile. Devletler veya şirketler ise güya insanların veri güvenliğini düşünüyorlarmış gibi görünüp aslında veri toplama yarışında öne geçmek ve geleceğin dünyasında daha fazla söz sahibi olup insanlar üzerinde egemenlik kurmak istemektedirler.

Yani aslında kimsenin Asiye'yi düşündüğü filan yok. Bu yüzden herkesin sosyal medyada ya da akıllı cihazları kullanırken çok dikkatli olması gerekmektedir. Kişisel bilgileriniz siz farkında olmasanız dahi birileri için maden değerini taşımaktadır. Siz gülüp, eğlenirken hatta kripto para toplarken birileri de sizlerin verilerinizi çalmaktadırlar, bunu sakın unutmayın.

Son söz;
Hayal kurmaktan vaz geçmeyin, çocuklarımıza hayal kurmayı öğütleyin. Onların hayallerini ciddiye alın, alay etmeyin. Düşünmelerini ve sadece "kendileri" olmaya çalışmaları için onlara yardımcı olun. Belki de Asiye'leri birimizin ya da çocuklarımızdan birinin hayalleri kurtaracaktır. Asla hayallerinizden vaz geçmeyin, umudunuzu kaybetmeyin. Çocuklarınızı da bu bakış açısıyla yetiştirmeye çalışın.

Hoşçakalın, sağlıklı kalın.
OGÜNhaber