Türkiye'de gerçekten 'darbe çığırtkanlığı yapan faşistler' var mı?

Ne zaman ekonomi çökse hemen "dış güçlerin işi" denildiği gibi, ne zaman siyaseten tıkanma yaşansa orada da hemen "darbe tehdidi var" diyerek dikkatleri başka yönlere çekmeyi alışkanlık haline getirdiler. Hep bir görünmeyen iç ve dış düşmana karşı savaş halindeyiz. Öyle ki yaşanan hiçbir olumsuzluktan kendini sorumlu tutan çıkmıyor. Sanki bizim yöneticiler her şeyi dört dörtlük yapıyorlarda, bu görünmez düşmanlar gelip, her zaman her şeyi altüst edip gidiyor. Bir kez olsun "sorumlu benim" deyip ortaya çıkanları göremeden ölüp gideceğiz şu fani dünyadan.

O kadar yasal düzenlemeler, kanunlar, kararnameler, atamalar, görevden almalar, düzenlemeler boşuna mı yapıldı? Hükümetin hala bir darbe beklentisi varsa bu biraz da kendi hataları değil midir? Millet kendilerine o kadar büyük bir güç ve destek verdi ki, son yıllarda neredeyse ülkenin rejimi tamamen değişti. Cumhurbaşkanı ülkede her konuda yetkili ve tek söz sahibi haline geldi.

Cumhurbaşkanı'nın en büyük görevi ülke içerisinde barışı, huzuru, güvenliği ve adaleti sağlamaktır.

Hiçbir vatandaş bu ülkede bir daha darbe günlerini yaşamak istemediği için Erdoğan ne zaman destek istediyse kendisine o desteği verdiler. Eğer bir darbe tehdidi varsa, buna karşı ellerinden gelen tüm imkanları kullanarak darbeye mani olmalarına kimse zaten itiraz etmez. Fakat siyasetçilerin açıklamalarından ve sözlerinin içinden bazı kelimeleri alıp bunu "darbe imâsı" gibi lanse etmek ve bunun üzerinden halkı manipüle etmek; toplumsal barışa, adalete ve siyasi ahlaka gölge düşürür.

Hükümetin en çokta istediği şey bu değil mi zaten. Birisi çıkıp "da" demeye görsün hemen "darbe" dedin diyerek başlıyorlar linç etmeye. Sonra kendileri başlıyorlar çığırtkanlığa, "darbeci faşistler!" diyerek milletin de gözünü korkutup, iktidarlarını pekiştirmek için naralar atıp duruyorlar. Yukarı mahallede bir yalan uydurup aşağı mahallede kendi uydurdukları yalana kendileri inanıyorlar.

Tam da ülkemiz kritik bir eşikten geçerken, salgın ile mücadele ederken, sanayici, esnaf, işveren ve işçi en derin haliyle gelecek kaygısını hissederken, parasızlık ve işsizlik ile mücadele eden milyonlarca insan, imece usulü sadakalar ile geçinmeye çalışırken, iktidarı elinde bulunduranlar "mal bulmuş mağribi gibi" nasıl heyecanla sarılıyorlar "darbe tehdidi" dedikleri sözlere.

Cumhuriyet kurulduğundan beri hangi iktidara nasip olmuş böyle bir kudret? Atatürk'ü saymazsak Erdoğan'dan başka hiç kimseye. Bu kadar güce ve kudrete rağmen hala bu darbe korkusu da ne demek oluyor? Peki bunlar "darbe yapabilirler" diye kimi işaret ediyorlar, var mı ortada somut bir darbeci? Kim/kimler hangi güçle ve cüretle darbe yapmaya kalkışabilir ki? FETÖ mü, Ergenekon mu, Kemalistler mi yoksa FETÖ gibi dinden beslenen başka bir cemaat görünümlü örgüt mü? Kendileri biliyorlarsa, söyleseler keşke biz de öğrensek fena mı olur.

"Keşke darbe olsa da şu iktidar gitse" diye içinden geçirenler olduğuna bende inanıyorum. Bunların arasında siyasetçiler de vardır buna da eminim. Ancak Ak Parti'ye ve Erdoğan'a karşı yıllardır siyaseten diş geçiremeyenlerin bile böyle bir "kanunsuzluğa" yeltenmek isteyeceklerini düşünmüyorum. Zaten ellerinde böyle bir imkânlarının ve güçlerinin olduğuna inanmak bile neredeyse darbenin kendisi kadar ürkütüyor insanı.

Eğer son günlerdeki bu darbe tartışmalarının sebebi sadece Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu'nun sözleri ise devletin bildiği ama bizim bilmediğimiz başka bir sebep yok ise ben bu sözlerden darbe imâsı çıkarmanın çok zorlama bir yorum olduğunu düşünüyorum.

Özel'i ve Kaftancıoğlu'nu pek tanımam ve siyaset tarzlarını sevmem, ancak her ikisinin de o sözlerini bende duydum. Ama nedense benim aklıma hiç "darbe" imâsı gelmedi. Siyasetçiler bile bu ülkede serbestçe konuşamadıktan sonra hangi özgürlükten bahsedebiliriz? Kaftancıoğlu'nun kullandığı "Seçim ya da başka şeyler" sözünden veya Özel'in kullandığı "saray rejiminin sonu geliyor" sözünden maksat bir ekonomik kriz de olabilir, Cumhur İttifakı'nın dağılması da olabilir ya da bunun gibi başka şeyler de olabilir. Özel'in eleştirdiği "liyakatsiz atamaların" 15 Temmuz'da nelere mal olduğu da zaten ortada. Cumhurbaşkanı'nın yaveri bile Fetöcü çıkmadı mı?

Siyaset ne için yapılır? Hoşnut olmadığın bir siyasî anlayışın yerine kendi siyaset anlayışını getirmek için değil mi? Bir siyasetçi eğer rakip siyasîleri bir gün alt edip iktidara gelmeyi umut etmiyorsa, bunun için mücadele etmiyorsa ne için siyasetle uğraşsın ki? Bu umudunu veya beklentisini dile getirmek, iktidardaki siyasetçileri ikaz edip eleştirmek siyasetin doğasında var zaten. Siyasetin bir kuralı var ise yapılan ikaz ve eleştiriler ilk önce siyasetin kuralları içinde yapılmalı ve öyle anlaşılmalı değil mi? Her siyasetçi tabi ki konuşurken kullandığı ifadeleri dikkatli seçmelidir ancak bu da "konuşmaktan bile korkan siyasetçiler" türetmemelidir. Herkes hukuk sınırları içinde özgürce konuşabilmelidir ki siyaset amacına ulaşabilsin.

Özel ve Kaftancıoğlu'nun sözlerinden pek çok anlam çıkartabiliriz, bunların içinde darbe imâsı da olabilir belki ama on tane alternatif anlam içinden yalnızca bir tanesini cımbızlayarak almak, bana 20 yıl önce Erbakan'a ve Refah Partisi milletvekillerine karşı yapılanları hatırlattı. Ben o zamanlar Erbakan'a yapılanları da doğru bulmuyordum, bugün diğerlerine yapılanları da doğru bulmuyorum.

Bu ülkenin istihbaratı ve savcıları yok mu? Bu meseleyi istihbaratın araştırıp bulması ve savcıların soruşturup takip etmesi ve onların ilgilenmesi daha doğru olmaz mı? Önce savcılar bir işlerini yapsınlar, mesele bir aydınlansın, daha sonra ne konuşulacaksa yine konuşuruz.

Kaftancıoğlu ya da Özel kim oluyorlar ki ağızlarına "darbe" lafını alacaklar ve darbe ile tehdit edecekler? Kolay mı artık öyle darbe yapmak. Hem bana kalırsa iktidar illaki bir darbe olacağından endişe ediliyorsa bence yine en yakınlarına baksın, yani iktidardan beslenen cemaat görünümlü istihbarat örgütlerine. Bunların da sayısı zaten birkaç tane ve onları da herkes az-çok biliyor zaten.

Millet olarak cambaza bakmaktan çok yorulduk. Lütfen artık herkes kendi işine baksın. Geleceğe dair güzel umutlarımızı da tüketmeyelim.
OGÜNhaber