Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kastamonu İl Başkanı Hikmet Erbilgin, sosyal medya üzerinden yayın yapan TV366 Kanalı’na konuk oldu ve gazeteciler İrfan Salcı, Erkan Yılmaz ve Erhan Veren’in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Başka ticari sağlık kuruluşları Uğurlu Hastanesi’nin açılmaması yönünde kulis yürütüyor olabilir

CHP Kastamonu İl Başkanı Hikmet Erbilgin, virüs salgınıyla mücadele şeffaf olunmadığına dikkat çekerken Kastamonu’da karantina altına tutulan 2 bin 865 vatandaşın iaşelerinin kanun gereği hükümet tarafından karşılanması gerektiğini söyledi.

İhtiyaç sahibi yurttaşlara ulaşma ve sorunlarını çözme sorumluluğunun hükümete ait olduğunu buna rağmen aynı hükümetin belediyelerin yardımlarını yasaklayarak yerel yönetimlerle vatandaş arasına duvar ördüğünü dile getiren Hikmet Erbilgin, Tıp Fakültesi ve Özel Uğurlu Hastanesi ile ilgili çok konuşulacak iddia ve açıklamalarda bulundu.

AKP milletvekillerinin, Tıp Fakültesi’nin bitirilememiş olmasının sorumluluğunu eski rektöre yüklemeye çalıştığının altını çizen CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin, bu konuda kamuoyunda sahte hak ediş belgeleri düzenlediğine dair iddialar ve sürecin tıkanmasına göz göre göre seyirci kalındığı yönünde eleştiriler olduğunu ileri sürdü. 

Ballıdağ Hastanesi’nin AKP tarafından 2007 yılında kapatıldığını hatırlatan ve bu detayın gözden kaçırıldığını belirten Hikmet Erbilgin, AKP’nin kapattığı bir sağlık tesisini AKP’nin açmasını beklemenin gerçekçi olmadığına dikkat çekti.

AKP’nin Özel Uğurlu Hastanesi’ni kendinin ihtiyaç duyduğu 2014 yerel seçimi ve 2018 genel seçimi öncesi çekinmeden istismar ettiğini söyleyen Hikmet Erbilgin, sonuçta Özel Uğurlu Hastanesi’nin ticari bir faaliyet yürüteceğini, bu nedenle başka ticari sağlık kuruluşlarının Uğurlu Hastanesi’nin açılmaması yönünde kulis yürütüyor olabileceğini söyledi.

CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin programda şunları söyledi;

SÜREÇ İKTİDARI MEMNUN ETME VE YUKARIDAN AZAR İŞİTMEYELİM YAKLAŞIMIYLA YÜRÜTÜLÜYOR

11 Mart’ı milat olarak aldığımız zaman tüm yaşam alışkanlıklarımızın değiştiği bir süreci ulusça yaşıyoruz. Kastamonu’da salgınla ilgili durumu bazı yetkililer dışında herkes el yordamıyla öğreniyor, anlama çalışıyor. Çünkü süreç şeffaf yürümüyor. Apartmanlarda, iş yerlerinde, mahallelerde kulaktan kulağa yayılan bir dedikodu hali var. Pandemi Kurulu halkı doyurucu bilgileri vermiyor.  Seçilmişlerimiz doğru bilgiye ulaşamıyor. Biz bazen bu bilgileri bir sendika başkanından almak zorunda kalıyoruz. Kastamonu’da süreç merkezi iktidar odaklı, onları memnun etmeye çalışan, aman hata yapmayalım, yukarıdan bir azar işitmeyelim yaklaşımıyla yürütülmeye çalışılıyor.

İKTİDARIN SAĞLIKLI KARARLAR ALMA KABİLİYETİNİ KAYBETTİĞİNİ GÖRÜYORUZ

Parti yetkililerimiz, belediye başkanlarımız salgının ilk günlerinde sokağa çıkma yasağının zorunluluk uygulanması gerektiğini birçok kez dile getirdi. 19 Mart’ta İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu bu konuda yaptığı açıklamada şöyle diyor; “Sokağa çıkma yasağını isteyenler FETÖ’cü hesaplar.” Yani bu tarihte hükümetin gündeminde sokağa çıkma yasağı yokmuş. Tarih 10 Nisan olmuş ve Süleyman Soylu çıkmış ve “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla 31 ilimizde sokağa çıkma yasağı ilan ediyoruz” demiş. 12 Nisan’da ise “bu karar bakanlığımıza ait” ifadelerini kullanmış. Bu üç tarih bize iktidarın sağlıklı kararlar alma kabiliyetini kaybettiğini gösteriyor. Bizce 31 ilimizde değil, ülkemizin tamamımda sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi gerekiyor. Ancak daha çok pansuman tedbirlerle sokağa çıkma yasağı uygulamaya ikna olmuş bir hükmet var. Hükümetin geldiği bu nokta bile, Cumhuriyet Halk Partisi’nin süreci daha iyi kavradığını, başından bu yana uyarılarında haklı olduğunu ve çözüm içeren modeller sunduğunu işaret etmektedir.

BİLİM KURULU KARARLARINA İKTİDARCA ÇEKİ DÜZEN VERİLDİĞİ NET

Bilim Kurulu’nun aldığı kararlar mı kamuoyuna duyuruluyor bunu saray dışında kimse bilmiyor. Sağlık Bakanı ve İç İşleri Bakanının açıklamalarından şunu anlıyoruz; Bilim Kurulu kararlarının esasen tek başına kamuoyuna duyurulmadığı, sarayın ihtiyaçları, iktidarın devamı doğrultusunda bazı kararlara çeki düzen verildiğini ya da görmezden gelindiğini net olarak görebiliyoruz. Kamuoyunu bilgilendirme adına açıklama yapılıyor ama açıklanan vaka sayısına baktığımızda her gün binde 21 oranında artış gösteriyor. Bu matematik bilimine ve sürecin akışına aykırıdır.

KARANTİNADAKİ 2865 VATANDAŞIMIZIN İHTİYAÇLARINI HÜKÜMET KANUNEN KARŞILAMAK ZORUNDA

Kastamonu’da 21 yerleşim yerinde 2 bin 865 vatandaşımız karantinada tutuluyor. İl yönetiminde arkadaşlarımızdan karantinada olan köylerimizle temas kurmalarını ve durumları hakkında bilgi almalarını istemiştim. Sağ olsunlar tüm yöneticilerimiz titiz bir çalışma gerçekleştirdi, karantina altındaki yerleşim yerlerde olan vatandaşlarımıza ulaştı. Bunu il yöneticisi arkadaşlarımdan neden istedim? Hıfzı Sıhha Kanunu var. Bu kanunun 83’üncü maddesinde “Cebri tecride tabi olarak müessesatta veya evlerinde tecrit edilen kimselerin kendileri ve ailelerinin iaşeleri masarifi Hükümetçe tesviye edilir” denilmektedir. Ancak bizim karantina sahalarında yaptığımız araştırmalarda vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını bedelini ödemek kaydıyla muhtarlar eliyle temin ettiği bilgisine ulaştık. Söz konusu kanuna göre bu ihtiyaçların bedelsiz olarak hükümet tarafından karşılanması gerekiyor. Kastamonu merkezdeki öğrenci yurtlarında karantina altına alınan vatandaşlarımızın ihtiyaçları nasıl hükümet eliyle karşılanıyorsa, köylerde karantina altına alınan yurttaşlarımızın ihtiyaçları da hükümet tarafından karşılanmalıdır. Bu konudaki görüşlerimizi Valimiz Sayın Yaşar Karadeniz’e yaptığımız telefon görüşmesinde ilettik.

ASIL SORUMLULUK SOSYAL HUKUK DEVLETİNDEDİR

CHP olarak yaptığımız çalışmanın kampanya olarak adlandırılmasını çok arzu etmiyoruz. Yaptığımız kamuoyuna bir dayanışma çağrısıdır. Biz bu zor zamanlarda kendi ihtiyaçlarını karşılayamayan yurttaşlarımızla ben yardımcı olabilirim diyen yurttaşlarımızı buluşturma gayreti içindeyiz. Biz bu gayreti göstereceğiz ama asıl sorumluluk sosyal hukuk devletindedir. Toplumun, yurttaşların ihtiyaçlarını karşılama görevi hükümetindir.

AKP, YEREL YÖNETİMLER İLE YURTTAŞ ARASINA BİR DUVAR ÖRÜYOR

Yerel yönetimler ile merkezi iktidar arasında koordinasyon yok demiştik. Koordinasyon içinde çalışılması gerektiğini söylemiştik. Bir salgınla karşı karşıyayız. Bu salgın AKP’li, CHP’li, MHP’li, İyi Parti'li olarak ayırmıyor. Cinsiyet ayırmıyor, milliyet ayırmıyor. Virüs bunu ayırmazken hükümetin, tek adam anlayışı neyi ayırıyor? Yerel yönetimler ile yurttaş arasına bir duvar örerek bu bağı ayırıyor. Büyük şehirlerimizde başlayan yardım kampanyalarının nasıl engellendiğini, hatta ve hatta belediyelerimizin bir ayrı devletmiş gibi kamuoyuna anlatılmaya çalışıldığını hep birlikte görüyoruz. Yardım kampanyalarını engellemek yetmiyor, belediyelerimizin çok uzun yıllardır hizmet veren aş evlerinin hesaplarına el koyan bir anlayış karşımıza çıkıyor.

VİDİNLİOĞLU, İTTİFAK NEDENİYLE DİŞLERİNİ SIKA SIKA DESTEK ALAMADIKLARINI DİLE GETİRİYOR

Kastamonu’da MHP’nin yönettiği bir merkez belediyemiz var. Bu belediye merkezi hükümetle koordine halinde çalışsa bizlerin ihtiyaçlarını daha sağlıklı giderebileceğini hepimiz görüyoruz. Ama bakıyoruz burada da yakınma var. Belediye Başkanı Gaip Vidinlioğlu’nun Cumhur İttifakı nedeniyle birazda dişlerini sıka sıka, ima yoluyla merkezi iktidardan yeteri kadar destek alamadıklarını dile getiren ifadeleri ile karşı karşıyayız.  Merkezi hükümetin yerel yönetimleri yok sayma peşinde olduğunu anlıyoruz. Mesela hafta sonu alınan sokağa çıkma yasağından Fırıncılar Odası başkanının haberi var ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun haberi yok. Bu süreçte yerel yönetimleri dışta tutmaya çalışan bir gayret olduğunu görüyoruz. Bu gayretin yaralarımızı saran bir anlayışa hizmet etmediği çok açıktır.

SAĞLIKÇILARIMIZ HEM SALGIN HEM DE SİYASİ İKTİDARIN BASKISI ALTINDA

Sağlıkçılarımız hem salgın hem de siyasi iktidar nedeniyle baskısı altında. Motivasyonlarının bozulmaması bizim için önemli.  Biz kendi imkânlarımız ölçüsünde bilgi almaya çalışıyoruz. Hastaneden bir doktor aracılığıyla bilgiye ulaştığımız zaman ve bunu kamuoyuna açıkladığımız zaman orada ki sağlıkçının yaşadığı baskıyı biliyoruz. Çünkü onlara bu tür bilgileri Sağlık Müdürlüğü açıklayacak, Valilik açıklayacak gibi giderek işin merkezileştiren talimatlar verilmiş. Onlarda bu konuda kamuoyuna açıklama yapamıyor. Ancak herkesin bunları bilmesi lazım.

ESNAFLARIMIZIN TALEPLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEZSEK KEPENKLERİN BİRBİR İNDİĞİNİ GÖRECEĞİZ

Esnaflarımız hükümetin kendileriyle dalga geçildiğini düşünüyor. Milletvekilimiz Hasan Baltacı da bu konuda açıklama yaptı. Açıklanan destekten sadece yüzde 5 oranında bir esnafın yararlanabildiğini, kalan yüzde 95’in ise yararlanamadığını, kaderiyle baş başa bırakıldığını açıkladı. Bana esnaflarımızdan gelen yüzlerce mesajdan biri durumu özetliyor; “25 bin liralık kredi için başvurmak istedim, şartları sağlamadığım gerekçesiyle bankadan geri döndüm.” Esnaflarımız için ne yapılması gerektiğini, önerilerimizi sürekli dile getiriyoruz ve bir kez daha burada çağrıda bulunuyoruz; Esnaf ve sanatkâra acil olarak sıfır faizli bir yılı ödemesiz 36 ay vadeli 30 bin TL ile 50 bin TL arasında kredi verilmelidir. Esnaflarımızın Vergi Dairesi ve SGK’ya olan borçlarından dolayı hesaplarına konulan blokeler kaldırılmalıdır. Esnaf ve Sanatkârın SGK ve Vergi Dairesine olan borçların faizleri silinerek yapılandırılmalıdır. Esnafın Bağ-Kur ve SGK primleri en az 3-6 ay boyunca devlet bütçesinden ödenmelidir. Prim borcu olan esnafların ve ailelerinin yılsonuna kadar ilaç alabilmelerinin önü açılmalıdır. İşyeri kapalı olan esnaflarımızın; elektrik, doğalgaz gibi masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır. İşyeri kapanan esnaflara nakdi yardım yapılmalıdır. Esnafın finans yönünden can simidi olan Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifinin kredi limitleri 200 bin TL'den 300 bin TL'ye çıkarılmalı ve beş yıl olan vadeler uzatılmalıdır. Esnafın, esnaf ve sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifine ödeyemedikleri borçları yeniden yapılandırılmalıdır. İşyerleri kapalı olan esnaflarımızdan kapalı oldukları süre içinde stopaj alınmamalıdır, kira yardımı verilmelidir. İşyerleri kapalı olan esnaf ve sanatkârların ödeyemedikleri kredi kartı borçları ve taksitli kredileri faizsiz şekilde ertelenmelidir. Bu süreçte kredi kullandırılacak esnaflarımızdan sicilinde sorun olanlara muhakkak kolaylık sağlanmalıdır. Esnaflarımızın kurumlardan olan alacakları bir an evvel geciktirilmeden ödenmelidir. Biz eğer bu talepleri hayata geçiremezsek yakın gelecekte esnaflarımızın tükendiğini, kepenk indirdiğini göreceğiz. Esnafımızın bu sorunları yaşaması demek, ülkemizin bel kemiğinin kırılması demektir.

KASTAMONU’NUN “TIRI VIRI”YI HİÇ BİR ZAMAN UNUTMAMASI GEREKİYOR

Kastamonu’da ki sivil toplum kuruluşları siyasi iktidara yaptırım gücünü tırı vırıya cevap veremediğinde kaybetmiştir. Milletvekili Hakkı Köylü sivil toplum kuruluşlarının Kastamonu ile ilgili haklı ve meşru talepleri karşısında “bu işler tırı vırı” demiştir. Bu durum karşısında bizim sivil toplum kuruluşlarımız yeterli tepki maalesef koyamamıştır. Emek veren, ter döken sivil toplum kuruluşlarımızı dışta tutuyorum.  Hal böyle olunca sivil toplum kuruluşlarımız siyasi iktidara tabi oluyor ve kişisel taleplerinin karşılanması onlar için yeterli geliyor. Kastamonu’nun tırı vırıyı hiçbir zaman unutmaması gerekiyor.

ÜLKE OLARAK BİR İLLÜZYON İZLİYORUZ

Ülke olarak salgın sürecinden çok öncesine dayanan bir illüzyonun içerisindeyiz. Hükümet salgın dönemini de bu illüzyonu sürdürüyor. Örnek verecek olursak bu süreçte yandaş medyada ve AKP fanatiği birçok sosyal medya hesabında '3 ay elektrik ve doğalgaz faturası gönderilmeyecek' propagandası yapıldı. Yine yandaş medya, AKP’nin trol sosyal medya hesapları hiçbir vatandaşın elektrik ve doğalgazının kesilmeyeceği paylaşımları yaptılar. Ayrımsız fatura okuma yapılmaya devam ediliyor. Faturasını ödemeyen abonelerin elektrik ve doğalgaz kesme işlemleri de sürüyor. Oysa işin aslı sadece karantina bölgelerinde fatura okuma işlemi yapılmayacak olmasıdır. Karar böyleyken tüm yurttaşlar bir illüzyonla kandırılıyor. Yine hükümet geliri 5 bin liranın altında olan emeklilere, işçilere 6 ay geri ödemesiz 36 ay vade ile 10 bin TL’ye kadar temel ihtiyaç kredisi vereceğini açıkladı. Başvuranlara 3 bin TL ancak alabilirsiniz cevabı veriliyor. İktidar taraftarlarının görünür olduğu bir medya düzeninde salgınla mücadeleyi bir illüzyon olarak izliyoruz.

TIP FAKÜLTESİ, İKTİDAR VEKİLLERİNİN BÜROKRATA SÖZ GEÇİREMEDİĞİNİN İTİRAFIDIR

Özel Uğurlu Hastanesi, Ballıdağ Hastanesi ve Tıp Fakültesi’ni konuşuyoruz. Bir konuda çok konuşmak aslında onun içeriğini de ağır ağır boşaltıyor. AKP milletvekilleri ve il başkanı sürecin böyle gitmesinden memnun. Konuşulur, konuşulur unutulur noktasındalar. Tıp Fakültesi’nden başlayacak olursak siyasi kimliğimden bağımsız bu memleketin ekmeğini yiyen, suyunu içen bir yurttaş olarak içimi sızlatan bir tablo söz konusu. Bu ilde iktidar iken Milletvekili Metin Çelik ikide bir “2 yıl ödeneği vardı ama çeşitli sebeplerden ötürü çalışma yapılamadı” sözleriyle geveliyor. Ödeneği varken neden 2 yıl çeşitli sebeplerle çalışma yapılamadığını açıklamıyor. Sürekli eski rektöre atıf yapan aslında sürekli lafı yutan hamleler yapıyor. Bu nedir diye biraz araştırdım. Ortalıkta sahte hak ediş belgeleri dolaştığı, üniversitenin zarara uğratıldığı iddiaları var. Bunları kamuoyuna açıklayamayan, “aslında eski rektörün ayak sürümesiyle bu duruma geldik” diyen bir iktidar milletvekiliyle karşı karşıyayız. Bu aslında Kastamonu’nun iktidar milletvekillerinin sözünün geçmediğinin itirafıdır. Metin Çelik ve Hakkı Köylü’nün eski rektörü, atadıkları bir bürokratı aşamadıklarının itirafıdır.

BALLIDAĞ’I AKP KAPATTI, BUNU GÖZDEN KAÇIRIYORUZ

Ballıdağ Hastanesi’nin bir sağlık merkezi olarak çok doğru bir yerde olduğunu düşünüyorum. Bununla ilgili bina güçlendirilip kullanılabilir mi kullanılamaz mı bunu tartışıyoruz. Tartışırken bir şeyi de gözümüzden kaçırıyoruz. 2007 yılında burayı AKP hükümeti kapatmıştır. Bugün de AKP İl Başkanı Doğan Ünlü ısrarla burayı Tarım ve Orman Bakanlığı’na devrettiklerini söylemektedir. Yani iktidarın aklında Ballıdağ bir sağlık tesisi olarak yok. Halkın gönlünde burası halen bir hastane olduğu için AKP il başkanı ve milletvekilleri “hayır burası olmaz” diyemiyor ve “yaptığımız iş açığa çıkmasın” yaklaşımı izliyor. AKP’nin sağlık politikasının bir tezahürü olarak biz Ballıdağ’ı tasfiye ettik. Eğer burasıyla ilgili Ankara’ya gitseler azar işiteceklerini biliyorlar.

İKTİDARIN, ÖZEL UĞURLU’YU AÇMASINI BEKLEMEK GERÇEKÇİ DEĞİL

Özel Uğurlu Hastanesi’ne gelecek olursak bu konuda yapılan toplantıdan Sağlık Bakanına gidilmesi, konunun anlatılması kararı çıktı ama konu sağlık bakan yardımcısına ancak aktarılabildi. Bu sürece olumlu anlamda müdahil olmak gibi bir niyetleri yok, niyetleri olsa da hükümetleri nezdinde güçleri yok. Geleceği konuşmak için geçmişe bakmalıyız. AKP, Özel Uğurlu Hastanesi’nin açılmasını iki kez istedi. Biri 25 Mart 2014 tarihiydi. Belediye seçimi öncesiydi. Dönemin başbakanı Kastamonu’ya geldiğinde Özel Uğurlu Hastanesi’nin açılacağını müjdeledi. Bu gelişme belediyenin el değiştirmesinde önemli rol oynadı. Sonra 18 Haziran 2018’de Valimiz Yaşar Karadeniz ve Belediye Başkanı Tahsin Babaş öncülüğünde Ticaret Odası’nda bir protokol imzalandı. İktidar kendi çıkarına olduğu müddetçe Özel Uğurlu Hastanesi sorununu istismar etmekten hiç çekinmedi. İki seçim öncesinde de bu konuyu alabildiğine istismar etti. Daha önce iki farklı seçim vardı ve AKP’nin ihtiyacı söz konusuydu. İlk kez halkın ihtiyacı olduğu bir noktadayız. Bu konuda CHP Milletvekilimiz Hasan Baltacı, AKP Milletvekilimiz Metin Çelik’le telefonda görüştü. Çelik’ten “Bu iş öyle olmaz, çeşitli zorluklar, seçenekler var” diye geçiştirilen bir tutumla karşılaştığını kamuoyuna açıkladı. Aynı açıklamadan diğer AKP Milletvekilimiz Hakkı Köylü’nün de sağır ve dilsiz kalmayı tercih ettiği anlaşıldı. İki kez söz vermesine rağmen Uğurlu Hastanesi’ni açmamış bir iktidarın, bugün açacağını beklemek bizim gerçekçi değil. Nasıl açtırabiliriz? Tamda burada halka karşı bir sorumluluk duygusu varsa bütün siyasi partilerin, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, sivil toplum kuruluşlarının kamuyu oluşturması gerekmektedir. Devlet hastanesindeki vaka sayısı artmaya devam ederse bir süre sonra hizmet edemez duruma gelebilir. O zaman alternatif olarak başka bir yere ihtiyaç duyulabilir. Hastane olarak inşa edilen bir binanın hayata geçirilmesi bu açıdan önemlidir. Ancak iktidar milletvekilleri kamuoyunun nabzını tutma adına konuşacaklardır. Bu konuya samimi yaklaşmayacaklardır. Yaşayıp göreceğiz.

BAŞKA TİCARİ SAĞLIK KURULUŞLARI UĞURLU HASTANESİ’NİN AÇILMAMASI YÖNÜNDE KULİS YÜRÜTÜYOR OLABİLİR

Unutmamız gereken bir başka nokta Uğurlu Hastanesi’nin özel bir girişim olduğudur. Samimi, gerçekçi ve cesaretle işin ticari alanına da bakmamız lazım. Başka ticari sağlık kuruluşları Uğurlu Hastanesi’nin açılmaması yönünde kulis yürütüyor olabilir. İflas masasındaki dosya aslında çok hızlı bir şekilde çözülebilir. Belki başka bir el dosyayı yavaşlatmaya, ağırdan aldırmaya gayret ediyor olabilir. Yoka her şeye karar veren iktidar isterse buranın pandemi hastanesi olarak hazırlanmasına yarın hemen karar verebilir. AKP içerisinde bu sağlık kuruluşlarından yönetici var mıdır? Ona bakmak gerekiyor. Eğer var ise ticari kaygıdan dolayı bu isimler Uğurlu Hastanesi’nin açılmaması yönünde kulis yürütüyor olabilir. Filmi biraz geriye saralım. Tıp Fakültesi için rektöre gerçekleştirilen ziyareti hatırlayalım. Fotoğrafı hatırlayalım kim var? Valimiz var, AKP il başkanı var, AKP milletvekili var, İl Genel Meclisi’nin AKP’li başkanı var, AKP’li yöneticiler var. Bu fotoğrafın iki büyük sancısı var. Tıp Fakültesi için samimi bir adım atılmak isteniyorsa o fotoğrafta seçilmiş yöneticilerde olması gerekiyor. Sadece fotoğrafı böyle düşündüğümüzde biz karşımızda bir parti devleti görüyoruz. Bir partinin il yöneticisi Tıp Fakültesi için rektör ziyaretinde var ama seçilmiş muhalefet milletvekili, muhalefet partisi il başkanları, merkez belediye başkanı yok. Ziyarette yer alan il yöneticisine gazetecilerimiz yakından baksın, nereyle ticari ilişkileri var incelesin, kimdir neye karılık gelir bakıldığında Özel Uğurlu Hastanesi’ndeki, Tıp Fakültesi’ndeki tıkanmayı da orada görebilirsiniz.

TÜM EKİPMANLARIMIZ TAM İSE NASIL OLDU DA BU KADAR ÇOK SAĞLIK ÇALIŞANIMIZ VİRÜSE YAKALANDI?

Kastamonu'da 15’e yakın sağlık çalışanımız virüse yakalanmış, yani hasta. Toplam vakamıza baktığımızda yüzde 15’i sağlık çalışanı. Ben soruyorum; Bizim tüm ekipmanlarımız tam ise nasıl oldu da bu kadar çok sağlık çalışanımız virüse yakalandı? Bunun cevabının verilmesi gerekiyor. Biz bunu söylerken öylesine söylemiyoruz. Türk Tabipler Birliği’nin açıklamaları, hastanede ki sağlık çalışanlarımızdan bize gelen şikâyetler doğrultusunda dile getiriyoruz. Basit bir örnek verecek olursak maske konusu nereden nereye geldi. Önce PTT’den göndereceğiz dediler. Sonra e devlet üzerinden başvuru yapın dediler. Sonra eczaneden dağıtacağız dediler. Sonra ii maskeyi belediyeler dağıtacağa kadar geldi. Halen maske yok. Bu beceriksizlik demektir, yönetememek demektir.

BİZ HANGİ ÖNERİDE BULUNDUYSAK, HÜKÜMET 15 GÜN SONRA YAPMAK DURUMUNDA KALDI

Biz ne öneriyorsak ta, neyi eleştiriyorsak ta bunun temelinde toplumun refahını sağlamak yatıyor. Süreci atlatmak istiyorsak, halkın yararına işler yapmak istiyorsak bu sorunu nasıl aşabiliriz birlikte konuşmalıyız. Biz süreç içerisinde hangi öneride bulunduysak, hükümet 15 gün sonra yapmak durumunda kaldı. Milletvekilimiz Hasan Baltacı sürecin başında yaptığı açıklamada Tosya, Taşköprü, İnebolu ve Cide devlet hastaneleri pandemi hastanesi şart ve niteliklerine kavuşturulsun demişti. Bu öneri ilk etapta görmezden gelindi. Ancak bakıyoruz dün İnebolu Kaymakamı İnebolu Devlet Hastanesi’nin pandemi hastanesine dönüştürülmesi için çalışma başlattıklarını açıkladı. Biz topluma hizmet edecek ortak aklın arayışı içerisindeyiz. Burayı besleyecek önerileri, buraya hizmet edecek önerileri yapmaya çalışıyoruz. AKP meseleye buradan soğukkanlı bakmayı becerebilse bu belayı hep birlikte el ele birlikte aşabileceğimizi düşünüyorum.

ŞEHİR HASTANELERİ DOĞRU BİR MODEL DEĞİL

Ankara’da şehir hastanesinde toplanan hastanelerin yeniden açılması gündeme geldi. CHP neyi savunuyor? Her şeyden önce sağlığın temel hak olduğunu ve ulaşılabilir olmasını savunuyoruz. Bu nedenle sağlık hizmetlerinin tek bir merkezde verilmesini değil, yerinde verilmesini istiyoruz. Bu noktada binayı yapan şirketlere hasta garantisi verilen, hazineye kabul edilemez boyuttu yük getiren şehir hastanelerinin doğru bir model olmadığını düşünüyoruz.

ONLAR ERİRKEN, CUMHURİYET HALK PARTİSİ BÜYÜYOR

Cumhuriyet Halk Partisi yerel anlamda öneriler getiren, temsil kabiliyeti ile alanı genişleyen, yaptığı tüm öneriler doğru görülen ve toplumda karşılık bulan öneriler olduğu için siyaseten iktidar partisi başta olmak üzere onların CHP’yi görünmez kılma gayretlerini anlayışla karşılıyorum. Çünkü onlar erirken, Cumhuriyet Halk Partisi büyüyor. Ama bu şehrin ihtiyaçlarının karşılanması açısından bu tablodan mutlu ve memnun değiliz. Baktığımızda Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin, il ve ilçe örgütlerinin, belediyelerinin Kastamonu için çok gayretli çalıştığını görebiliriz.

CHP’Lİ BELEDİYELER CANLA BAŞLA ÇALIŞIYOR

Bizim belediyelerimiz bu süreçte salgından olumsuz etkilenen yurttaşlara nasıl ulaşabilirim, yarasını sarabilirim diye çaba harcarken, AKP iktidarı “Salda Gölü’nde nasıl yandaşıma rant sağlarım”, “Kanal İstanbul’dan yandaş müteahhidimi nasıl zengin ederim” diye düşünüyor. Araç, Daday ve Cide belediyelerimiz bu süreçte sosyal belediyeciliği en üst seviyede vatandaşlarımızla buluşturmuştur. Cide Belediyesi bin 377 adet yardım kolisi dağıtmış. 16 bin 300 adet koruyucu maske dağıtmış. 4 bin 950 adet eldiven dağıtmış. 13 ton el dezenfektanı dağıtmış. 500 adet bone dağıtmış. 100 adet hasta maması dağıtmış. 525 litre kolonya dağıtmış. 150 adet el dezenfektan makinesi dağıtmış. İlçe içinde 4 ton yüzey dezenfektanı kullanmış, ikinci tur dezenfektasyon başlatılmış. 50 adet koruyucu elbise dağıtımı gerçekleştirmiş. Gezici kütüphane hizmetini devreye sokmuş. Daday Belediyesi aynı hizmetleri gerçekleştiriyor. Bunu duyurmamı, bunun bilinmesini istemeyecektir ama Belediye Başkanımız Hasan Fehmi Taş bu ayki maaşını salgınla mücadeleye tahsis ettiğini öğrendim. Daday Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi ile kurulan kontak neticesinde dezenfektanını 30’da 1 fiyatına kendisi üretiyor. Araç Belediyesi ihtiyaç sahiplerine sıcak yemek ulaştırmaktan tüm sıhhi çalışmalara canla başla mesai harcıyor.

BİZ ŞEKER FABRİKASI SATILMASIN DERKEN SIRTINI DÖNENLER BUGÜN…

Bilindiği gibi CHP olarak ihtiyacı olanlarla, yardım etmek isteyenleri buluşturuyoruz. Bu çerçevede hazırladığımız bir yardım kolisi 52 TL’ydi. Teminde sıkıntı olduğu için bir ürün değiştiğinde rakam 55 TL’ye çıktı. Hafta sonu büyükşehirlerde sokağa çıkma yasağı gelince kolideki makarnanın markası değiştirilmesi söz konusu oldu. İthal bir makarna koliye girince bir anda kolinin fiyatı 62 TL’ye çıktı. Biz uzun zamandır tarımdaki sıkıntıyı yüksek sesle duyurmaya çalışıyoruz. Türkiye artık tarımına daha çok önem vermeli, doğru bir biçimde çiftçisini desteklemeli demenin önemini bugün yakıcı bir biçimde görüyoruz. Şeker Fabrikası satılmasın derken sırtını dönenler, görmemezlikten gelenler milli işletmelerin, fabrikaların ne anlama geldiğini çok iyi anlıyorlardır diye düşünüyorum.

YOLSUZLUK YAPMIŞSAN ÇIKIYORSUN, YOLSUZLUK VAR DİYE HABER YAPMIŞSAN FAYDALANAMIYORSUN

Burhan Kuzu eski AKP Anayasa Komisyonu Başkanı, şimdi ise Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu Üyesi. Bir uyuşturucu baronunun tahliyesi için hakime baskı yaptığı ortaya çıktı. Soruşturma sürüyor. Ve bu kişi halen hukuk politikaları kurul üyesi. Böyle bir tablodan adalet çıkması mümkün değil. Bu konuda sağlıklı bir çalışma yürütülüyor olsa toplumun tüm kesimlerinin mutabakatı aranır. Muhalefet partilerinin, baroların mutabakatı aranır. Gaspta bulunmuşsan, uyuşturucu ürettiğin ve kullandığın için mahkûm isen serbestsin ama gasp edeni haber yapmışsan infaz yasasından faydalanamıyorsun. Yolsuzluk yapmışsan infaz yasasından faydalanıyorsun, yolsuzluk var diye haber yapmışsan infaz yasasından faydalanamıyorsun. İnfaz Yasası bu toplumun vicdanına sinmemişse unutulmamalı ki bu ilin iktidar milletvekillerinden biri Adalet Komisyonu başkanı, bir diğeri ise Anayasa Komisyonu üyesi. Hukuk ve adaleti tesis edecek, tesis edilmesinde rol alacak olan insanlar bu yasanın bir parçası olmuşlar.

OGÜNhaber