TİC Holding Header
  • USD 32.549
  • EUR 34.965
  • Altın 2443.382
  • BIST 100 9754.6

Kafam Çok Karışık..

Çok sevdiğim, çok eski bir arkadaşımın kafamı karıştıran bir cümlesi olmustu: “Bu memlekette yoksulluk bitti mi? Neden illa da yurt dışına yardım yapılıyor?” Gerçekten benim de kafam karıştı.

Yakın zamanda, KUDÜS için gemi kampanyası düzenlendiğini televizyondaki açıklamalardan görmüştüm. Televizyona çıkan sayın Başkanda bu yönde çağrılar yaptı. Bu büyük kampanya için yardım talebinde bulundu.

Bende bu çağrıyı duyunca, eski bir hatıram canlandı gözümde.Tabi hatırlarken içimden buruk bir çığlık da atmadım değil. İşte o hatıramı yıllar sonra sizinle paylaşmak istedim. Çünkü yapılanlar, yapılacakların da teminatıdır. Başka bir deyişle, toplanan paraların nasıl harcandığını geçmişte gördük, toplanacakların da, nasıl harcanacağını tahmin edebiliyoruz…

Benim kafamı karıştıran şey, bu memlekette yoksul ve özürlü yığınla varken, neden yurt dışını tercih ediyorlar.

Bakın size basit bir istatistik bilgi ileteyim; Bu memlekette, resmi rakamlara göre, ülke
nüfusunun 1/4’ü açlık sınırın altında yaşıyor. Engelli nüfusun da (8.431.950) 1/2'si açlık sınırın altında yaşıyor. Okula gitmek isteseler, hem okul sayısı, hem de öğretmen yetersizliği had safhada...

Bu şu demek, yoksullar, eğitimsizler ve özürlerinden kaynaklanan, pahalı bir de sağlık
problemleri var. Bu onların daha da yoksullaşması demek. Tedavi giderlerini karşılamak için, elde avuçta ne varsa satıyorlar.

Bu trajik manzara ortadayken, neden yurt dışına yardım kampanyaları düzenliyorsunuz?
Yakın zamanda meydana gelen depremlerin yaraları henüz sarılmadı. Doğu Anadolu, Güneydoğu sefalet içinde kıvranırken, yurt dışı olayları için toplanan ayni ve nakdi yardımlar toplanması doğrusu benim kafamı karıştırdı.

Şimdi sormak lazım can siperane çalısan bu derneklere;
Acaba bu manzaradan haberdar değil misiniz?
Yoksa görmezden mi geliyorsunuz,
Belki de bizim bilmediğimiz, aklımızın ermediği başka hesaplar var. Ne dersiniz?
Biliyorsunuz Pakistan'da bir deprem oldu, bu depreme ben de bir sivil toplum kuruluşunu
temsilen gönderilmiştim. Orada kampanyalarında dile getirildikleri çalısmaları yerinde görecektim. Öylede yaptım. Oradaki tüm gördüklerimi hem not aldım, hem de kameraya çektim. Hatta belgesel haline getirdim.

Bir hafta Muzafferabad ve Kesmir’de dolaştım. Başkent'te yapılan depremzede evlerini
gezdim. Kaldıkları barınakları dolaştım. Kurban bayramı olduğu için, kesilen kurbanlara da tanık oldum. Vekalet verilenler, onların yerine kurbanları kesiyor denmişti.
Hatta o dönem, televizyonun meşhur ettiği bir yardım kuruluşu, 100 TIR kampanyası
düzenlemişti. Haydarpaşa’dan canlı yayın yapılıyordu. Tesadüf bu ya ben de orada memurdum. Çıkan TIR ile, söylenen 100 TIR arasında uçurum vardı.

Tabi bu söylediklerim devletin resmi kayıtlarında mevcut. Ama sağduyulu, merhametli
halkımız, asla bunu sorgulamadı… Ama ben bu TIR kampanyasının da izini sürdüm. Pakistan’a gidince ilk işim, 100 değil ama çıkan TIR’ların nerelere gönderildiğini merak ettim. Sonuç tam bir hayal kırıklığı olmuştu…

Benim Pakistan gezilerimde dikkatimi çeken en önemli kampanyalardan birisi de,
Muzafferabad’da yapılacağı bildirilen Hastane. Tabi, hastane demeye bin şahit lazım.
Bizdeki sağlık ocakları bile, sözüm ona hastaneden daha büyük. Bu hastanenin, depremzedelerin derdine merhem olacağını düşünmek, kendimizi kandırmak olur. Daha doğrusu safdillik olur.

Ama gelin görün ki, inşaatı süren hastanenin duvarlarında, yardım yollayan Türkiye’de
yerleşik, onlarca saygın sivil toplum örgütünün reklam panosu vardı. Onlar da kendi üyelerine yaptıkları bu devasa yardımı anlata anlata bitiremiyorlardı.

Depremzedeler için yerleşim alanı kurduk diye, televizyon ve radyoları dolaşan, ülkemizin
sayın dernek ve vakıflarının, duvarlarını reklam panolarıyla süsledikleri yerleri de gezdim, inanın bana içinde yüz kişi yoktu. Bu yerler kontrolsüz yerlerdi,. Girişinde sadece birkaç görevli vardı.

Geldiğimde kurban bayramı olduğu için, Kurban kesilen yerleri dolaştım. Kurban keserken,
önce derneğin reklam bezi boynuna asan, fotoğraf ve kamera kayıtlarını itina ile çekenler, kimin adına, ne kadar kesildiği noktasında o kadarda hassas değillerdi. Daha da önemlisi, kesildiği söylenen kurbanların sayısı, yüzlerle ifade edilebilecek kadar azdı. Oysa toplanan paraların, alacağı kurban sayısı daha çok olmalıydı. Kaldı ki şu kadar kestik diye de reklam yapıyorlardı.

Gerçekten gördüklerimle, söylenenlerin arasında dağlar kadar fark vardı.
Biliyorsunuz, dernekler yasasına göre, yardım toplama hakkına sahip olanların özel statüsü
var. Bunlar “kamu yararına“ dernekler olarak bilinir. Sayıları da çok fazla değildir. Ülkemizdeki sivil toplum örgütleri içinde, kamu yararına olan birkaç dernek ve vakıf var. Ancak bu statüye sahip olan dernek ve vakıflar para toplayabiliyor. Bu dernekler de ne hikmetse, yurtdışına çalısıyorlar. Bazıları da yurt dışından, yurt içine transferler yapıyor.

Gerçekten kafam çok karıştı. Engelliler çok zor durumdalar, aç ve sefil halleri var. İş,aş ve
ilaca şiddetle gereksinim duymaktadırlar. Neden bir tanesi bile bu mazlum ve mağdur insanların durumunu görmez? Neden onların hayatlarını kolaylaştıracak katkıda bulunmazlar?
Eğer sorun dinse, bunlar da aynı dine mensuplar, Eğer sorun insan olmaksa? Bunlarda eşrefi mahlukturlar.

Dedim ya kafam çok karışık. Gördüklerim ve yapılanlar kafamı çok karıştırmış durumda.
Güvenmek isterdim. Ama iyi niyetlerinden şüpheliyim…

Selam ve dua ile



Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri