TİC Holding Header
  • USD 32.494
  • EUR 34.857
  • Altın 2447.077
  • BIST 100 9796.33
Konuk Yazarlar

Konuk Yazarlar

Okan Metin; 'Öyle bir geçer zaman ki'

“Çıplak heykeller yapmalıyım, çırılçıplak heykeller
Nefis rüyalarınız için, çırılçıplak heykeller
Bir kere duyursam güzelliğini, tadını
Sonra oturup hüngür hüngür ağlasam
Boş geçirip bağırmadığım günlere,
Kiraz mevsiminin sevişme vakti olduğunu
Sana nasıl bulsam, nasıl bilsem
Nasıl etsem, nasıl yapsam da…
Meydanlarda bağırsam, sokak başlarında sazımı çalsam
Anlatsam şu kiraz mevsiminin para kazanmak değil, sevişme vakti olduğunu

Demiş, Sait Faik Abasıyanık bilmeden şimdinin insanlarının her mevsiminin para kazanma vakti olduğunu… Hatta para kazanmak için, köleleştirildiğini, her an isyan etmesine rağmen, isyanını yuttuğunu, sustuğunu…
Düzenin içinde düzemeyen olduğunu bile bile düzülmeye razı olduğunu, daha lüks yaşam elde etmenin peşinde koşarken yaşamını ziyan ettiğinin farkında bile olmadığını… Kazanmak için her yolun mübah olduğunu düşünen insanların, çakallar misali fırsat kolladığını bilmeden yazmış Sait Faik bu şiiri…

Bilememiş, şimdinin insanının sistemli bir şekilde yalnızlaştırıldığının farkında bile olamayacağını, arabaların içinde yalnızlaştırıldığını, cep telefonlarının içinde sanaldan hayatlara mahkum edildiğini, sosyal paylaşım siteleri ile asosyalleştirdiğini, bilememiş.

Sesini çıkartanın mimleneceğini, dışlanacağını, hatta ve hatta dalgaya alınacağını bilememiş… Hariçten gazel okumuş, kiraz mevsimi para kazanmak değil, sevişme vaktidir, diye.
Oysa şimdi insanlar, para kazanmak için gururunu, hayallerini, haysiyetini bile toprağın altına gömmüş, ruhsuz bir beden olarak çalışıyorlar dünyada…

Hayatlarından çalınan zamanlara ses çıkartmıyorlar, ses çıkartana “tu kaka” diye bakıyorlar… Sabahtan akşama kadar çalışıp haftasonlarını bekliyorlar yaşamak için, yılda 21 gün yaşam izni versinler diye öldürüyorlar hayatlarını… İçinde yalnızlaştıkları arabaları nimet olarak görüp, sahip olmak için, ya da sadece geceleri yatmaya gidecekleri bir eve sahip olmak için köleleştirlimeye razı oluyorlar…

Bir de buza yazı yazıp, hiç bir şeye de sahip olamayıp, günde 3 saat uyku ile hayatlarının gasp edilmesine ses çıkartmayanlar var…
Bu insanlar set adı verilen yerlerde yaşarlar ve bir sene sonra unutulacak ama o an belki de 7 milyar insan içinden sadece 70 milyonunun onu tanımasına yarayacak dizi filmlerde oynarlar…
Bir de onların bu arzularına ulaşabilmesi için hayatlarını feda edenler var.
Kazandıkları üç kuruşu en pahalı telefonların içine hayatlarını sıkıştırmak için, taksitlere yatıran, ailesini, arkadaşlarını, sevgilisini 3 saatlik rüyalarında gören ve ne yapılırsa yapılsın, ne söylenirse söylensin,seslerini çıkarmadan hep başı öne eğik yürüyenler var.
Başı öne eğik yürür, düzen tarafından düzülenler.
Çünkü onlar gökyüzüe bakamazlar.
Bakarlarsa canları yanar, bilirler ki gökyüzü herkesindir.
Bakarlarsa farkederler dünyanın ne kadar büyük olduğunu ve hayatın bir arabanın, bir cep telefonunun içine sıkıştırılamayacak kadar kalabalık olduğunu.
Farkederler, kazanacakları parayı harcayacak hayatlarının, para kazanmak uğruna ellerinden alındığını.
Farkederler ve çıkmak isterler çarkın içinden dışarıya.
Bulutlara, yıldızlara, güneşe…
Oysa kaldırsalar başlarını göğe, sevinecekler… Tıpkı Turgut Uyar’ın dediği gibi…

“İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım..”

Benim konservelerin içine sıkıştırılamayacak kadar büyük bir gökyüzüm var, çağdaş kölelerin kıyafeti siyah takım elbiselerden uzak duruyorum, çünkü ben sadece üşümemek için giyiniyorum! Kimsenin hayatımdan zaman çalmasına müsaade etmiyorum, çünkü benim bir tane hayatım var ve onu yaşamak istiyorum..
Ve yaşayacağım kadar kazanmak için çalışıyorum.. Ben yedi milyar insan içinden yetmiş milyonu beni tanısın diye gururumu ve haysiyetimi çiğnetmiyorum, çünkü biliyorum ki mühim olan şimdinin insanları tarafından tanınmak değil,mühim olan zaman tarafından tanınmak…

Ben yolda başım öne eğik yürümüyorum, çünkü benim gökyüzüm var…
Varsın yer yüzü sizin olsun,diyeceğim ama yeryüzünüzü bile alıyorlar elinizden…
ve son olarak ;

“Konservelerin içine tıkılmaya çalışılan
canlı balıklar gibisiniz kardeşlerim…
hani ağzını sonuna kadar açsa da
sesi soluğu çıkmayan balıklar gibi..
neden farklı kutularınızda aynı hayatları yaşarsınız
bilmem ki…
oysa deniz koskocaman,
oysa gökyüzü masmavi…
oysa,
gökyüzü kadar büyük hayalleriniz
denizler kadar özgür hayatlarınız vardı…
yanlış mı?
ne oldu da vazgeçtiniz onlardan
kim,
ne dedi de
kapattınız o defterleri…
biliyor musunuz,
ben
ne zaman yeryüzünden
seyre dalsam gökyüzünü,
bulut olur uçarım…
bazen de çıkar gökyüzüne,
yer yüzünü seyre dalarım…
sonra lal olur dilim,
susarım..
aşk olurum kendimde,
dalar bir rüyaya,
yeryüzü ile gökyüzü arasında bir yerde yaşarım…
balık istifi yaşamayın kardeşlerim
balık denizde
bulut gökyüzünde…
şimdi,
bırakın elinizdekleri yere
ve
bir deniz düşleyin
kendi bulutunuzun üzerinde…”

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri