TİC Holding Header
  • USD 32.601
  • EUR 34.815
  • Altın 2493.475
  • BIST 100 9479.78
  • Genel

Sinan Akyüz; 'Kadınlar geri planda kalmış gibi olsa da hala iktidar ellerinde'

Yoğun bir günün ardından yollara düştük, Sevgili yazarımız Sinan Akyüz’le buluşacaktık, tahmini saat 17.30 gibi orada olmalıydık, buluşmaya geç kalmamak için elimizden geleni yapmaya &c...

Sinan Akyüz; 'Kadınlar geri planda kalmış gibi olsa da hala iktidar ellerinde'
CRA - Yoğun bir günün ardından yollara düştük, Sevgili yazarımız Sinan Akyüz’le buluşacaktık, tahmini saat 17.30 gibi orada olmalıydık, buluşmaya geç kalmamak için elimizden geleni yapmaya çalışırken hiç hesapsız şeyler oluyordu..

 Röportaj: Murat KEÇECİ

Taksim’in gereğinden fazla delik deşik olmasını hiç hesaba katmamıştık mesela…

Yoğun bir çaba sonunda hedeflediğimiz yere ulaştık!

Sinan Bey bizi Ada Kafe’de bekliyordu! Çok sıcak bir karşılamadan sonra birer kahve alma gereği hissettik. Orta şekerli kahveler günün yorgunluğuna iyi gelmişti…

Söyleşi nereden başlayacak bilmiyordum ama bir anda söyleşinin sanki ana teması bendim…
Ben anlatıyordum Sinan Bey dinliyordu! Ama tabi bunun sebebi vardı! Sevgili Akyüz bey’in eski gazeteci kimliği o saatte sanki ön plana çıkmıştı!

Vakit nakittir diyerek başladık sıcak muhabbetimize! Yazılı bir roman kaybetmiş ben olarak yazdığı yazılarını nasıl muhafaza ettiğini sordum? Ve şaşırdım!

Öncelikle kaybettiğiniz romanınız için çok üzgünüm, gerçekten zor bir durum, çok büyük acı bir roman yazarı için… Bunu bildiğim için bütün yazdıklarımın en az 10 kopyasını alıyorum… Ve birçok mail adresime bu kopyalardan yolluyorum…
Evet, Sinan Bey bir roman kaybetmek çok acı, Bilmem mi aynı yazıyı ya da aynı romanı tekrar aynı ruh hali ile yazmak mümkün değil. Peki, siz romanlarınızı nasıl bir disiplin içinde yazıyorsunuz?
En iyisini yapmak için zaman filtrelerim oluştu, İncir Kuşları için 5 Ay Bosna’da kaldım, Piruze için Şam’da kaldım…

Şahika Piraye’yi yedi ayda yazdım! Peki, bu romanları yazarken rutin hayatınız devam ediyor mu?
Hayır, resmen dünya ile ilişkimi kesiyorum, çok disiplinli bir çalışma içine giriyorum… Roman yazacağım dönemlerde evden ayrılıyorum ve romanım bitene kadar evime dönmüyorum…


Eşiniz çok anlayışlı olmalı ki, her eş bu vaziyete pek izin vermez gibi?
Eşim akademisyen ve çok anlayışlıdır, bu konuda inanın dünyanın en şanslı erkeklerinden biriyim, kadın kimliğini bir kenara bırakıp benim işimde başarılı olmalı düşünüyor, bu yüzdende bir birimize saygımız sonsuz!

Sizin bundan önceki mesleğinizde yazarlıkla çok yakın, gazeteciydiniz sanırsam, Gazetecilik mesleğini neden bıraktınız?
Öncelikle gazetecilik bana göre meslek değil! Bugün çalışırken yarın kapının önünde olabiliyorsunuz! Ben ilk önce Takvim gazetesinde köşe yazarıydım ve bir gün içinde haberim olmadan Sabah gazetesine transfer oldum, daha sonra orada köşe yazmaya başladım, gazeteciliğin sevdiğim tarafı ise heyecanlı oluşu idi… Her gün kendime acaba bugün kiminle karşılaşacağım diye soruyordum... Çok değişik insanlar tanıdım! Sabah gazetesi köşe yazarı iken 2008 yılında Türkmenistan’la ilgili yazdığım bir yazı yüzünden işimden oldum! Ama baktığımda bir çok meslektaşımın başına benzer olaylar gelmişti… Daha sonra ikinci mesleğim olan fotoğrafçılığa yöneldim!
Peki, eski bir gazeteci olarak Türkiye’de ki gazeteleri nasıl buluyorsunuz? Ya da şöyle diyeyim Türkiye’de basın nasıl size göre?
Ben Türkiye’de gazete okumuyorum! Basmakalıp şeyler. Her gazete bir diğerinin benzeri, TV Haber vs seyretmiyorum!
Nasıl yani Televizyon seyretmiyor musunuz?
Evet, biz evde televizyon seyretmeyiz, TV’yi sadece film  seyretmek için kullanıyoruz! Çocuklarımda izlemez!

Çocuklarım dediniz, İkiz çocuklarınız vardı? İkiz babası olmak nasıl bir duygu?
İkiz babası olmak bana göre bir mucize, İlk 3 yılı hatırlamak istemiyorum... Eşim ve benim uykusuz gecelerim çok oldu. Şimdilerde ise müthiş bir duygu, eşime şaka ile karışık el âlemin eşi beşiz doğuruyor sen bana iki tane doğurdun keşke beşiz olsaydı diyorum… Çocuklarım beni çok değiştirdi, dinginleştirdi, çocuklarımın bu yaşta aşklarını dinliyorum… Sinemaya, parklara gidiyoruz! İkiz babası olmak müthiş bir duygu!

Aslen nerelisiniz ve ailede başka sanatla  uğraşan kimse var mı?
Aslen Iğdır’lıyım ve ailede benden başka sanatla uğraşan kimse yok!

Anladım, peki romanlarınızda neden hep kadınlar ön planda?
Kadın hikâyeleri benim için daha değerli, kadın bu ülkede geri planda kalmış gibi gözükse de, iktidar bayrak elinde… Ve onların yaşamı bana göre daha güç... Bu yüzden her şeyi idare etmeyi iyi biliyorlar… Erkek hikâyelerini pek kayda değer bulmuyorum…

Peki, romanlarınızda neye önem veriyorsunuz ve bir ekip çalışması içinde misiniz? Nasıl geliyor hikâyeler size?
Bir yazar öncelikle çok insan tanımalı, çok gezmeli, yaşamalı ve görmeli… Bir Hikâye bana geldiğinde temaya bakıyorum yazılmaya değer mi? Değmez mi? Ve teknolojinin ekmeğini yiyorum desek yeridir… Her gün Hikâyeler yağıyor bana! Şahika ve Piraye mesela bana geldiğinde ana teması kendiliğinden kader oldu, Ben kadere çok inanıyorum…

Klasik bir soru olacak ama size ilk kitap yazdıran ne oldu mesela ilk kitabınız etekli iktidarı neden yazdınız?
Aslında ilk kitap yazmamın nedeni sırf eğlence olsundu, Etekli iktidar benim için bir eğlence kitabı, her yerde konuşulan kadın erkek ilişkilerini ben kitaba taşıdım… Bakın kader devreye giriyor yine!
İlk yayınevimde tam o günlerde kadınerkek ilişkileri üzerine bir roman arıyormuş bende tam o aralar başvurmuşum… İlk romanım beklediğimden daha çok ilgi odağı oldu…
Bir yazarın kendi kitaplarıyla ilgili konuşması yazar için sıkıcı bir durum aslında ama son kitabınız Şahika Ve Feraye ile ilgili konuşalım biraz, siz kendi kitabınızın yazarı değil de okuyucusu olarak bu kitabı nasıl değerlendirirdiniz?
Ben bir okur olarak 3 şeyi göz önünde bulundururum. Birincisi, kitabın temasını. İkincisi, karakterlerin birbirleriyle çatışmasını ve üçüncüsü de sonuç bölümünü. Şahika ve Feraye’yi bu kıstaslar içinde değerlendirdiğimde son derece başarılı buluyorum. Şahika ve Feraye de yer alan karakterlerin çok bilinçli bir şekilde kitabın teması olan kaderi bizlere çok iyi anlattıklarını düşünüyorum. Ama bütün bunlardan daha önemli bir şey var ki, o da şu: Bu kitabın hikâyesini ben çok sevdim. Hikâye sizi kendinizden alıp başka başka diyarlara sürüklüyor.

Kitabınızın fonunda savaş ve aşk var. Siz savaş döneminde geçen aşkları nasıl görüyorsunuz? Daha mı tutkulu, anlamlı olur sizce?
Şahika ve Feraye aslında bir dönem romanı. Hikâyemiz Çanakkale Savaşı öncesinde başlıyor, Çanakkale Savaşı’yla devam ediyor. Oradan da Ürdün’e uzanıyor. Aşklar hangi dönemde yaşanırsa yaşansın, o dönemin izlerini kendi içinde taşıyor. Evet, eski zamanlarda aşkların daha tutkulu yaşandığına inananlardanım.

Çünkü öyle olmasaydı, bugünkü insanlar şu sözü söylemezdi: “Ahh! Nerede o eski aşklar!” Eski aşklarda bir ‘saflık’ vardı. Ama günümüz zamane aşklarında bir ‘cinlik’ var. Bu yüzden herkes âşık olunca âdeta cin çarpmışa dönüyor. Sonra da çarpıldıkları için kendilerini bir türlü toparlayamıyorlar. Eskiden güzel bir kadından erkeğe düşen hayranlıktı. Bugün ise seks! Günümüzde seks yaşamı eskiye göre hayat dolu. Fakat bedenler seksle hayat bulurken, kalpler öldü Bu sebepten dolayı da neredeyse insanlar yoğun, yorgun ve yalnız hayat sürüyorlar.

Kitabınızda Mustafa Kemal de bir karakter olarak var! Bu kitabı okuyanlar aşkın yanında tarihi gerçeklerle de yeniden karşılaşacaklar değil mi?
Şahika ve Feraye adlı romanım çok karakterli bir kitap. Bu kitap gerçekten de bir sürü karakteri barındırıyor içinde. İki kız kardeş her ne kadar ana karakterim olsa da, Mustafa Kemal Atatürk de, İngiliz Lawrence de, Emir Hüseyin de benim karakterlerim aslında. Çanakkale Savaşı’yla ilgili bilgi toparlarken gerçekten çok zorlandım. Çünkü Çanakkale Savaşı’yla ilgili yazılan kitapların birçoğu ‘üfürük!’ kitaplar. Anadolu’dan ölmüş erenlerin ve evliyaların gelip savaştığını iddia eden kitaplardan geçilmiyor. Kitabın tarih bölümlerinde Turgut Özakman ve Erol Mütercimler’den yardım aldım. Onlara buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.

Bu kitabı yazarken nasıl bir araştırma yaptınız?
Nasıl ki sevdanın içine para girdi mi aşk tapayı atıyorsa, bir kitabın içine tarih girince de yazar kafayı bozuyor. Çanakkale Savaşı’yla ilgili yüzlerce kaynak taradım, bir sürü tarihçiyle görüştüm.
Bu ciddi araştırmaları yaptım çünkü Çanakkale Savaşı’nı yazmak her yazarın altından kalkabileceği bir iş değil. Bu yüzden birçok kaynak kitabı eledim, Turgut Özakman ve Erol Mütercimler’in kitaplarını romanımda referans olarak kullandım. Ayrıca onlarla görüşmeler yaptım. Hikâyenin bütününe gelince, o kısmı da birinci ağızdan dinledim.


Hikâyede bahsi geçen yerlere, Biga ve Ürdün’e gittiniz mi?
Evet, gittim. Benim yazar olarak şöyle bir özelliğim var. Ben hikâyelerimin geçtiği yerleri gidip görüyorum, küçük küçük notlar alıyorum. Piruze adlı kitabımda Şam’a gitmiştim. İncirKuşları adlı kitabım da ise Bosna’ya gittim. Bunu da şunun için yapıyorum: Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmazmış. Bilmediğim bir coğrafyayı ve orada yaşayan insanları araştırmadan nasıl karakterleştirebilirim ki? Kitaplarınızda gerçek hikâyeler anlatıyorsunuz çoğunlukla.

Şahika ve Feraye’nin hikâyesi nereden geldi?
Size ne yalan söyleyeyim. Eskiden kadere inanmayan bir insandım. Ama bugün kadere inanan bir insana dönüştüm. Bendeki bu değişimin nedeni de, hayatın içinden gerçek hikâyeler bulup yazmaya başladığımdan günden beri oldu. Şahika ve Feraye’nin hikâyesi artık gün yüzüne çıkmaya karar vermişti. İki kız kardeşin hikâyesi gelip anlatıcısını, yani beni buldu. Sevim Hanım Piruze adlı kitabımda geçen yan bir karakterdi. Ve o yan karakter bir gün Ürdün’den kalkıp İstanbul’a geldi. Bana annesi Feraye’nin ve teyzesi Şahika’nın hayat hikâyelerini anlattı.Ben de hikâyeyi dinler dinlemez vuruldum. Ayrıca bir bilgiyi sizin aracılığınızla paylaşmak istiyorum. Piruze ile Şahika ve Feraye’nin hikâyeleri başka bir kitapta birleşecek. Yani bu iki kitabın devamı olan yeni bir kitap yazacağım.
Son olarak merak ettiğim bir karakter var İki kişilik yalnızlık kitabınızda Falcı Fazilet vardı? Bu karakter gerçek mi?
Falcı fazilet gerçek bir karakter Merhum Başbakan Turgut Özal’ın bile falcısıymış, Sırf o karakter için ve bu kitabı yazmak için Kıbrıs’a gidip araştırma yapmıştım...
Sinan Bey'e "Ogün gazetesi olarak bize göstermiş olduğunuz ilgiden ötürü teşekkür ederim, en kısa zamanda görüşmek dileği ile" dedik ve bu tatlı muhabbetimizi noktaladık… Değerli yazar Sinan Akyüz’e yazarlık hayatında başarı dolu yıllar temenni ediyoruz…
Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri