"Oyuncu olmaya lise son sınıftayken karar verdim. Sayısal bölümde okuyordum, ama mutlu değildim. Ait olduğum yerde hissetmiyordum. Şarkı söylemek, resim yapmak, şiirler yazmak, tiyatro oyununda oynamak... Lisedeyken hep bu tarz faaliyetler içindeydim ve bunları yaptıkça mutlu oluyordum. Aileme, 'Ben konservatuvar okumak istiyorum, oyuncu olmak istiyorum.' dedim. Önce karşı çıktılar. Liseden mezun olduktan sonra iki sene ara verdim. Sonrasında güzel sanatlar fakültesi oyunculuk bölümünü yüzde 50 burslu olarak kazandım ve orda farklı bir dünyanın kapıları açıldı benim için... Okula verdiğim o iki yıllık zaman diliminde, yine oyunculukla ilgili eğitimler almıştım. Ama konservatuvar yılları benim için tam anlamıyla büyük bir değişim süreci oldu. Yaratıcılığım ve farkındalığım arttı. Hayata başka bir pencereden bakmaya başladım. Konservatuvarda okurken bir yandan çalıştım. Üç tane sinema filmim oldu ve birçok dizide rol aldım. Sonrasında ikinci sınıftayken modellik yapmaya başladım. O yıllarda oldukça kiloluydum. Önce zayıfladım. Sonrasında da Best Model of Turkey Yarışması’na katıldım. Bir taç sahibi olmam annemin en büyük hayaliydi. Benim için ise bir basamaktı. Çünkü ne yazık ki isterseniz en iyi eğitimi alın ve bir sürü deneyiminiz olsun oyunculukta yükselmek ve yeni projelere seçilmek için etiket sahibi olmanız gerekiyor. Best Model of Turkey Yarışması benim için hem bir avantaj hem de bir açıdan dezavantaj oldu. Ben zaten sekiz yıldır oyuncuyum. Ama “Best Model” seçilince insanlarda şöyle bir algı oluştu: Sanki ben birinci olduktan sonra oyuncu olmuşum gibi... Çünkü yarışmada birinci olunca basın beni tanıdı ve kamuoyunda ön plana çıkmış oldum. Oysa ki ben Best Model’den önce de vardım. Zaten hem konservatuvarda okuyordum hem de oyunculuk yapıyordum. Tabi ki bu algıyı kırmak da benim elimde. Bir diziye ya da bir sinema filmi projesine girdiğimde ekiple tanıştıktan sonra insanlar özgeçmişime bakınca ve oyunculuğumu görünce anlıyorlar durumun aslını. "
Best Model of Turkey 2011’de birinci oldunuz? Sizin için sürpriz oldu mu?
"Doğrusunu söylemek gerekirse hiç sürpriz olmadı , severek yaparsanız her zaman istediğiniz gibi olur. Ben işimi çok seviyorum. Sadece oyunculuk değil, sanatı da seviyorum. Çünkü her zaman kendime çok güvenen bir kız oldum. O tacı tam olarak istedim ve sonuçta oldu."
Son dönemde film ve dizilerde giderek yükselen bir grafiğiniz var? Bunu nelere bağlıyorsunuz?
"Sekiz senedir oyunculuk yapıyorum. Aynı zamanda yoğun bir şekilde dört senelik okul dönemi geçirdim. Bir şeyi yürekten isteyerek ve severek yaparsanız her zaman istediğiniz gibi olur. Ben işimi çok seviyorum. Sadece oyunculuk değil, sanatı da seviyorum."
Son iki yılda sizi Merhamet’te Melike, Şimdi Onlar Düşünsün’de Özge, Kaçak’ta Zeynep ve Muhteşem Yüzyıl’da Katherina rollerinde izledik. En uzun süre de Kara Ekmek’te oynadınız. En fazla keyif aldığınız proje hangisiydi? Neden?
"Kesinlikle hepsi birbirinden güzeldi. Ama Merhamet, Muhteşem Yüzyıl Kösem ve Kaçak’ta konuk oyuncuydum ve kısa bir zaman geçirdim. Ama yine de güzeldi. Kara Ekmek dizisi ise benim için bambaşkaydı ve her zaman da öyle kalacak. Ekipte bulunan herkesi o kadar çok seviyordum ki... Onları çok ama çok özlüyorum."
İstanbul’da favori semtleriniz ve mekânlar nereler?
"İstanbul’un her zamanı, her hâli güzel... Sarıyer’in Karadeniz kıyısındaki Garipçe koyunu çok seviyorum."
Seyahat etmeyi sevdiğinizi biliyoruz. Bugüne kadar sizi en çok etkileyen yerler nereler oldu?
"Tabi ki Avustralya… Diğer gezdiğim ülkelerin de her birinin ayrı bir güzelliği vardı."
Yakın gelecekteki hedeflerinizi sorsak… Neler yapmayı planlıyorsunuz?
"Özellikle son aylarda hemen hiç plan yapmıyorum. Şu an bir geçiş dönemindeyim. Yurt dışında yaşama ihtimalim var. Eğer öyle olursa yurt dışında yüksek lisans yapmak istiyorum. Diğer yandan yeni projeler de var. Onlarla ilgili görümeler yapıyorum. İki tane televizyon dizisi için başrol teklifi aldım. Bu proje teklifleriyle ilgileniyorum. Detayları okuyup araştırıyorum. Menajerimle birlikte mutlaka doğru bir projede karar kılacağız."
