Yeni anayasa, cumhuriyet rejimi içinde güçler birliği esasına dayandırıldı.105 maddeden oluşmuştu. Siyasi partilerin kurulmasına ve dolayısıyla demokrasiye açıktı. Klasik hak ve özgürlüklere yer veriyordu. Ancak, bunların korunmasına ilişkin düzenlemeler yine yoktu. Ayrıca, ekonomik ve sosyal haklar da Anayasada bulunmuyordu. Bu konuda tek güvence, egemenliğin sadece TBMM tarafından kullanılmasıydı. TBMM'nin üstünlüğü, tıpkı 1921 Anayasasında olduğu gibi sarsılmaz bir durumdaydı.
Dönemin Anayasa Sözcüsü Celal Nuri Bey, bu anayasa ile inkılabın tamamlanmış olduğunu sandığını belirterek, yeni Anayasa Tasarısı’nın beş yıllık milli mücadelenin bir zafer belgesi olduğunu belirtmişti. Türk siyasi tarihinde şu ana kadar 4 tane anayasa var oldu; Kanun-i Esasi, 1921 Anayasası, 1924 Anayasası, 1961 Anayasası, 1982 Anayasası.
1924 ANAYASASI VE 1924 ANAYASASI’NIN ÖZELLİKLERİ
1. Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.
2. Devletin yönetim şekli Cumhuriyettir.
3. Devletin dini İslam, başkenti Ankara ve dili Türkçe’dir.
4. Devletin başkenti, rejimi ve bayrağı değiştirilemez.
5. Yasama ve Yürütme yetkileri meclise aittir.
6. Yargı, bağımsız mahkemelerce yürütülür.
7. Meclis; yürütme yetkisini seçtiği Cumhurbaşkanı ve onun atadığı Bakanlar kanalıyla kullanır. Meclis; hükümeti her zaman denetler.
8. Üst üste aynı kişi Cumhurbaşkanı seçilebilir.
9. Seçimler dört yılda bir yapılır.
10. Seçmen yaşı 18 olacaktır.
- Bu anayasanın en büyük özelliği devletin dininin İslam olduğunun kabul edilişidir. Din ve devlet işleri aynı çatı altına girdiğinden 1924 Anayasası laik değildir.
- Yargının bağımsız mahkemelere verilmesi üzerine kısmen kuvvetler ayrılığı gerçekleşti.
- İnkılapların yapılması ve değişen şartlar uygun bir anayasaya duyulan ihtiyaç sonucu hazırlandı.
1924 ANAYASASI ÜZERİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
1. Devletin dini İslam’dır maddesi 1928 yılında anayasadan çıkarıldı. Bu değişimle birlikte laiklik gerçekleşmiş oldu.Seçmen yaşı 22’ye çıkarıldı.
2. Ormanlar devletleştirildi.
3. 1934 yılında kadınlara milletvekili olma hakkı tanındı.
4. Atatürk ilkeleri anayasaya girdi.
5. Laiklik anayasaya girdi. (1937)
6. Toprak reformu yapıldı.
Yani; 1924 anayasası beş kere değişikliğe uğradı.
1. En uzun süreli anayasadır.
2. En çok değişiklik yapılan anayasadır.
3. Kişi hak ve özgürlükler tanınır.
4. Sosyal haklara yer verilmez
5. Sert bir anayasadır.
1924 ANAYASASI’NIN SONUÇLARI
- 1928 değişikliği ile devletin dini ibaresi anayasadan çıkarıldı
- 1937 değişikliği ile laiklik resmen anayasa kuralı oldu.
- 1930 yılında kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı, 1934 yılında milletvekili seçilme hakkı tanıdı.
- 1945’te Öz Türkçe'leştirildi, 1952’de eski dile döndü.
- 1946’da çok partili siyasal hayata geçildi. Çok dereceli seçim sistemi benimsenmiştir.
- 1949’da İstiklal mahkemeleri kaldırıldı.
- 27 Mayıs 1960’ta ordu yönetime el koydu. 38 subaydan oluşan Milli Birlik Komitesi MBK, TBMM’yi kapattı.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİNDE GERÇEKLEŞMİŞ İLK ASKERİ DARBE: 27 MAYIS DARBESİ
27 Mayıs 1960 sabahı bir grup genç subay yönetime el koydu. Kendilerine Milli Birlik Komitesi ismini veren grup, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin darbenin arkasında olduğu izlenimini uyandırmak için bir generali aralarına alma ihtiyacını hissetti. Bunun için de Kara Kuvvetleri eski komutanı orgeneral Cemal Gürsel’i buldular.
Darbeciler Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanları ve Demokrat Parti milletvekillerini tutukladı, 147 üniversite öğretim görevlisi görevden alındı ve bazı üniversiteler kapatılarak el konuldu.
235 general ve 3 bin 500 civarında subay emekliye sevk edildi bunları yargılamak için “Yüksek Adalet Divanı” isimli bir kurul kurdu. Bu kurulun üyeleri Milli Birlik Komitesi tarafından seçildi. Bu Divan, suç sayılan olaylardan sonra kurulan, iddia edilen suçun işlendiği sırada mevcut olmayan bir kuruldu. Dolayısıyla bu kurul, kanuni hakim güvencesine veya doğal yargıç ilkesi diye bilinen ilkeye aykırı nitelikte bir mahkemeydi. Bu kurul, çok sayıda ağır hapis, ömür boyu hapis ve ölüm cezası verdi. Verdiği idam cezalarından üçü 16 ve 17 Eylül 1961’de uygulandı. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan darbe sonucu infaz edildi.
ASKERİ DARBENİN ANA NEDENİ NE OLDU?
Başta “Arapça Ezan” yasağının kaldırılması gibi kararlar ile ideolojik olarak cumhuriyet ilkelerine ihanet edildiği düşüncesi ortaya çıkmıştı. CHP’nin serbest seçimlerde başarılı olabileceğinden ümidi kesen genç subaylar rahatsızdı. Bu yüzden 1954 yılından itibaren Demokrat Parti iktidarını devirmek için ordu içerisinde birbirinden habersiz birçok gizli komite kurulmuştu.

Fakat Adnan Mendres Hükümeti’ne karşı ordu içinden gelen hoşnutsuzluğun asıl sebebi başkaydı. DP iktidarının, TBMM’deki sayısal üstünlüğün verdiği güçle muhalefete karşı uyguladığı hoşgörüsüz tavır, başka partiye oy verdiği için Kırşehir’in ilçe yapılmasıyla doruğa çıkmıştı. Tüm bunlara başta “Arapça Ezan” yasağının kaldırılması gibi kararlar da eklenince, ideolojik olarak cumhuriyet ilkelerine ihanet edildiği düşüncesi ortaya çıkmıştı.

CHP’nin serbest seçimlerde başarılı olabileceğinden ümidi kesen genç subaylar rahatsızdı. Bu yüzden 1954 yılından itibaren DP iktidarını devirmek için ordu içerisinde birbirinden habersiz birçok gizli komite kurulmuştu. Darbeden sonra “Milli Birlik Komitesi” üyelerinden olacak bu genç subaylar, komiteleri birleştirerek İttihatçıvari bir tarzda silah üzerine el basmış ve darbe yapmaya yemin etmişti. İllegal bu yapılanmalar mutabakata vardıktan sonra fırsat kollamaya başlamış, ülke hızla kutuplaşmaya, provokasyonlarla kaosa doğru sürüklenirken darbe için şartlar olgunlaşmıştı.
1961 ANAYASASI
27 Mayıs ihtilali sonucunda kurucu meclis tarafından hazırlanan 1961 Anayasa’sı gerçek anlamda en demokratik Türk Anayasası olarak adlandırılmıştır. Bu anayasa getirmiş olduğu yenilikler ile tamamen hukuk devletine ulaşmayı hedeflemiş ve bu konuda başarılı olmuştur.
1 yıl içinde hazırlanan yeni anayasa 9 Temmuz 1961’de halk oyuna sunuldu. Seçmenlerin yüzde 81’inin katıldığı oylamada yeni anayasa yüzde 61,5 evet oyuyla kabul edilmiştir. Böylece Türk tarihinde ilk kez bir kurucu meclis anayasa hazırlamış ve bu anayasa halk oyu ile kabul edilmiştir.
1961 Anayasası’nı 1924 Anayasası’ndan ayıran ne oldu?
1) 1924 Anayasasında yer alan Türkiye Devleti’nin bir Cumhuriyet olduğu ilkesi tartışmasız ve görüşmesiz olarak kabul edildi.
2) 1924 Anayasasında yer alan milliyetçi devlet kavramına, 1961 Anayasası’nda yer verilmedi, buna karşılık başlangıç bölümünde Türk milliyetçiliği ve milli devlet ifadeleri benimsendi. Halkçılık, devletçilik ve inkılapçılık ilkelerine yer verilmedi.
3) 1961 Anayasası "sosyal devlet" ilkesini getirmiştir ve bu ilke tamamıyla bu Anayasa’nın bir yeniliğidir.
4) 1961 Anayasası, "Ulus, egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır" diyerek, meclisi tek egemen organ olmaktan çıkarıp, Anayasa’daki organlardan birisi durumuna getirdi.
5) Seçmen yaşını belirtmeyen Anayasa, seçimlere hakim olacak ilkeleri açıkça düzenledi. 1924 Anayasası’nda açıkça yer almayan hukuk devleti ilkesi, 1961 Anayasası’nda açıkça belirtildi. Ayrıca hukuk devletinin gerekli unsurları bu Anayasa’da düzenlendi.
6) 1961 Anayasası "Anayasanın üstünlüğü" ilkesini daha açık vurguladı ve kanunların; anayasaya uygunluğunu denetlemek maksadıyla Anayasa Mahkemesini kurdu. Anayasa Mahkemesi, bu Anayasanın en önemli yeniliklerinden birisidir. Anayasa ayrıca, hakimlerin bağımsızlığını sağlamak üzere "Yüksek Hakimler Kurulu"nu getirdi, Yargıtay/Danıştay, Askeri Yargıtay, Uyuşmazlık Mahkemesi gibi yüksek mahkemeleri tek tek düzenledi.
7) Anayasa, kuvvetlerin yumuşak ayrılığını benimsedi ve parlamenter sistemi kabul etti. Özellikle, yargı bağımsızlığı bütün güvenceleri ile gerçekleştirildi. Bu Anayasa ayrıca, Devlet iktidarının sınırlandırılması konusunda yenilikler getirdi. Yasama organının Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosundan oluşan iki meclisli yapısı bu durumun en önemli örneğidir.
8) Çoğulcu toplum yapısı geliştirildi. Sivil toplum örgütlerinin geliştirilmesi sağlandı. Bu bağlamda, 1924 Anayasası’nda hüküm bulunmamasına rağmen, 1961 Anayasası siyasi partileri siyasi demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olarak kabul etti. İşçilere ve kamu görevlilerine sendika kurma hakkının tanınması, işçilere toplu sözleşme ve grev hakkının tanınması, herkesin önceden izin almaksızın dernek kurma hakkının belirtilmesi, meslek kuruluşlarının, organlarını kendilerinin ve kendi üyeleri arasından seçmesinin benimsenmesi, bunların seçilmiş organlarının yargı kararma dayanmadan görevden uzaklaştırılamamaları çoğulcu toplum yapısının geliştirilmesini sağlayan diğer hükümler olarak sıralanabilir.
9) Devlet iktidarının sadece yatay düzeyde değil, dikey düzeyde de paylaşılmasına önem veren 1961 Anayasası, yerel yönetimleri de güçlendirdi. Yerinden yönetimlerin karar organlarının seçimle geleceği ilkesini ve halkça seçilen organların bu sıfatlarını kazanıp kaybetmeleri konusundaki denetimin yargı yolu ile olacağı kuralı benimsendi.
10) Sosyal haklar ve ödevler, ilk defa sistematik olarak 1961 Anayasası’nda düzenlendi. Bu durum, 1961 Anayasası’nın önemli bir yeniliğidir.
11) Milli Güvenlik Kurulu ile Diyanet İşleri Başkanlığı, ilk kez 1961 Anayasasında düzenlendi. 1961 Anayasası, sayıştayı, yargı bölümünde değil, yürütme İçerisinde düzenledi. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin kurulacağına ilişkin hüküm, 1971 değişiklikleri ile Danıştay ile ilgili olan 140’ıncı maddeye eklenen bir fıkra ile öngörülmüş; ancak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nden bir yüksek mahkeme olarak söz edilmedi. 1961 Anayasası yüksek mahkemeler başlığı altında, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Uyuşmazlık Mahkemesini saymıştır.
Sonuç olarak 1961 Anayasası ile yüzyıllardan beri süre gelen çabalar kesin bir sonuca ulaştırıldı. Otoritenin bir tek kişinin elinde toplanması önlendi. Ayrıca bir grubun elinde yoğunlaşması da istenmedi. Otorite çeşitli kurumlar arasına dağıtıldı ve 19’uncu yüzyıldan beri istenen bir türlü ulaşılamayan yürütme gücünün yetkilerinin sınırlandırılması başarılmıştır. 1961 Anayasası Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana hukuk devleti ilkesini gerçekleştirme yolunda yapılan çalışmaların en başarılısıdır.
Öte yandan 1961 Anayasası 1971 yılındaki değişiklikleri ile birlikte 1980’de yapılan ikinci bir askeri darbeye kadar yürürlükte kaldı.
12 EYLÜL 1980 DARBESİNİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI
1970'li yılların ortasında ülkeyi kuşatan sağ-sol çatışması ve gençlerin kamplaşması, çatışma sürecinin zulasında gelen kanlı yıllar nihayetinde 12 Eylül askeri darbesi başladı.
1980 yılının ilk ayı içinde ölü sayısı 2 bini aştı. İskenderun'da bir polis karakoluna, Adana'da da bir askeri araca düzenlenen silahlı saldırılarda 3 polis ve 2 er öldürüldü. Mart ayında Zile'de çıkan Alevi-Sünni çatışması 1 kişinin ölümüyle sonuçlandı.
Aynı ay içinde Urfa'da kurşuna dizilen 8 kişiden 6'sı öldü, İstanbul'da da bir bankanın önünde nöbet tutan 2 er soyguncuların kurşunlarıyla can verdi. Nisan ayında İstanbul'da yazar Ümit Kaftancıoğlu silahlı saldırıyla öldürüldü.
Mayıs ayında düzenlenen saldırılarda ise Tümgeneral Sabri Demirağ yaralanırken, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak yaşamını yitirdi. Haziran ayında İstanbul'da CHP'nin Beyoğlu MHP'nin de Gaziosmanpaşa ilçe başkanları öldürüldü.
Temmuz ayında Çorum'da patlak veren olaylarda 26 kişi yaşamını yitirdi, İstanbul'da da eski başbakanlardan Nihat Erim, sendikacı Kemal Türkler ve CHP milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti.
Tüm bu olaylarla birlikte bir sabah; Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi imzasıyla radyodan okunan ilk bildiride, "İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur" açıklaması yapıldı.

Öte yandan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve Kuvvet Komutanları tarafından oluşturulan askerî yönetim Milli Güvenlik Konseyi adı altında 1983 genel seçimine kadar Türkiye'ye ilişkin tüm kritik kararları aldı.
12 EYLÜL 1980 DARBESİNİN SONUÇLARI
- 650.000 kişi gözaltına alındı.
- 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
- Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
- 7 bin kişi için idam cezası istendi.
- 517 kişiye idam cezası verildi.
- Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı).
- İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
- 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
- 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
- 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
- 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
- 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
- 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
- 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
- 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
- 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
- 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
- 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
- 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
- Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
- 31 gazeteci cezaevine girdi.
- 300 gazeteci saldırıya uğradı.
- 3 gazeteci silahla öldürüldü.
- Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
- 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
- 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
- Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
- 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
- 14 kişi açlık grevinde öldü.
- 16 kişi kaçarken vuruldu.
- 95 kişi çatışmada öldü.
- 73 kişiye doğal ölüm raporu verildi.
- 43 kişinin intihar ettiği bildirildi.
1982 ANAYASASI VE ÖZELLİKLERİ
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 1982 Anayasası olarak da bilinen anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin 1982'den bu yana geçerli olan anayasasıdır. Bununla birlikte 1980 askeri darbesinden sonra Kurucu Meclis tarafından hazırlanan halk oyu ile kabul edilme özelliğini taşır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 1921,1924 ve 1961 tarihli anayasalarının ardından 1980-1983 arasında yönetimi elinde bulunduran askeri cunta idaresi altında kaleme alındı. Son olarak 2004'te AB reformları çerçevesinde kısmi değişikliklere konu oldu.
Öte yandan 7 Kasım 1982'de yapılan halkoylamasına katılan yüzde 91.3 oranında seçmenlerin yüzde 82.7'si "Evet" yüzde 8.6'sı "Hayır" oyu kullandı. Bu oran 1961 Anayasası’nın yüzde 61.5 olan "Evet" oylarına göre çok yüksek bir kabul düzeyini yansıtıyor.
1982 Anayasası, sonuçların açıklanmasıyla 9 Kasım 1982'de yürürlüğe girdi.
1982 ANAYASASI 1961 ANAYASASINDAN DAHA KATI NİTELİKLER TAŞIR
Değiştirilmesi normal kanunlardan daha güç şartlara bağlanmış anayasalara “katı anayasa” denilir. 82 Anayasası 61 Anayasası'ndan daha katı niteliktedir.
- 82 Anayasasında hiçbir şekilde değişmeyecek ve değiştirilmesi teklif edilmeyecek hükümlerin kapsamını genişletmiştir.
- Anaysa değişikliklerine 61 anayasasında olmayan bir onay safhası eklenmiş ve Cumhur Başkanı, onaylamadığı değişikliği halkoyuna sunma yetkisine sahip kılınmıştır.
- Cumhur Başkanınca geri gönderilen Anayasa Değişikliği Hakkında Kanunun tekrar TBMM de kabul edilebilmesi altı yıl için çoğunluğun oyu şartına bağlanmıştır.
- Milli Güvenlik Konseyi rejiminin, Devlet hayatını ilgilendiren birçok konuyu kanunla düzenlemiş ve geçici 15. madde gereğince bunların anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceğini belirmiştir. Nihayet geçici 15. madde 2001 yılında yapılan değişikliklerle kaldırılmıştır.
Kaynak: Vikipedi, Hürriyet Gazetesi, Milliyet Gazetesi, Hukuk Türk, Cumhuriyet Gazetesi, Tarih Portalı, 551vekil.com, Türkçe Bilgi