Üstelik bu kavramın kökenini çok uzaklarda aramaya gerek yok, hemen yanı başımızda olan Balkanların Eflak kentine dayanıyor. Acımasızlığı ve zalimliğiyle "Kazıklı Voyvoda" olarak bilinen 3.Vlad'ın, çeşitli işkencelerle öldürdüğü kurbanlarının kanını içtiği söylentisiyle onun bir vampir olduğu düşünülmüş ve bu düşünce günümüze kadar gelmiştir. İşte Fatih Sultan Mehmet'in öldürdüğü acımasız Voyvoda'nın korkunç hikayesi...
"Vlad Dracula" ismini, babası 2.Vlad'ında içinde bulunduğu "Ejderha Tarikatı" birliğindeyken ona verilen Vlad Drakul yani Ejder Vlad lakabından alır. Modern Romanya'da Vlad'ın acımasız ve zalim izleniminden dolayı "Dracul" sözcüğü "şeytan" olarak çevrilmektedir. Vlad Dracula'nın gençliği sürgünlerde geçti. Osmanlılara yenilen babası 2. Vlad, onu rehin olarak Osmanlılara vermişti. O zamanlar henüz 12 yaşında olan Vlad Dracul, Osmanlı'da saray çevresinde büyümüş; geçirdiği zamanda iyi ilişkiler kurmuştu.
Babasının ve abisinin ölümünden sonra Eflak Voyvodası için tek aday kendisi kalmıştı. Voyvoda, Osmanlıların Eflak ve Boğdan beylerine verdikleri unvandı. O dönem Osmanlıyı arkasına alan Vlad Dracula, Eflak'ın başına geçmek istedi ancak Eflak Voyvodası 2.Vladislav onu yenilgiye uğrattı. Erdel Beyi János Hunyadi, 1456'da Belgrad Şehrini Osmanlı kuşatmasına karşı savunmaya giderken, Vlad'ın komutasına güney Erdel'in savunmasını sağlamak için bir ordu verdi. Bu durumdan faydalanan Vlad Drakula, Eflak'a bir sefer düzenledi ve II. Vladislav'ı öldürerek III. Vlad adıyla Eflak voyvodası oldu.
1456'dan 1462 yılına kadar Voyvoda olarak görev yapan Vlad'ın, "Kazıklı Voyvoda" unvanı, bu dönem içinde yaptığı zalimlikler ve kötülüklerden ötürü kendisine verildi. Görev yaptığı süre boyunca rakiplerini cezalandırmak için çeşitli işkenceler uyguladı. En meşhur işkencelerinden biri "kazığa geçirmek"ti. Kurbanlarını, tahtadan yaptığı kazıkların üzerine diri diri oturtuyordu. Daha sonra ölen kurbanlarının kanlarını içiyordu. Bu sebeple yeni lakabı "Kazıklı Voyvoda" oldu. Zalimlikte asla sınır tanımayan Voyvoda, uyguladığı bu işkenceleri festival havasında yapıyor, bu durumdan oldukça zevk alıyordu.
Voyvoda, 1459 yılından itibaren Osmanlı Devleti'ne vergi ödemeyi bıraktı. 1460-1461 yıllarında Sırbistan ve Karadeniz kıyılarına kadar ilerledi. Kendi deyimiyle 23.884 Türk ve Bulgar öldürdü, 20.000 savaş esirini kazığa geçirdi. Bu olaylardan sonra Osmanlı ordusu Eflak seferine çıktı. Askerler Eflak'a vardıklarında gördükleri manzara karşısında şok oldular. Yol üzerinde kilometrelerce kazığa oturtulmuş insanlar vardı. Ancak askerler buna rağmen moralini bozmadı ve 4 Haziran 1462'de Targovişte kalesini almayı başardılar.
Vlad bu yenilginin ardından kaçtı ancak kaçmadan önce topraklardaki kuyuları zehirledi, ekinleri yaktı ve tüm hayvanları öldürttü. Hapishanelerdeki tüm mahkumları, cüzamlıları, vebalıları saldı ve Türklerin arasına karışmaya teşvik etti. Yenilen Vlad, Eflak'ın Osmanlıya bağlanmasıyla kaçak ve sürgün hayatı yaşamaya başladı. 1476 yılında sona eren sürgün hayatının ardından tekrar Eflak'ı yeniden ele geçirme planları yaptı. 1476 yılında kuzeni Büyük Stefan ile birlikte Eflak'a döndü ve tekrar voyvoda ilan edildi. Ancak aynı yıl 300 askeriyle birlikte yeniden Osmanlı ordusuna yenildi ve öldürüldü. Hatta III. Vlad'ın kesilen başı öldürüldüğünü ispat etmek için İstanbul'a, Fatih Sultan Mehmet'e gönderildi.
Vlad'ın bir vampir olduğu rivayeti Almanya, Macaristan ve Rusya'da yayıldı. Buna rağmen Romen halkı onu bir kahraman olarak görmeye devam etti. 500 yıldan fazladır süre gelen Dracula efsanesi, 1897 yılında Bram Stoker tarafından kitaplaştırılmış, ardından üzerine sayısız film çekilmiş ve onlarca kitap yazılmıştır.
İşte Kazıklı Voyvoda'nın günümüzdeki "vampir" kavramını ortaya çıkaran, insanın hayret edeceği zulümlere sebep olan hikayesi böyle.
