Cem Özer

Cem Özer

Toplumsal Alzheimer

Bu hafta neler olmadı ki? Bütün ülke neredeyse yarım gün süren bir karanlığa gömüldü.
Bir cinayetin faili polisleri ortaya çıkartacak olan savcı, o cinayete kurban giden çocuğun sözüm ona hakkını savunanlar tarafından, sözüm ona adaleti sağlamak için, tam da failler ortaya çıkacak, perde kalkacakken, rehin alındı ve faillerin meslektaşı özel harekat polisleri tarafından uygulanan başarılı (!) bir operasyonda teröristlerle birlikte hayatını kaybetti.

Müziğiyle hayatlarımıza dokunan Kayahan hayatını kaybetti.

Kayahan’ın vefatı üzerine Facebook hesabımda paylaştığım duygularımı okuyun önce.

“Sevgili Kayahan,
Toprağa verildiğin şu saatlerde, söz veriyorum ki seni de unutacağız. Tıpkı Barış Manço'yu, Cem Karaca'yı,Tanju Okan'ı, Zeki Müren'i, Onno Tunç'u, Uzay Heparı'yı, Sadri Alışık'ı ve pek çoğunu unuttuğumuz gibi. Biz Milletçe Alzheimer hastasıyız çünkü. Ayrıca nekrofiliz (ölüsevici). Bugün seni uğurlayanlar arasında, sağlığında sana demediğini bırakmayanlar en ön sıradaydı. Bu yüzden cenazene (cenazelere) katılmıyorum. Katlanamıyorum o maskeli baloya. Affet. Bir kaç ölüm ve doğum yıldönümün görkemli geçecek. Üç beş sene sonra mezarının başında seni gerçekten seven üç beş kişi olacak ve şu an doğmamış çocuklar için yaşatamayacağız seni de. Tüketeceğiz, tüketeceğiz, tüketeceğiz. Biriktirmeden ve değerlerimize sahip çıkmadan. 
Hoşçakal.“

En çok okunan ve yorum alan postum oldu.

Bazıları, unutmayacaklarını, şarkılarını her zaman dinleyeceklerini, Barış Manço vb. sanatçıların eserlerini hala dinlediklerini, izlediklerini yazdılar.

Elbette. Eserler ölümsüzdür. Unutulmaz.

Derdim onları üretenleri unuturuz demekti.

Bir isim olarak kalır.

Yeni kuşaklara tanıtmayız. 

Hangi güçlüklerden gelmiş, nasıl bir hayat yaşamış, ilkeleri neymiş vs. umursamayız.

Bizde biyografi kitapları pek yazılmaz.

Biyografik filmler neredeyse hiç çekilmez.

Çünkü okunmaz, izlenmez.

Merak etmeyiz. Nasıl başarılı olunur derdimiz değildir.

Derdimiz, bir şekilde sansasyonla ünlü olmaktır. Başarılı sayarız kendimizi.

100 metre koşunca da altın madalya veriyorlar, 42 kilometre maraton koşunca da.

Herkes 100 metrenin peşinde. Dünya da.

Herkes Hüseyin Bolt’un adını bilir, duymuştur en azından ama son maraton şampiyonunu ben de bilmiyorum.

Şimdi büyük millet niye olamıyoruz?

Haydi hep yapıldığı gibi Amerika, İngiltere’den örnek verelim.

Elvis Presley ölümünün ardından bunca yıl geçmesine ragmen hala Amerika’nın en tanınan, en bilinen, adına en çok ‘Benzerleri Yarışması’ yapılan starlarından biridir.

Frank Sinatra’yı yeni kuşaklar, hala yaşıyormuşçasına alkışlar.

Yaşı ilerleyenlere onur Oscarları falan verilir, yaşarken onurlansınlar diye.

Beatles, John Lennon, hayatları, hikayeleriyle bizim bile ezbere bildiklerimizdir.

İki elin parmaklarını geçmeyecek filmde oynamış, büyük yetenek Marlon Brando’nun, hoşlarına gitmese de siyasi tavırlarını dahi unutturmazlar.

Charlie Chaplin (Şarlo) yeni kuşaklara örnek gösterilir ve paylaşılamaz Amerika’yla İngiltere arasında.

Bizde Ulvi Uraz’ı, Feridun Karakaya’yı İsmail Dümbüllü’yü, hadi geçtim onları, daha yenilerde kaybettiğimiz Nejat Uygur’u bilen var mı. Bakın dikkat eserlerini demiyorum. Hayatlarını.

Biz olgun meyvelerimizi çürük sayarız, ham, sert severiz.

Saygıdeğerler dinozordur, dalga geçilir reşit olmamış nüfus tarafından.

Değerlerimizi yaşatmak için, onların meydana getirdiği eserlerin haricinde ne yapıyoruz.

Budur ulusları büyük yapan. Değerlerine, markalarına sahip çıkmak ve onları dünyaya tanıtmak.

Amerikan, İngiliz, Fransız, İtalyan sanatçılar dünya markası olmasaydı, hiç bir ürünleri marka olamazdı.

Akira Kurosawa, Japon sinemasında dünya markası olduktan sonar gelir Sony’ler, Toyota’lar.

Anlatabildim mi, sanat ve sanatçı nelere kadirdir.

Neyse konumuza dönelim.

Girişte saydığım gündemi, yeni gündemle birlikte unutacağız.

Tıpkı evvelki hafta, Melih Gökçek, Bülent Arınç çekişmesini unuttuğumuz gibi.

Alzheimer; toptan hafıza kaybı değildir. Ara ara gelir gider hafıza, ve biz ara ara hatırlar sonar unutuveririz.

İşte buyrun; Sadri Alışık mezarı başında anıldı.

Hepimizin büyükleri de zaten bu kadar kişiyi toplar kabirlerine.
 
Bu arada Hürriyet’te sürmanşet olan “Kayahan’ın hastaneden son fotoğrafı” başlıklı karede, haydi ilk eşi değil ama ondan olan büyük kızı Beste de olsaydı keşke.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri