Bakış açını değiştir yoksa sadece gösterileni görürsün

Bakış açını değiştir yoksa sadece gösterileni görürsün

Fark etmişsinizdir;
Genelde, Dış Politika/Yeni Dünya Düzeni/Küresel gelişmeler gibi konularda yazmayı tercih ediyorum.
Çünkü benim için büyük resme odaklı olmak çok belirleyici…
Aksi takdirde,
İç politik renkler ve çekişmeler insanın düşünebilmesini kısırlaştırabiliyor…
Ama bu demek değildir ki; Türkiye’de olanlarla hiç ilgilenmiyorum/hiç konuşmuyorum/hiç okumuyorum…
Tabi ki okuyorum/dinliyorum/takip ediyorum,
Fikrine itibar ettiğim arkadaşlarla/yazarlarla/hocalarımızla istişareler ediyor,
Ve eş-dost sohbetlerinde yorum da yapıyorum…
Bunlarla ilgili yazmayı pek tercih etmesem de; gündeme giren bazı konular/olaylar/gelişmeler ve fikrimi soranlar çok olunca bir şeyleri paylaşayım istedim.

Mesela; Kıbrıs konusunda sorular…
—Dört Türki Cumhuriyet’in Güney Kıbrıs’a elçi ataması?
—Kıbrıs’ta öldürülen organize suç örgütü lideri ve “Rüşvet-Kumar-Kaset” iddiaları?
—Birilerinin, iki sene önce de söylediği bu iddiaların neden bugün gündem olduğu?
—Suriye’deki son durum/İsrail ile ilişkiler ve Amerika?
—Terörsüz Türkiye Hedefi/MHP’nin ve Ak Parti’nin tutumu/DEM Parti-MHP diyaloğu?
—Bazı tutuklama/soruşturma ve gözaltılar?
—Enflasyon/faiz/kur vb. gibi ekonomik gidişat?

Eskisinden çok daha sabırlıyım ve her fikri duymaya merak ediyorum.
Dinlemeyi daha çok seviyorum…
Fakat çoğunlukla tek düze ve gösterilen şablon üzerinden yapılan değerlendirmeler üzücü geliyor bana.
İçe kapanmacı/kayıkçı kavga özellikli ve en baştan reddiyeci yaklaşımları sevmiyorum.
Faydasız tartışma ve vakit kaybından öteye geçmiyor…

Bu yüzden,
İşaret ettiğim kısır döngüden uzak ve büyük resme bakarak bir şeyler yazayım dedim.
Av Mevsimi diye bir film var.
Cem Yılmaz ve Şener Şen’in oynadığı…
Orada, yaşanan cinayeti çözmek için temel bir slogan vardı:
“Bakış açını değiştir”
Aynen o misali; ben de diyorum ki “Türk’ün Türk’e propagandasını” bir kenara bırakalım ve farklı bir bakış açısıyla değerlendirelim…

Nasıl?
Dıştan içe… Evrenselden yerele…
Diğer bir deyişle; dış güçlerden iç güçlere doğru bir tespit yapalım…

Arkadaşlar!
İki ülke; Amerika ve İngiltere…
Küresel belirleyiciliği en fazla ve küresel siyasal etkisi en yüksek olan iki ülke…
Hele de,
Bir ülke, bu iki gücün hedef coğrafyasında ise; o ülkenin tüm iç işleri artık radara girmiş demektir.
Bu iki ülke arşivcidir/Zaaf biriktirir ve kullanmak için vaktini bekler.
Bu yaklaşımı, politik-diplomatik ve komplo içerikli Amerikan ve İngiliz dizilerinde/filmlerinde bile görebilirsiniz.

Mesela;
Amerikan yapımı “Madam Secretary” dizisi…
Bir ülkeyle ilgili herhangi bir sorun/kriz olduğunda veya bir destek isteneceğinde Dışişleri Bakanı ekibine der ki:
“Bunları köşeye sıkıştıracak elimizde ne var; hemen bir arşiv taraması yapın!”
CIA belgeleri/FBI ve Dışişleri arşivi açılır hemen...
10-15 ve hatta 20 yıl öncesine ait olan ve saklanan kirli çamaşırlar çıkartılır ve büyük bir zarafetle muhatap ülke yöneticisinin gözüne sokulur.
Açık bulamamaları mümkün değil…
Çünkü bu iki ülkenin diplomatik başarılarının en büyük etkenlerinden birisi de istihbaratçılık ve hemen her ülkenin arşivlenen zaaflarıdır…
Eğer hedef ülke konumunda isen; hapı yuttun ve bu iki ülkenin kıskacından kurtulma şansı yok.
Ve eğer ki, bir de karşı çıkmaya kalkarsan; senin/onun/herkesin bildiği bir olayı öyle bir sunarlar ve öyle bir iletişim bombardımanı ile gündeme getirirler ki; işte o zaman “Yahu bu olay zaten bizim de bildiğimiz bir olaydı ama neden bu kadar ses getirmeye başladı” der der, şaşarsın…
Neden?
Çünkü onlar öyle istediği ve öylesi bir etki oluşmalı dediği için…
Onlarca yazımda, sürekli bir “Güç ve Akıl Sahipleri” anlatımını bu yüzden yaptım…
Oluşturulan, küresel bazlı organizasyona/Ne kadar mikro düzeye inilebildiğine ve abartıyorum sanmayın ama ülkeleri ve milletleri kendilerinden daha iyi tanıdıklarına şaşarsınız şaşarsınız…

Türkiye bağlamında bakarsak;
Şuanda yaşananlar ve bazı garipliklerin arka planı tam da bu…
Daha önce açıklanan ama ses getirmeyen olayların, bugün gümbürtü koparmasının esprisi de emin olun; tam burada.
Şu bir gerçek;
Kim ne derse desin veya ne kadar itiraz ederseniz edin:
Senin ülkendeki bir olayın bile ses getirmesi ancak bu iki ülkenin istemesine bağlı…

Bu iki ülkenin şu özellikleri de var:
Hedef ülkelerde hep alternatiflidirler.
Kimse veya hiçbir yönetim onlar için vazgeçilmez değildir.
Mevcut yönetimlerle sıkı bir teşrik-i mesaideyken; muhalefet veya müstakbel alternatiflerle de stratejik işbirliğini asla ihmal etmezler…

“Yani bu ülkeler güvenilmezler mi?” diye sorabilirsiniz.
Bence ne güven ne de gücen. Güvenmek iyidir ama güvenmemek daha iyidir.
Bakın Trump’a; dün beyaz dediğine bugün perva etmeden siyah diyebiliyor.
Ve bunu da; “Amerika’nın menfaatleri için yapıyorum” diyor…

Arkadaşlar!
Hep söylediğim gibi; bu ülkelerle işbirliği/angajman ve stratejik ortaklıklar da; onların işine yaradığı kadar sürer. O yüzden, onlarla iş tutmak ayıyla yatağa girmek gibidir…
Bazen de nabzını iyi ölçtükleri halkları, işlerine geldiği gibi mevcut yönetime karşı bir silah olarak bile kullanabilirler.

İki örnek size:
İngiltere… “Artık işime gelmiyor/menfaatim bunu gerektiriyor” dedi ve bir kalemde Avrupa Birliğinden ayrıldı…
Amerika… Trump ve Yardımcısı kendi ülkesinde ve dünyada demokrasinin anasını ağlatırken Avrupa’ya demokrasi üzerinden ayar vermeye kalktı. Hatta Almanya’da marjinal bir partiye açık desteğini sergilemekten imtina etmedi…

Bunları neden anlattım?
Neyin nasıl olduğunu veya olmadığını/Nelere neyin veya kimlerin sebep olduğunu ve olan bir şeyin bizlere nasıl sunulduğunu fark ettirmek için anlattım…

Şimdi…
Türkiye’de yaşanan güncel veya ısıtılıp servis edilen/güncelleştirilmiş gündemleri yeniden düşünün…
Kıbrıs-Rüşvet-Kaset/ Suriye ve İsrail/19 Mart Süreci ve halkın sokağa çıkması/Türki Cumhuriyetlerin Güney Kıbrıs’ı tanıması/F16 veya F35 savaş uçakları alımı/Öcalan-PKK/Bahçeli/Terörsüz Türkiye Projesi ve diğer benzeri gündemlere bir de bu açıdan bakın ve öyle değerlendirin…
Yoksa kendimiz konuşur kendimiz dinler/kendimiz çalar kendimiz oynar ve sadece birbirimizi gazlamış oluruz.

Not:
Deprem oldu…
Tüm İstanbul’a ve ülkemize geçmiş olsun. Rabbimiz beterinden esirgesin…



Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Hakan M.
    Çok güzel ve takip ettiğim bir bakış açısı. Önümüzdeki günlerde Azerbaycan İsrail konusu bakalım neler olacak. Sağlığınıza duacıyız kaleminize sağlık
  • Ahmet AY
    Bilgilendirmeleriniz ve görüşleriniz için kaleminize sağlık başkanım. Sağlıcakla.
  • Salih H.
    Genel olarak istihbarat devlet yönetme aparatıdır maalesef.. Elinize sağlık başkanım
  • Hasan P.
    Kaleminize sağlık süper olmuş
  • Trabzonlu
    Kalemin güçlü kalsın Allaha emanet
  • Hüseyin A.
    Sizden bir Kıbrıs analizi bekliyordum. Bu girizgah olmuş hala bekliyorum
  • Erdem T.
    Elinize sağlık çok güzel yorumlar
  • Orhan
    Takipteyim kaleminize sağlık
  • Ali K.
    Kaleminize sağlık keyifle dinledim
  • Ertan karaman
    Kaleminize sağlık
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet