Kitabına uydurmak…

Kitabına uydurmak…
Yine fıkradan gidelim.
Bazen, fıkralar otobanlardaki kaçış rampaları gibidir.
İyi geliyor,
Yazmak iyi oluyor,
Topa girmeden, topu taca attırıyor,
Nefes aldırıyor ve nefes oluyor,
Tabir caizse, yan paslarla kendi sahanda dolaşırken, atılacak bir uzun topla gole ulaştırıyor.
Bu fıkramız da, Erkal Zenger'den…

***

Seferberlik dönemi…
Anadolu'nun dört bir yanı düşman istilası altındadır.
Fransız'ı, İngiliz'i, Yunan'ı kapkara bir bulut gibi çökmüş,
Can, mal, ırz, namus güvenliği yok.
Herkes kaygı, korku ve tedirginlik içinde…

Bu kara günlerde üç tane kadın, düşman zulmünden kaçıp civardaki bir ormana sığınır.
Öyle bir zordadırlar ki;
Açlık-susuzluk bir yandan,
Soğuk öte yandan,
Düşman korkusu, her yandan…

Birkaç gün böyle geçer,
Artık öleceklerini düşünürken, bir de bakarlar ki; ileriden üç atlı gelmekte.

Omuzlarında çapraz fişekler, sırtlarında silahlar ve başlarında sarıkları ile "kallavi-babayiğit-muhterem-mübarek", üç "muteber adam"
Yani, ilk algı ve imajları böyle.

Kadınların, bu görüntü karşısında içlerine bir ümit doğar ve korkuları biraz olsun azalır.

Günlerdir aç-bilaç bekleyen kadınlar, saklandıkları yerden çıkarak atlılara doğru yürürler.
Atlılar kadınlara "buyurun bacılar" diye hürmet ederler.
O an ve durumun hassasiyetine binaen her birisi bir tanesini, kendisine "dünya-ahret bacı" seçer.
Açarlar azıklarını; hep beraber karınlarını doyururlar.

Açlıktan kurtulan kadınlar "üç muteber adam"ın telkinleri ve söyledikleri sözlerden sonra kendilerini güvende hissederler.

Bu esnada atlıların yaşça en küçüğü, en yaşlısına döner ve;
"Bağışla beni hocam…
Savaş zamanı, yalnız başına senin bu bacının hali ne olacak!..
Münasip görürsen Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle bacını eş olarak istiyorum" der.

Şahitler hazır zaten,
Hoca da hazır.
En yaşlı adam, "verdim gitti…" der.
Hemen nikah kıyarlar.

Ardından, "öbür bacılar ne olacak" sorusu gündeme gelir.
Biraz evvelki, "müşterek borçlu-müteselsil kefil" sistemiyle, birbirlerinin bacılarını nikah altına alırlar.

Herkes eşini alır ve evlilik seramonisinin en önemli ritüel ve işlevini ifa etmek için münasip bir ağacın altına giderler.

İşlem tamamlandıktan sonra giyinip, silahlarını kuşanıp atına binen erkeklere, kadınlar hayretle sorar;
"Nereye Ağalar?.."
Erkekler;
"Biliyorsunuz bacılar; memleket düşman istilası altında.
Biz, sizin namusunuzu korumak için harbe gidiyoruz…"

Bu cevabı alan kadınlar, "peki biz ne olacağız" diye sorarlar.
Ağalar, "sizi Allah'a emanet ediyoruz" der ve sürerler atlarını, giderler.
O anda kadınlar uyanır ve manzarayı çakarlar.

Ve, derler ki;
"Kız-anam, bunlar bizi şey etmesine ettiler de; valla, kitaba da iyi uydurdular!.."

***

Günün-günümüzün-dönemin "En dip sözü"…
"Çalıyor ama çalışıyor…"

Adam kıt-kanaat geçiniyor,
Ucu ucuna, denk getiriyor ancak…
Şair'in dediği gibi;
Bir gün olsun gülmemiş,
Rahat nedir bilmemiş,
Göz yaşını silmemiş,
Buna rağmen, çalmayı-çırpmayı düşünmemiş,
Bir lokma ekmek için kimseye eğilmemiş, harama göz dikmemiş…

Sadece, emek etmiş,
Emek vermiş,
Emeğiyle geçinmiş.
Ve hatta, dini bütün birisi…

Abdestinde-namazında; alnı secdeye gelen birisi,
Hani öyle, birileri gibi riyakârca da kılmaz,
Samimidir,
İnandığı için kılar…

Ama gel gelelim zurnanın zırt dediği yere.
İşte bu adam var ya, bu adam,
Bu vatandaş,
Bu güzel insan, ağzını açar ve demez mi;
"Amaaan evladım,
Kim çalmıyordu ki,
Hiç olmazsa; bunlar, çalıyor ama çalışıyor."

Gel de delirme,
Başını taşlara vurma,
Gel de cinnet geçirme!…

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Arzu
    Fıkraya çok güldüm 😄
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri