Haftanın yabancı filmi: Saka Kuşu
Donna Tartt'ın yazdığı ve 2013 Pulitzer Ödüllü'nü kazanan kitabından uyarlanan Saka Kuşu’nun yönetmenliğini John Crowley üstleniyor.
Filmin oyuncu kadrosunda ise;
Ansel Elgort, Nicole Kidman,Jeffrey Wright, Sarah Paulson, Luke Wilson, Oakes Fegley ve Stranger Things'in oyuncusu Finn Wolfhard gibi tanınmış isimler yer alıyor.
Saka Kuşu’nun genel konusu kısaca şöyle:
15 yaşında olan Theodore, New York'taki Metropolitan Sanat Müzesi'nde bir bombalı saldırıda çok sevdiği ve örnek aldığı annesinin öldürülmesine şahit olur.
Okul arkadaşının ailesi tarafından evlat edinilen ve burada mutlu olmaya başlayan Theodore’un alkolik babası bir gün çıka gelir ve onu başka eyalete götürür.
Annesinin olayından sonra büyük bir travma yaşayan Theodore, oradan oraya sürüklendiği gibi, bu zorlu yeni hayatında kendini geliştirmek için elinden geleni yapar.
Anlatımında fashback ve flashforwardlar kullanılan hikayede;
Theodore’un çocukluk ve yetişkinlik dönemi anlatılıyor.
Yaklaşık iki buçuk saat süren film, çocuklarınızla birlikte izleyebileceğiniz türden bir yapım değil, onu baştan söyleyeyim.
Bazı sahneler fazlasıyla uzun ve detaylı olmuş.
Hikayesi zaten karanlık, duygusal, karamsar ve soğuk, dolayısıyla arada sıkılmamak mümkün değil.
Yönetmen ya kitaba birebir sadık kalmak istedi ya da çektiği sahnelere kıyamadı.
Yalnız oyuncuların performansları muhteşemdi.
Özellikle Theodore karakterinin çocukluk ve yetişkin dönemini canlandıran Ansel Ergot ve Oakes Fegley büyüleyici yetenekler.
Tabi ki Nicole Kidman’la, Sarah Paulson bu filme büyük değer katmış.
Eğer onlar olmasaydı, Ansel Ergot ve Oakes Fegley’ın performansı bu kadar dikkat çekici olmazdı.
Amerika’da gişesi hayal kırıklığı olmuş.
Sinemada değil de televizyonda izlenebilecek bir film gibi açıkçası.
Ansel Elgort, Nicole Kidman,Jeffrey Wright, Sarah Paulson, Luke Wilson, Oakes Fegley ve Stranger Things'in oyuncusu Finn Wolfhard gibi tanınmış isimler yer alıyor.
Saka Kuşu’nun genel konusu kısaca şöyle:
15 yaşında olan Theodore, New York'taki Metropolitan Sanat Müzesi'nde bir bombalı saldırıda çok sevdiği ve örnek aldığı annesinin öldürülmesine şahit olur.
Okul arkadaşının ailesi tarafından evlat edinilen ve burada mutlu olmaya başlayan Theodore’un alkolik babası bir gün çıka gelir ve onu başka eyalete götürür.
Annesinin olayından sonra büyük bir travma yaşayan Theodore, oradan oraya sürüklendiği gibi, bu zorlu yeni hayatında kendini geliştirmek için elinden geleni yapar.
Anlatımında fashback ve flashforwardlar kullanılan hikayede;
Theodore’un çocukluk ve yetişkinlik dönemi anlatılıyor.
Yaklaşık iki buçuk saat süren film, çocuklarınızla birlikte izleyebileceğiniz türden bir yapım değil, onu baştan söyleyeyim.
Bazı sahneler fazlasıyla uzun ve detaylı olmuş.
Hikayesi zaten karanlık, duygusal, karamsar ve soğuk, dolayısıyla arada sıkılmamak mümkün değil.
Yönetmen ya kitaba birebir sadık kalmak istedi ya da çektiği sahnelere kıyamadı.
Yalnız oyuncuların performansları muhteşemdi.
Özellikle Theodore karakterinin çocukluk ve yetişkin dönemini canlandıran Ansel Ergot ve Oakes Fegley büyüleyici yetenekler.
Tabi ki Nicole Kidman’la, Sarah Paulson bu filme büyük değer katmış.
Eğer onlar olmasaydı, Ansel Ergot ve Oakes Fegley’ın performansı bu kadar dikkat çekici olmazdı.
Amerika’da gişesi hayal kırıklığı olmuş.
Sinemada değil de televizyonda izlenebilecek bir film gibi açıkçası.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
