TİC Holding Header
  • USD 32.326
  • EUR 35.119
  • Altın 2300.412
  • BIST 100 8880.09
Prof. Dr. Orhan Kural

Prof. Dr. Orhan Kural

Ormanlarımıza acaba ne oldu?

Günümüzde dünya nüfusunun önemli bir kısmının şehirlerde yaşadığı, açık ve yeşil alanların yerleşim alanlarına oranla çok yetersiz kaldığı hepimiz tarafından bilinen bir gerçektir.
Ormanlarımıza acaba ne oldu?

İş bulmak umuduyla kırsal alanlardan kentlere gelenler, her geçen gün bu dev  kentleri daha yaşanmaz bir duruma sokmaktadır. Büyük şehirlerde yaşayan insanlar adeta ekosistemden kopmakta, yoğun trafik, gürültü, hava ve çevre kirliliği ile ciddi bir  savaş vererek aslında  sağlıklarını kaybetmekteler. 

Güney Amerika’nın küçük ülkesi Ekvador’un güneyinde yer alan Vilcamba Vadisi’nde yaşayan 819 kişiden 9’unun yaşının 102 ile 132 arasında olduğu tespit edilmiş. Dünyanın en yaşlı kadını da bu vadide yaşamış. Tıp dünyası hemen bu vadiyi suyu, havası ve tüm besinleri ile yakın bir incelemeye aldı. Sonuçta insanların uzun yaşamalarının iki önemli nedeninin kirlenmemiş doğal çevre koşulları ile yeşil, sakin ve stressiz yaşamları olduğu tespit edildi. 

Hayvan ve bitkilerin yaşadıkları ortamların aşırı yapılaşma yüzünden kentlerde yok olmasıyla; kuşlar, kelebekler, papatyalar,  arılar ve çeşitli böcekler de her geçen gün azalmaktadır. Oysa her bitki ve hayvanın ekolojik dengede önemli bir rolü vardır. Bataklıkların kurutulması ile sivrisinek ile daha nice canlının yaşam alanı bitirildi. Herhangi bir bitki veya hayvan türünün sayıca azalmaya başlaması,   sonuçta da tamamen yok olması bu dengenin hızla bozulmasına neden olmaktadır. Örneğin çağın en önemli hastalığı olan AIDS’in tek tedavi çaresi olarak kullanılabilecek bir bitkiyi belki de biz insanlar Madagaskar’da  yok ettik. Unutmayalım ki, ilaçların hammaddesinin % 90’ı bugün bile  bitkilerden elde edilmektedir. 

Bir zamanlar,  Kanal 9’da program yaparken Orhan Gencebay konuk olarak katılmıştı. “Hocam” dedi. “Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ni okudum, O dönemlerde Ege’den yola çıkan bir sincap daldan dala atlayarak  Doğu Anadolu’ya kadar  gidermiş.” Yine, unutmayalım ki; Hititlerin sembolü aslan imiş. Demek Anadolu’da o dönemlerde aslan yaşarmış. 

Yıl 1402.  Ankara Çubuk Ovası’nda Osmanlı ile Timur’un  ordusu karşı karşıya geldi. Zafer Timur’a aitti. Çünkü fillerini Ankara’nın ormanlarına sakladı ve Osmanlı fark edemedi, Atlar karşısında birden filleri görünce Osmanlı  yenildi.  Ankara’daki bugüne ulaşan tek ağaçlı tepeyi bir dönem orada hüküm süren eşkıyaya borçluyuz. 

Kim kesti bu ağaçları ? Anadolu bu duruma nasıl geldi ? Bir arşiv araştırması yaptım. Ne kadar Fatih Sultan Mehmet “bir ağaç kesenin elini (veya boğazını) keserim” demişse de gerçek durum çok farklı. Osmanlı’da maalesef ağaç katliamı başlamış. Donanma için, hamamlar için, konut inşası için, lokomotiflerde yakmak için ve  en önemlisi de tarla ve mera açmak için. 

Bir zamanlar ilköğretimde  bizlere bir şarkı öğretilirdi. Lütfen hatırlayın ! “Baltalar elimizde, uzun ip belimizde, gideriz ormana”.  Orman “ticari bir mal” olarak görüldüğü sürece bu katliam devam edecektir. “Orman İşletmesi” diyorlar. Bence orman işletilmez, yaşatılır. İnsan eli değmese de orman kendi ekosistemi içersinde kendini yeniler. Hatta yanan orman bölgeleri de insan müdahele etmese uzunca zaman içinde kendini toplar. 

”Vasıfsız Orman” diyorlar ve tek tek yeşil alanları muhtarlık, hastane, okul, konut ile yurtlara teslim ediyorlar. Efendim, orman “vasıfsız” ise “vasıflı” yapılır. Ama kesinlikle  betona teslim edilmez. Yok olan doğal ormanlar ve ekosistem bir daha geri gelmez. 

Atatürk’ün engin görüşleri sayesinde Ankara, İstanbul’dan daha yeşil bir şehir oldu. Babamın yakın arkadaşı olan Yahya Kemal Beyatlı Ankara’ya gittiğinde sormuşlar “Ankara’nın en çok neyini seviyorsunuz ?” diye. Yahya Kemal’in yanıtını oldukça çarpıcı imiş “İstanbul’a dönüşünü” Eğer Yahya Kemal bugün yaşıyor olsaydı, Bağcıları, Güngören, Esenleri, Çekmeköy’ü ve Kurtköy’ü gördüğünde, herhalde tersini söylerdi. 

Atatürkümüz Meclis civarındaki bir iğde ağacını çok severmiş. Bir gün arabası ile önünden geçerken  o asil ağacın yerinde olmadığını görünce arabasından fırlar ve öfke ile sorar “Ne oldu bu ağaca ?” İki işçi koşar ve korku ile “Paşam buradan yol geçiyor, mühendis emretti, kestik.” Atatürk ağacın sadece kökünün kaldığı boz toprağa çömelir ve tam yarım saat gözyaşı döker. Bir ara ilköğretim kitaplarında yer alan bu bölüm daha sonra “Atatürk ağlamaz” gerekçesi ile  çıkarıldı. Keşke herkes Atatürk gibi bir ağaç için ağlayabilse !  

Şu anda Ankara’daki Atatürk Orman Çiftliği ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin ilk rektörü Süha Beyin gayreti ile oluşturulan Bu Orman’a da  göz dikildi. İçinden yol geçti. Daha sonra da yurt yapıldı.  

Yeşil görmeyenler, psikolojik olarak rahatsız olur. Cezaevlerinde mahkumlara şöyle sesleniyorum, “Eğer yeşil bir coğrafyada bulunsaydınız, belki bir suç işlemeyecek ve burada bulunmayacaktınız.” Esmer, sarışın, kızılderili, sarı tenli, zenci, hepimizin tek bir renge,  “yeşile” ihtiyacımız var. 

İstanbul 1960’lı yıllarda, insanların para tutkusu yüzünden yeşili olmayan, emlakçıların ve arsa mafyasının arzusuna göre şekillenen bir beton yığını haline geldi. Konferanslar dolayısıyla Tekirdağ’dan Gebze’ye kadar  İstanbul’un her köşesine gidiyorum. Gültepe, Esenler,  Güngören, Güneşli, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa, Pendik, Maltepe, Tuzla  Atışalanı  ve daha nice beldeler,  yeşilden yoksun, insan ruhunu karartan, hiçbir estetiği olmayan,  çoğunun sıvası bile yapılmamış binalarla doldu. Tarihi İstanbul tamamen  betona ve çirkinliğe teslim olmamak için direnmeye çalışıyor.  Ama ne kadar direnecek acaba ? 

Teksas Üniversitesi’nden Roger Ulrich “ağaçları seyretmek, 3-5 dakika bir ağaca bakmak, insana sinir ilacı almışçasına rahatlama etkisi yapar.” diyor. Ağaçlık yollardan işlerine giden kişiler, daha sakin ve rahat olarak işlerine başlıyormuş!   

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın