ÇAKA BEY
Bizans İmparatoru’nun 1081 yılında değişimi sebebiyle İstanbul’daki karışıklıklardan yararlanarak kaçmayı başaran Çaka Bey, Beyliğinin askerleri ile yeniden bir araya gelerek; İzmir’i, ele geçirmiş ve müstakil bir Türk Beyi olarak sınırlarını genişletmeye başlatmıştır. Çaka Bey, İzmir’de o döneme göre modern sayılabilecek bir tersane yaptırmıştır.Bu aşamadan sonra gemi inşa faaliyetlerine geçilmiş; kürekli ve yelkenli gemilerden oluşan 50 parçalık ilk Türk Donanması 1081 yılında inşa edilmiştir.Emir Çaka Bey, 1081 yılında 50 parçadan oluşan ilk Türk Donanması ile Ege’nin sıcak sularına yelken açarak, Urla, Çeşme ve Foça’yı ele geçirmiştir. 1081 yılı Türk Deniz Kuvvetlerinin kuruluş yılı olarak kabul edilmiştir. İlk Türk Donanması 1089 yılında Midilli, 1090 yılında ise Sakız Adası’nı fethederek denizlerin dünyasına hızlı bir giriş yapmıştır.
Çaka Bey komutasındaki, ilk Türk Donanması 19 Mayıs 1090 tarihinde Karaburun ile Sakız Adası arasında kalan Koyun Adaları civarında Bizans Donanması ile karşılaşmıştır. Tarihte “Koyun Adaları Muharebesi” olarak geçen bu ilk deniz savaşında Bizans Donanması ağır kayıplarla geri çekilmek zorunda kalmıştır.Çaka Beyin 1095 yılında ölümü, yükselen bir değer olan Türk Denizciliğinin gelişim hızına büyük bir darbe indirmiştir.
PİRİ REİS
Pîrî Reis, Osmanlı Türk'ü denizci ve kartografı. Asıl adı Muhyiddin Pîrî Bey'dir. Künyesi Ahmet ibn-i el-Hac Mehmet El Karamani'dir. Amerika'yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınmıştır.Hayatı
Karamanlı bir ailenin çocuğu olan Ahmet Muhyiddin Pîrî'nin ailesi II. Mehmed devrinde padişahın emri ile Karaman'dan İstanbul'a göç ettirilen ailelerdendir. Aile bir süre İstanbul'da yaşamış, sonra Gelibolu'ya göç etmiştir. Pîrî Reis'in babası Karamanlı Hacı Mehmet, amcası ise ünlü denizci Kemal Reis'tir.
Pîrî denizciliğe amcası Kemal Reis'in yanında başladı; 1487-1493 yılları arasında birlikte Akdeniz'de korsanlık yaptılar; Sicilya, Korsika, Sardunya ve Fransa kıyılarına yapılan akınlara katıldılar. 1486'da Endülüs'te Müslümanların hakimiyetindeki son şehir olan Gırnata'da katliama uğrayan Müslümanlar Osmanlı Devleti'nden yardım isteyince o yıllarda deniz aşırı sefere çıkacak donanması bulunmayan Osmanlı Devleti, Kemal Reis'i Osmanlı Bayrağı altında İspanya'ya gönderdi. Bu sefere katılan Pîrî Reis, amcası ile birlikte müslümanları İspanya'dan Kuzey Afrika'ya taşıdı.
Venedik üzerine sefer hazırlığına girişen II. Beyazid'in Akdeniz'de korsanlık yapan denizcileri Osmanlı donanmasına katılmaya çağırması üzerine 1494'te amcası ile birlikte İstanbul'da padişahın huzuruna çıktı ve birlikte donanmanın resmi hizmetine girdiler.
Pîrî Reis, Osmanlı Donanması'nın Venedik Donanması'na karşı sağlamaya çalıştığı deniz kontrolü mücadelesinde Osmanlı donanmasında gemi komutanı olarak yer aldı, böylece ilk kez savaş kaptanı oldu. Yaptığı başarılı savaşların sonucunda Venedikliler barış istediler ve iki devlet arasında bir barış anlaşması yapıldı. Pîrî Reis, 1495-1510 yıllarında İnebahtı, Moton, Koron, Navarin, Midilli, Rodos gibi deniz seferlerinde görev aldı. Akdeniz'de yaptığı seyirler sırasında gördüğü yerleri ve yaşadığı olayları, daha sonra Kitab-ı Bahriye adıyla dünya denizciliğinin de ilk kılavuz kitabı olma özelliğini taşıyacak olan kitabının taslağı olarak kaydetti.
Pîrî Reis, 1511'de amcasının bir deniz kazasında ölümünden sonra Gelibolu'ya yerleşti. Barbaros Kardeşler'in idaresi altındaki donanmada halaoğlu Muhiddin Reis ile Akdeniz'de bazı seferlere çıktıysa da daha çok Gelibolu'da kalıp haritaları ve kitabı üzerinde çalıştı. Bu haritalardan ve kendi gözlemlerinden yararlanarak 1513 tarihli ilk dünya haritasını çizdi. Atlas Okyanusu, İber Yarımadası, Afrika'nın batısı ile yeni dünya Amerika'nın doğu kıyılarını kapsayan üçte birlik parça, bu haritanın günümüzde elde bulunan bölümüdür. Bu haritayı dünya ölçeğinde önemli kılan, günümüze kalmamış olan, Kristof Kolomb'un Amerika haritasındaki bilgileri içeriyor olması rivayetidir.
Barbaros Kardeşler, 1515 yılında dünyanın en büyük deniz güçlerinden birisini oluşturmuş ve Kuzey Afrika'da fetihler yapmışlardı. Pîrî Reis, Oruç Reis'in kaptanlarından birisi olarak hediye sunmak üzere yardımını bekledikleri Yavuz Sultan Selim'e gönderildiğinde Yavuz'un yardım olarak verdiği iki savaş gemisi ile geri döndü. Pîrî Reis, 1516-1517 yıllarında İstanbul'a geldiğinde tekrar Osmanlı donanmasının hizmetine girdi; Derya Beyi (Deniz Albayı) rütbesini aldı ve Mısır seferine gemi komutanı olarak katıldı. Donanmanın bir kısmı ile Kahire'ye geçip Nil ırmağını çizme fırsatı buldu.
Pîrî Reis, İskenderiye'nin ele geçirilmesinde gösterdiği başarılar ile padişahın övgüsünü kazandı ve sefer sırasında haritasını padişaha sundu. Günümüzde bu haritanın bir parçası mevcuttur, diğer parçası kayıptır. Bazı tarihçilere göre, Osmanlı padişahı dünya haritasına bakmış ve "Dünya ne kadar küçük..." demiştir. Sonra da, haritayı ikiye bölmüş ve "biz doğu tarafını elimizde tutacağız.." demiştir.. Padişah, daha sonra 1929'da bulunacak olan diğer yarıyı atmıştır. Bazı kaynaklarca, günümüzde bulunamamış olan doğu yarısını, Hint Okyanusu'nun ve onun Baharat yolunun kontrolünü ele geçirmek için Padişahın yapacağı olası bir sefer için kullanmak istediği bile iddia edilmektedir.
Pîrî Reis seferden sonra, tuttuğu notlardan Bahriye için bir kitap yapmak amacıyla Gelibolu'ya döndü. Derlediği denizcilik notlarını bir Denizcilik Kitabı (Seyir Kılavuzu) olan Kitab-ı Bahriye'de bir araya getirdi.
Kanuni Sultan Süleyman'ın dönemi, büyük fetihler dönemiydi. Pîrî Reis, 1523'deki Rodos seferi sırasında da Osmanlı Donanması'na katıldı. 1524'de Mısır seyrinde kılavuzluğunu yaptığı sadrazam Pargalı Damat İbrahim Paşa'nın takdiri ve desteğini kazanınca, 1525'te gözden geçirdiği Kitab-ı Bahriye'sini İbrahim Paşa aracılığıyla Kanuni'ye sundu.
Pîrî Reis'in 1526'ya kadar olan yaşamı Kitab-ı Bahriye'den izlenebilir. Pîrî Reis, 1528'de, ilkinden daha içerikli ikinci dünya haritasını çizdi.
1533 yılında Barbaros Hayreddin Paşa kaptan-ı derya olunca Pîrî Reis de Derya Sancak Beyi (Tümamiral) unvanı aldı. Pîrî Reis, sonraki yıllarda, güney sularında devlet için çalıştı. Barbaros'un 1546'da ölümünün ardından Mısır Kaptanlığı (Hint Denizleri Kaptanlığı da denilirdi) yaptı, Umman Denizi, Kızıl Deniz ve Basra Körfezi'ndeki deniz görevlerinde yaşlandı. Osmanlı donanmasında yaptığı son görev idamıyla sonuçlanan Mısır Kaptanlığı oldu.
Ölümü
Pîrî Reis, Kanuni devrinde Portekiz ile sürekli savaş halindeydi. 80 yaşındayken Aden şehrindeki Arap isyanını bastırmakta başarılı olduğu için kendisine yeni bir görev verildi. Süveyş'ten donanma ile Basra'ya gidip, buradaki 15.000 askeri ve diğer gemileri de yanına alarak, Hürmüz adasını ele geçirmesi istendi. Bu adaya mümkün olduğunca Portekizlilere bulaşmadan ulaşması isteniyordu. Hint Okyanusu'na otuz civarı gemi ile açılan Piri Reis, kendisinden iki kat sayıca fazla Portekiz gemisini burada yenmeyi başardı. Savaştan kurtulup kaçan kimi Portekizliler Hürmüz adasındaki kaleye sığındı. Kalenin etrafı sarıldı fakat buradaki Portekiz garnizonu hazırlıklı olduğu için işgal edilemedi. Kuşatma kaldırıldı. Bazı tarihçiler bu kuşatmanın kaldırılma nedeninin Piri Reis'in Portekizlilerden rüşvet alması olduğunu iddia ederler. Bölge halkının Portekizlilere yardımı üzerine kızan Piri Reis, burayı yağmaladı.
Bu yağma onu idam sürecine götüren olayı başlattı. Basra valisi Ramazanoğlu Kubad Paşa'dan yardım istedi. Fakat vali onu bu yağmadan dolayı tutuklamak ve mallarına el koymak istedi. Portekiz donanmasının geniş bir kuvvetle Basra körfezini kapatmak üzere yola çıktığını haber aldı. Piri Reis'in donanması bakım ve onarım yaptırıyordu. Portekizlilerin ablukasına maruz kalmamak için askerlerini bırakarak 3 gemi ganimet ile Süveyş'teki donanma merkez tersanesine geri döndü. Basra valisinin şikayeti Mısır valisine ulaştı. Piri Reis tutuklandı. Mısır valisinden divana iletilen konuda Piri Reis kuşatmayı kaldırmak ve donanmayı bırakmak suçlarından yargılandı. Kendisi bakımsız donanma ile denize açılmasının sakıncalarını dile getirdiyse de suçlu bulunmasına engel olamadı. Kanuni Sultan Süleyman'ın fermanı üzerine 1554'te Kahire'de boynu vurularak idam edildi. İdam edildiğinde 80 yaşının üzerinde olan Pîrî Reis'in terekesine devletçe el konuldu.
BARBAROS HAYREDDİN PAŞA
Barbaros Hayreddin Paşa, Osmanlı Devleti tarihinin ünlü Türk denizcilerinden, kaptan-ı derya olarak Osmanlı İmparatorluğunun ilk kaptan paşası ve Kaptan-ı deryası. Akdeniz’de Osmanlı egemenliğini pekiştirdi, öyle ki bu deniz bazı tarihçilerce bir "Türk Gölü" olarak anıldı. Osmanlı'nın deniz politikasına ve Tersane-i Amire'ye nizam verdi.Hayreddin Paşa'nın asıl adı Hızır Reis'ti. Ona, "dinin hayırlısı" anlamına gelen Hayreddin adını, Osmanlı Devletine yaptığı hizmetinden dolayı Padişah I. Süleyman verdi. Avrupalılar ağabeyi Oruç Reis'e kızıla çalan sakalı yüzünden Barbarossa adını vermişlerdi, Oruç Reis'in ölmesinin ardından küçük kardeşi Hızır için kullanılan bu isim, Türkçe 'ye 'Barbaros olarak geçti
Yaşamı
Hayreddin Paşa, Selanik Vardar Ağalarından ve Midilli fatihlerinden Arnavut veya Türk bir sipahi olan babası Vardari Yakup Ağa ile ada halkından Rum Katerina'nın) dört oğlundan biri olarak 1470'li yıllarda Midilli adasında doğdu. Kendisine verilen "Barbaros" lakabı, İtalyanca "kızıl sakal" anlamındaki "barba rossa"dan gelir.
Oruç Reis, genç yaşta kardeşi İlyas ile birlikte deniz ticareti yaparken, Ege Denizi'nde Rodos Şövalyelerine tutsak düştü. Serbest kaldıktan sonra, yaşadığı olayın etkisiyle tüccar yerine korsan olmaya karar verdi. Bir süre sonra kardeşi Hızır Reis de ticareti bırakıp ona katıldı. Akdeniz kıyılarına akınlar düzenleyip, ganimetler elde ettiler. Cerbe adasını üs olarak kullanan Hızır Reis ve ağabeyi Oruç Reis’in ünü bütün Akdeniz’e yayıldı. İki kardeş Tunus Sultanı Muhammed ile anlaşarak Tunus’taki Halkü’l-Vaâd (La Gaulette) liman kalesini kullanmaya başladı. Hızır ve Oruç, ele geçirdiği ganimetin beşte birini Tunus sultanına veriyor, kalan malları Tunus pazarında satıyorlardı
Hızır ve Oruç 1516'da ele geçirdikleri yüklü bir gemiyi armağan olarak Piri Reis himayesinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'e gönderdiler. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim de onlara verdiği desteğin bir ifadesi olarak armağanlar yolladı. Oruç Reis ve Hızır Reisi'in, ağabeyleri İshak'ın da kendilerine katılmasından sonra korsanlıkla yetinmeyip Kuzey Afrika'da toprak edinmeye başladılar. 1516-1517'de İspanyollara karşı savaştılar ve Tenes, Tlemsen ve Oran kentlerini ele geçirerek Cezayir'i denetimlerine aldılar.
Hızır Reis 1520-1525 arasında Avrupa'nın Akdeniz kıyılarını vurarak büyük ganimetler elde etti. 1525'te Cezayir'i yeniden ele geçirdi. Ertesi yıl Jijel'e baskın düzenleyen Cenevizli Amiral Andrea Doria'yı yenilgiye uğrattı. I. Süleyman'ın Alman seferi sırasında Andrea Doria'nın Mora kıyılarına saldırması Osmanlıları güç duruma düşürdü. Bunun üzerine Kanuni, Hızır Reis'i İstanbul'a çağırdı ve 1533'te "Hayreddin" adını verdiği Hızır Reis'i Osmanlı donanmasının başına (kaptan-ı derya) atadı.
I. Selim dönemi
Hızır ve Oruç 1516'da ele geçirdikleri yüklü bir gemiyi armağan olarak Piri Reis himayesinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim'e gönderdiler. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim de onlara verdiği desteğin bir ifadesi olarak armağanlar yolladı. Oruç Reis ve Hızır Reisi'in, ağabeyleri İshak'ın da kendilerine katılmasından sonra korsanlıkla yetinmeyip Kuzey Afrika'da toprak edinmeye başladılar. 1516-1517'de İspanyollara karşı savaştılar ve Tenes, Tlemsen ve Oran kentlerini ele geçirerek Cezayir'i denetimlerine aldılar. Oruç Reis Cezayir hükümdarı ilan edildi. İspanyollar ertesi yıl Cezayir’i geri almak için Araplarla birleşerek saldırıya geçti. Bu savaşta Hızır Reisin ağabeyleri olan İshak Reis ve Oruç Reis öldürüldü. Hızır Reis, Yavuz Sultan Selim adına para bastırıp hutbe okutarak ona bağlılığını bildirdi. Yavuz Sultan Selim de Hızır Reis’i Cezayir Beylerbeyliğine atayarak koruması altına aldı. Bunun üzerine önce Tunus ve Tlemsen Beyleri birleşerek Cezayir'e yürüdüler. Cezayir şehri dışındaki toprakları alıp, Cezayir içindeki halkı ayaklandırdılar. Ayaklanmayı bastıran Hızır Reis beyleri durdurdu. 1519'da Cezayir'e gelen İspanyol donanmasını mağlup etti. Ama Cezayir halkının durumu ve Tunus Beyi ile yapılan savaşın iyi netice vermemesi üzerine gemileri ve kendine bağlı Reislerle Cezayir'i bırakıp Seyşel Adaları’na çekildi.
Barbaros'un Kaptan-ı Derya "Hayreddin" olması
Hızır Reis 1520-1525 arasında Avrupa'nın Akdeniz kıyılarını vurarak büyük ganimetler elde etti. 1525'te Cezayir'i yeniden ele geçirdi. Ertesi yıl Jijel'e baskın düzenleyen Cenevizli Amiral Andrea Doria'yı yenilgiye uğrattı. I. Süleyman'ın Alman seferi sırasında Andrea Doria'nın Mora kıyılarına saldırması Osmanlıları güç duruma düşürdü. Bunun üzerine Kanuni, Hızır Reis'i İstanbul'a çağırdı ve 1533'te "Hayreddin" adını verdiği Hızır Reis'i Osmanlı donanmasının başına (kaptan-ı derya) atadı.
Hayreddin Paşa 1534'te Akdeniz'e açıldı ve İtalya kıyılarına seferler düzenleyip Tunus'u ele geçirdi. Ancak Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanması karşısında ertesi yıl Tunus'u bırakmak zorunda kaldı ve İstanbul'a döndü. 1536'da daha güçlü bir donanmayla yeniden Akdeniz'e açılan Barbaros, İtalya kıyılarını vurdu ve Ege Denizi'ndeki Venedik adalarını Osmanlı topraklarına kattı.
Preveze Deniz Savaşı
Osmanlıların Akdeniz’deki denetiminin artması üzerine, Papalık, Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz gemilerinden oluşan bir "Haçlı donanması" kuruldu ve başına Andrea Doria getirildi. Osmanlı donanması ile Haçlı donanması 1538'de Arta Körfezi önlerinde karşılaştı. Haçlıların 600'den fazla gemisi vardı. Bunun 308'i harp teknesi olup, 120'si en büyük oturak gemileriydi. Haçlılar donanmaya on binlerce forsadan başka 60 bin asker bindirmişlerdi. Hayrettin Paşa komutasında ise 122 kadırga ve forsalar dışında 20 bin askeri vardı. Toplamı 80 bin kişiyi bulan bir deniz savaşı daha önce hiç görülmemişti. Savaş sonucunda haçlı donanması 128 gemisini kaybetmiş, 29'u da Osmanlı denizcileri tarafında ele geçirilmişti. Hayrettin Paşa hiçbir gemisini kaybetmezken 400 yüz kadar leventi şehit olmuştu. Hayreddin Paşa, tarihe Preveze Deniz Savaşı olarak geçen savaşın mutlak galibiyetini Osmanlı devletine kazandıran Kaptanı Derya olarak adını tarihe yazdıracaktı. Bu zafer Osmanlı Devleti’nin Akdeniz'deki egemenliğini pekiştirdi.
Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması 1543'te Fransa, Toulon limanında. Matrakçı Nasuh'un eseri.
Kutsal Roma-Cermen İmparatoru Şarlken, Preveze’nin öcünü almak için 1541'de Cezayir'e saldırdıysa da başarılı olamadı. Bu arada Fransa Kralı I. François, Şarlken'e karşı Osmanlılardan yardım isteyince, Kanuni Barbaros’u Fransa’nın Akdeniz kıyılarına gönderdi. Barbaros, Toulon'da Fransız donanmasıyla birleşerek 1543'te Nice'i aldı. Ertesi yıl İstanbul’a dönen Barbaros Hayreddin Paşa, 4 Temmuz 1546’da burada öldü, Beşiktaş'taki türbesine defnedildi.
Etkileri
Osmanlı Devleti'nin kaptan paşaları, hil'atlerini Barbaros'un Beşiktaş'taki türbesinde giyerlerdi, bu törende dua edilir ve fakir fukaraya yemek verilirdi.
Sefere çıkan veya tatbikata giden Türk savaş gemileri, günümüzde dahi bu türbenin önünden geçerken Barbaros'u top atışıyla selamlarlar.
Barbaros Hayreddin Paşa’nın anısına 1941-1943’te İstanbul’un Beşiktaş semtinde dikilen Barbaros Anıtı, ünlü heykelciler Ali Hadi Bara ile Zühtü Müridoğlu tarafından yapılmıştır.
Heykelin arkasında Yahya Kemal Beyatlı'nın şu dizeleri yazılıdır:
Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor?
Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!
Adalar`dan mı? Tunus`dan mı, Cezayir`den mı?
Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi
Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?
Beşiktaş'taki Kadıköy iskelesine Beşiktaş Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi adı verildi ve mimarlar Erkan İnce ile M. Hilmi Şenalp tarafından Osmanlı Mimarisi tarzında yenilendi.
Türk Donanması'ndaki muhtelif gemilere adı verildi.
ORUÇ REİS
Oruç Reis, Osmanlı denizci. Barbaros Hayreddin Paşa'nın ağabeyidir. Osmanlı'ya katılmadan önce Cezayir'i ele geçirip egemen olmuştur.Hayatı
Muhtemelen 1470'te (bazı kaynaklara göre 1474'te) Osmanlı yerleşkesi olan şu anki Midilli’nin Bonova Köyü'nde doğdu. Babası, Vardari Yâkub Ağa, 1462’de Midilli’nin fethine katılmış ve Bonova köyü kendisine tımar olarak verilmişti. Burada yerleşip evlenen Yâkub Ağa'nın İshak, Oruç, Hızır ve İlyas adını verdiği dört oğlu oldu.
Eğitimi ve gençliği
İyi bir öğrenim gören kardeşler, devrin denizci milletlerinin lisanları olan İtalyanca, İspanyolca, Fransızca ve Rumca'yı öğrenerek yetiştiler. Gençliğinde gemiciliği ve deniz ticaretini çok iyi öğrenen Oruç Reis, cesareti, zekası ve girişimciliği ile kısa zamanda gemi sahibi oldu. Suriye, Mısır, İskenderiye ve Trablusşam’a mal taşıyarak, oradan aldıklarını Anadolu’ya getiriyordu.
Esareti
Oruç ve İlyas Reisler, bir seferinde Midilli’den Trablusşam’a giderken, Rodos Şövalyeleri'nin büyük savaş gemileriyle karşılaştılar. Çarpışmada İlyas Reis hayatını kaybetti, Oruç Reis esir oldu. Uzun uğraşılardan sonra, buradan kurtuldu. Muhtemelen üç sene esir kalan Oruç Reis, esaretten kurtulduktan sonra, bir süre Memlük Devleti hizmetinde amirallik yaptı. Ünlü sözü olan "yaşama hakkın mücadelen kadarındır" dedi. En kötü fırtınada veya hapiste dahi mücadele edip hiç umudunu kaybetmedi.
Donanma komutanı oluşu
Memlük emrinde uzun zaman kalmayıp, Şehzade Korkut’un verdiği on sekiz büyük savaş gemisine komutan oldu. Bunlarla, Rodos kıyılarında basılmadık yer bırakmayan Oruç Reis, ânî bir baskın sonucunda gemilerini kaybetti. Leventleriyle birlikte bu baskından kurtulduktan sonra, Şehzâde Korkut’a tekrar başvurdu. Kendisine, biri yirmi dört oturak, ikincisi yirmi iki oturak iki savaş gemisi verildi. Şehzâde Korkut’un elini öpüp, hayır duâsını aldıktan sonra Akdeniz’e açıldı. Seferlerinde pek çok ganîmet, ticaret malı ve esir aldı. On senedir uğramadığı Midilli’ye gelerek kardeşlerine, akrabalarına, fakir ve muhtaçlara, yetimlere pek çok mal dağıttı.
İlk başarıları
Türk denizcilik târihinde önemli bir yeri olan Cerbe Adası, Oruç Reis tarafından 1513 yazında fethedildi. Burayı kendisine üs edinip, Doğu ve Batı Akdeniz’de pek çok gemi zaptetti. Papa’ya ait, o zamanın dev savaş gemilerini, ince tekneleriyle ele geçirmesi, şöhretini Avrupa ve dünyaya ulaştırdı.
O tarihe kadar, bir çektirinin, bir baştardayı ele geçirmesi işitilmemişti. Gemi elde edilince kendisi dahil bütün leventlerine İtalyan elbiselerini giydirdi. Oruç Reisin, arkadan gelen ikinci savaş gemisini ele geçirmesi, pek kolay oldu. Zîrâ ateş başlayıncaya kadar, İtalyanlar, bu gemiyi kendi gemileri zannetmişlerdi.
İtalyanlar bu başarıları ve tanınmasının ardından kızıl sakalından ötürü kendisine Barbarossa lakabını vermişlerdir. Oruç Reis'in ardından kardeşi Hızır da ağabeyine hürmeten aynı lakabla anıldı.
Cezayir'i Fethi
Cezayir’de bir devlet kurmaya karar veren Oruç Reis, kısa zamanda bu toprakları ele geçirdi. İspanya Kralı Şarlken, Cezayir’e donanma gönderdiyse de, Oruç Reis’i elde ettiği yerlerden çıkaramadı. Becâye kuşatması sırasında Oruç Reis, sol kolundan ağır yaralandı ve hekimlerin tavsiyesiyle bu kolu dirsekten kesildi. Tek kolla mücadelede de şevk ve azminden hiçbir şey kaybetmeyen Oruç Reis, iyileşince derhal denize açıldı ve pek çok gemi ele geçirdi.
Çok güç durumda olan Emevilere yardım ederek, onların binlercesini Kuzey Afrika’ya taşıdı. Bu hareketleri saygısını arttırdı. Kardeşleriyle Kuzey Afrika’yı İstilacılara karşı savunmakla kalmayıp, Emevileri iskan ediyor, yiyecek ve diğer ihtiyaçlarını temin ediyordu. Elindeki leventler, akıncılar ve serdengeçtilerle, devrin en büyük denizci devleti olan İspanyollarla bitmek tükenmek bilmeyen mücadelelerine devâm ediyordu. İspanya kralı o dönemde, Avrupa’nın pek çok ülkesini elinde bulundurduğu gibi, Amerika’da da sömürgelere sahipti.
Ölümü
Cezayir’in doğusunda, İspanya’nın hakimiyeti altında bulunan Tlemsan’ı elde eden Oruç Reis, İspanyollardan yardım alan Tlemsan emirine karşı, elde ettiği yerleri savundu. Topraklarını yedi ay boyunca müdâfaa etti. Yerli halkın ihanet etmesi üzerine, Cezayir’e dönmek için düşman kuşatmasını yarıp dışarı çıkmaya çalıştı.
Düşmanı yararak bir kısım leventleriyle birlikte ırmağı geçti. Ancak, yirmi kadar levendi, düşman tarafında kalmıştı. Oruç Reis, kurtulma ümîdi olmadığını bile bile, leventlerini yalnız bırakmamak için tekrar düşmanları arasına daldı. Nehri geçmeye çalışırken leventlerinin çoğu hayatını kaybetti. Tek kollu Oruç Reis, yanındaki son levendin de öldüğünü gördükten sonra, aldığı mızrak yarası sonucu öldü.
Oruç Reis'in ölümünü İspanya Kralı'na ispatlamak isteyen İspanyollar cesedin başını keserek almışlar ve bal dolu bir torba içerisine koyarak İspanya'ya götürmüşlerdir. Bunu yapmalarının nedeni, birçok kereler Oruç Reis'le çatışmaya giren İspanyolların, onu öldürdüklerini İspanyol Kralı'na bildirmelerine rağmen bunların hiçbirinin doğru çıkmamasıdır.
Oruç Reis'in başı kesik bedenini alan leventler onu Cezayir'e getirdiler ve Cezayir'in ulusal evliyalarından olan Sidi Abdurrahman'ın Kasbah'da bulunan Sidi Abdurrahman Camii yanındaki türbesine gömdüler. Bugün Oruç Reis ve Sidi Abdurrahman'ın birlikte yattıkları Cezayir Kasbah'daki bu türbe, Arapça öğrenen çocuklar için mahalle okulu olarak kullanılmaktadır.
Oruç Reis'in 1518’de hayatını kaybettiğinde, kırk sekiz yaşında olduğu tahmin edilmektedir.
Karakteri
Sınır boylarında akıncıların yaptıkları, yıldırma ve fethe hazırlama faaliyetlerini denizde gerçekleştiren cesaret ve kahramanlık timsâli deniz kurtlarından biri olan Oruç Reis, katıldığı muharebede can ve mal endişesi duymazdı. Elde ettiği ganimetleri fakir ve kimsesizlere, leventlerine dağıtır, varını yoğunu cihâd ve gazâ için sarfederdi. Cömert, âlicenap, yardımsever, merhametli olan Oruç Reis, ciddî ve sertti. Bütün leventleri tarafından, bir baba gibi sevilirdi. Çok iyi bir muhârip, tehlikeli zamanlarda en iyi çareleri bulmakta zorluk çekmeyen bir komutandı.
Türk Deniz Kuvvetlerinde Oruç Reis onuruna bazı deniz araçlarına ismi verilmiştir.
UMUR BEY
Anadolu Selçuklu Devleti’nin Moğol baskısına dayanamayarak, 1308 yılında parçalanmasından sonra özellikle Batı Anadolu’da bir takım Uç Beylikleri kurulmuştur. Bu Uç Beylikleri, (Karesioğulları, Saruhanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Candaroğulları) Türk Deniz Tarihi’nin hızını kaybeden gelişim sürecine yeni bir ivme, yeni bir heyecan kazandırmışlardır.Aydın civarında 1308 yılında kurulan Aydınoğulları Beyliği, özellikle Umur Bey döneminde denizcilikte büyük atılım yapmıştır. 1095 yılında Çaka Beyin ölümüyle yaklaşık iki buçuk asır süren Türk denizciliğinin sessizliği, Umur Beyle sona ermiştir. Babası Aydınoğlu Mehmet Bey’in 1334 yılında ölümü üzerine Beyliğin başına geçen Umur Bey, 1334-1348 yılları arasında Ege’de, Bizanslılar ve Cenevizlilere karşı büyük başarılar kazanmış; Rodos’tan Çanakkale Boğazı’na kadar, Mora ve Rumeli kıyıları da dahil olmak üzere denizlerde kesin bir kontrol sağlamıştır. Haçlı Ordusuna karşı son derece atak ve taktik baskın şeklinde manevralar yapan Umur Bey, 1348 yılında çetin deniz muharebelerinin birisinde şehit olmuştur.
KARAMÜRSEL BEY
Karamürsel’in 1323 yılında fethi ile Marmara Denizi’ne ulaşan Osmanlı Beyliği, 1324 yılında Batı komşusu Karesi Beyliği’nden yardım maksadıyla Mürsel Bey komutasında gönderilen 24 gemiden oluşan kuvvet sayesinde denizlerle tanışmış ve güçlü bir Deniz Kuvvetine gidecek uzun yoldaki ilk kararlı adımlarını atmıştır.Osmanlı Beyliği, Doğu Marmara’da kesin bir hakimiyet sağlayınca, deniz gücünün kurumsallaşması için çalışmalar başlatılmıştır. Karamürsel’de 1327 yılında ilk Osmanlı Tersanesi kurulmuş; burada ilk Osmanlı savaş gemisi inşa edilmiştir. Donanma hiyerarşik bir sistemle teşkilatlandırılarak, Donanma Komutanı’na, “Derya Beyi” unvanı verilmiştir. Kara Mürsel Bey, Osmanlı Devleti’ndeki ilk “Derya Beyi” olarak Türk Deniz Tarihi’nin öncüleri arasında yerini almış, ölümünden sonra isminin verildiği şimdiki Karamürsel İlçesinde ebedi istirahatine çekilmiştir.
Mürsel Bey; denizcilik bilgisi, kahramanlığı ve denizlerdeki çatışmalarda göstermiş olduğu üstün başarıları nedeni ile Osmanlı Beyliği içerisinde haklı bir şöhrete sahip olmuş; kendisine, cesaret ve atılganlığı nedeniyle, “Kara” unvanı verilmiştir.
TURGUT REİS
Turgut Reis, 1485 yılında, Muğla/Menteşe’nin Saravuloz köyünde dünyaya gelmiştir. Korsan gemilerinde tayfa olarak çalışmış, 1538 Preveze Deniz Savaşı’nda Barbaros Hayreddin Paşanın emrinde bulunmuş ve zaferin kazanılmasında büyük hizmetleri olmuştur. 1540’ta Cenovalılara esir düşmüş ve üç yıl bir gemide forsa olarak kalmıştır.Turgut Reis, Barbaros Hayreddin Paşa tarafından kurtarılınca kendisine bir donanma oluşturulmuştur. Cerbe Adası’nda üslenmiş ve Kandiye’yi fethetmiştir. Barbaros Hayreddin Paşanın 1546 yılında vefatından sonra Akdeniz’de onun yerini doldurmuş, Osmanlıların deniz egemenliğinin sürmesini sağlamıştır.
1550 yılında Osmanlı Devlet hizmetine giren Turgut Reis, Batı Akdeniz’deki faaliyetleri ile Avrupa’nın korkulu rüyası haline gelmiştir. Trablusgarp, 15 Ağustos 1551’de Turgut Reis tarafından zapt edilmiş ve bu fetihten sonra “Trablusgarp Fatihi” olarak anılmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman, Turgut Reis’e Trablusgarp Beylerbeyliğini vermiştir. Turgut Reis, Kaptanı Derya Piyale Paşa ile deniz seferlerine katılmış, 1560 yılında Cerbe Deniz Zaferinin kazanılmasında en büyük pay sahiplerinden biri olmuştur. Turgut Reis, 23 Haziran 1565 tarihinde ileri yaşına rağmen katıldığı Malta Kuşatması’nda şehit olmuştur.
KEMAL REİS
1488'de Mısır seferinde Kadırga Reisi olarak görev alan Burak Reis'in doğum yeri ve hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Burak Reis, Sultan II. Bayezid’in daveti üzerine Kemal Reis ile birlikte Batı Akdeniz’den gelerek, Osmanlı devlet hizmetine giren ünlü denizcilerimizdendir. Burak Reis 12 Ağustos 1499’da Ege Denizi’nde Venedik donanmasına karşı büyük bir savaş vermiş,1000 mürettebatlı iki büyük düşman gemisi arasına sıkışan gemisini tutuşturmak suretiyle kendi gemisiyle beraber Venedik gemilerini de yakmıştır. Bu arada kendisi de şehit düşmüştür. Türk denizcilik tarihinde, sularında bu muharebelerin cereyan ettiği Brodano Adası’na kahraman Reis’e izafeten “Burak Adası” ismi verilmiştir.KAPTAN-I DERYA KILIÇ ALI PAŞA
Barbaros Hayreddin Paşa tarafından yetiştirilen denizcilerden olan Uluç Ali Reis, Turgut Reisin yanında 1560 yılında Cerbe Deniz Savaşında yer almış ve zaferin kazanılmasında önemli faaliyette bulunmuştur. 1565 yılında Turgut Reis ile Malta Kuşatmasında yer almıştır. Turgut Reisin 1565 yılındaki vefatından sonra Trablusgarp Beylerbeyliğine atanan Uluç Ali Reis, 1568 yılında Cezayir Beylerbeyliğine getirilerek, bu görevde 1571 yılına kadar kalmıştır.
1571 yılında İnebahtı Deniz Savaşı’nda Osmanlı Donanmasının üçte ikilik bir kısmı, Donanmanın sağ kanat komutanı ve Cezayir Beylerbeyi Uluç Ali Reisin kullandığı gemiler hariç, Haçlı Donanması tarafından yok edilmiştir. Bu savaşta göstermiş olduğu cesaret ve feragatın karşılığı olarak Sultan II. Selim: Uluç Ali Reise, 28 Ekim 1571 tarihinde “Kılıç Ali Paşa” adını vererek, Osmanlı Donanmasına Kaptan-ı Derya olarak atamıştır.
Osmanlı Donanmasının üçte ikilik kısmının İnebahtı (Lepanto)’da yok olmasından sonra, Kılıç Ali Paşanın gayreti ile beş ay gibi kısa bir sürede İstanbul ve Gelibolu tersaneleri başta olmak üzere bütün Osmanlı tersanelerinde olağanüstü gayret gösterilerek en az eskisi kadar güçlü bir donanma inşa edilmiştir. Kılıç Ali Paşanın komutasındaki yeni donanmanın yaptığı bir sefer ile 1574 yılında Tunus yeniden Osmanlıların eline geçmiştir. Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşanın vefatı olan 1587 yılına kadar geçen on beş yıllık sürede Osmanlı Donanması, dünyanın en güçlü donanması olarak varlığını korumuştur.
SALİH REİS
Barbaros Hayreddin Paşanın yetiştirmiş olduğu ünlü reislerden birisi de Salih Reis'tir. Salih Reis muhtemelen 1486 yılında doğmuş olup, küçük yaşta denizciliğe olan istidadından dolayı denizlere açılarak akınlar yapmaya başlamıştır. Bir çok başarılar elde ederek Barbaros Hayreddin Paşanın hizmetine girmiştir. Barbaros Hayreddin Paşanın, Osmanlı Devlet hizmetine girerken getirmiş olduğu on sekiz reisten birisi de Salih Reistir. Salih Reis, Preveze Deniz Savaş’ında Barbaros Hayreddin Paşanın gemilerinin sağ kanadına komuta etmiş ve savaşın kazanılmasında büyük gayretler sarf etmiştir.Barbaros Hayreddin Paşa, 1543’te Fransa Seferinde iken, Salih ve Hasan Reisleri İspanya ve Katonya Sahillerine akın yapmak için göndermiş ve buralardan birçok ganimet elde etmişlerdir. Barbaros Hayreddin Paşanın 1546’daki vefatından sonra Salih Reis, 1551 yılında Cezayir Beylerbeyliğine atanmıştır. 1553 yılında Fas’ı Osmanlı Devleti’ne bağlamış, bu büyük başarıdan sonra Cezayir’e geri dönmüştür. Salih Reis 1556 yılında vefat etmiştir.
KAPTAN-I DERYA CEZAYİRLİ GAZİ HASAN PAŞAÜnlü Osmanlı denizcisi ve devlet adamı Cezayirli Gazi Hasan Paşa, çok küçük yaşta İran sınırında esir edilerek Tekirdağlı bir tüccar tarafından satın alınıp, kendi çocukları ile birlikte Tekirdağ’da büyütülmüştür.
17-18 yaşlarına geldiğinde efendisi tarafından azat edilince Cezayir’e gelmiş ve Cezayir Garp Ocağında yıllarca çalışmıştır.1770 Çeşme Deniz Muharebesinde bindiği gemi ateş almış, Hasan Bey, yanan gemiyi Rus amiral gemisine yanaştırarak her iki geminin birden yanmasını temin etmiş ve bu esnada yaralı olarak denize atlamış ve yüzerek denize çıkmıştır. Çeşme Muharebesinden sonra Rusların eline geçen Limni Adası’nı Ruslardan kurtarmıştır. Bu başarılarından dolayı kendisine, Sultan III. Mustafa tarafından 28 Ekim 1770 tarihinde Kaptan Paşalık ve Gazilik unvanları verilmiştir.
III.Mustafa ve I.Abdülhamit dönemlerinin Kaptan-ı Deryası olan Cezayirli Gazi Hasan Paşa, her yönüyle çökmüş bir Bahriyenin, olmayan bir Donanmanın başına Kaptan-ı Derya olarak getirilmiştir.
Cezayirli Gazi Hasan Paşa; denizcilikten, deniz savaşı tekniğinden yoksun kalmış Bahriyeyi bir reform ile düzene sokmak, Bahriye ve fen devrini açmak, Tersaneyi canlandırmak Osmanlı Devletine yeniden bir Donanma kazandırmak üzere çalışmaya başlamış ve 100 Kalyonun yapımını Sultan III. Mustafa’ya onaylatmıştır.Cezayirli Gazi Hasan Paşa, yalnız deniz ve kara harplerinde yararlılık ve kahramanlık göstermekle kalmamış, idare ve teşkilat içinde büyük bir kudret sahibi olduğunu göstermiştir.
Bahriyeye fen devrini açmak üzere Cezayirli Gazi Hasan Paşanın Kasım 1773’de Kasımpaşa’da açmış olduğu, bugünkü Deniz Harp Okulu’nun çekirdeğini teşkil eden “Mühendishane-i Bahri-i Hümayun”, onun yaptığı büyük hizmetler arasındadır.Cezayirli Gazi Hasan Paşa, 1783 yılında kendi imkanları ile Kasımpaşa’da Kalyoncu Kışlasını inşa ettirerek, bu mürettebatın inzibat ve düzen içinde yaşamasını sağlamıştır ki, bu bina halen Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Karargah binası olarak hizmet vermektedir.
Cezayirli Gazi Hasan Paşa, Sultan III.Selim tarafından Sadrazamlığa atandığı tarihten kısa bir sonra 1790 yılında vefat etmiştir.
PİYALE PAŞA
Piyale Paşa, 14 yıl Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kaptan-ı Deryalık yapmış ve önemli zaferler kazanmış bir denizcimizdir. Piyale Paşa, Hırvat veya Macar devşirmelerindendir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında henüz çocukken Saraya alınmış, Enderun’un tahsil ve terbiyesi ile yetişmiştir.Uzun bir eğitim döneminden sonra 1547’de Enderundan Kapıcıbaşılık unvanı ile çıkmış olan Piyale Paşa, 1554 yılında Sinan Paşanın vefatı üzerine Gelibolu Sancak Beyliği ile Kaptan Paşalığa getirilmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’ın şan ve zaferler ile dolu geçmekte olan döneminde, Piyale Paşa’ya da büyük sorumluluklar düşmüş, kendisinden Akdeniz’deki Türk hakimiyetinin devamı istenmiştir.
1553 baharında Piyale Paşa, Turgut Reis ile beraber, 60 parçalık bir donanma ile Akdeniz’e çıkmıştır. Bu seferde İtalya, İspanya yalılarında bazı kaleler zapt ve bazıları muhasara edilmiştir.Tunus hududu içinde bulunan Bizerta limanı ve kalesi 1555’de Piyale Paşa tarafından zapt olunarak, Türk hakimiyetine katılmıştır. 1556 yılında 150 parçalık büyük donanma ile Akdeniz’e açılan Piyale Paşa, İspanyolların elinde bulunan Mayorka Adasını ele geçirmiş ve İstanbul’a büyük ganimetler ile dönmüştür.
Piyale Paşa, 14 Mayıs 1560 tarihinde Haçlı Donanmasına karşı Cerbe Deniz Zaferini kazanarak, Akdeniz’de Türk hakimiyetini sağlamlaştırmıştır. Piyale Paşa, bu başarısından dolayı Kanuni Sultan Süleyman tarafından Cezayir Beylerbeyliğine yükseltilmiştir.
Piyale Paşa, Cerbe Deniz Zaferinden sonra 1565 Malta kuşatmasında Turgut Reis ile beraber bulunmuş ve bu seferin ertesi yılında, Sakız Adasını ele geçirmiştir. Bu dönemde Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatı yerine yerine geçen II.Selim, Piyale Paşaya Kubbe Vezirliğini vermiş, Yeniçeri ağası Müezzinzade Ali Paşayı Kaptan Paşalığa getirmiştir. Müezzinzade Ali Paşa, 1571’de İnebahtı’da yenilgiye uğramış, ve 14 yılık Kaptan Paşalığı esnasında daima zaferler kazanmış olan Piyale Paşa, hayatında böyle acı bir mağlubiyetin şahidi olmuştur.
Piyale Paşanın Kasımpaşa’da Büyük Piyale Paşa Camisi, mescidi, medrese ve tekkesi bulunmaktadır. Piyale Paşa, bu caminin yanındaki türbede; oğulları ve kızları ile beraber yatmaktadır.
MURAT REİS
Murat Reis denizciliğe Cezayir'de korsanlıkla başlamıştır. Turgut Reisin yanında yetişmiştir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı Donanması hizmetine girmiştir. Piri Reis, Murat Ali Reis komutasında birçok savaşta bulunarak yararlıklar göstermiştir.1538 Yılında Haçlılara Karşı Yapılan Preveze Deniz Savaşına, Turgut Reis komutasındaki filoda Reis olarak katılmıştır. Savaşta gösterdiği başarı ününü arttırmıştır. Bu tarihten sonra Turgut Reisin yanından ayrılmamıştır. Onunla deniz savaşlarına katılmaya devam etmiştir.
Daha sonra başarılarından dolayı Necit'te Katif Sancakbeyliğine atanmıştır. Bu esnada Osmanlılar Hint seferlerine başlamış, Basra’daki Donanmanın başına Hadım Süleyman Paşa atanmıştır. Portekiz baskısı altında ezilen Hintli Müslüman Tacirler, ilk etapta Osmanlılara yardım etmişlerdir.Hadım Süleyman Paşadan sonra Süveyş Kaptanlığına Piri Reis getirilmiştir. Bu sırada Katif'te bulunan Murat Reis, Basra Körfezinin Lahsa kıyısında küçük bir liman şehri olan Katye Sancak Beyliğine tayin edilmiştir. 1552 yılında, Piri Reisin Portekizlilerle yaptığı savaşta yenilmesiyle Süveyş Kaptanlığının başına Murat Reis atanmıştır.
Süveyş Kaptanı Murat Reise Basra’da bulunan donanmayı onartarak Kızıldeniz’e götürmesi emri verilmiştir. Murat Reis 26 parça gemiyi onartmış,1554 yılında, bunlardan sekizini harekat için Basra'da bırakarak, geri kalan 18 parça gemiyle Şattülarap'tan yola çıkmıştır.
Basra Körfezini geçerek Hürmüz Boğazından Aden Körfezine çıkmış, Umman Kıyısında seyretmeye başlamıştır. Burada 25 gemiden oluşan Portekiz Donanmasıyla karşılaşmıştır. Yapılan savaşta her iki taraf da kesin bir sonuç alamamıştır. Birkaç Portekiz gemisi batırılırken, Murat Reis iki gemisini kaybetmiştir. Savaştan ümidini kesen Portekizliler Hindistan'a doğru çekilmişlerdir.
Savaş gücü kırılan Murat Reis bunları takip edemediğinden hasara uğrayan gemilerle Kızıldeniz'i geçmenin güçlüğünü anlayarak Basra'ya geri dönmüştür. Osmanlı Hükümetince başarısızlık olarak değerlendirdiği bu olaydan sonra, Süveyş Kaptanlığı Murat Reisten alınarak Seydi Ali Reis'e verilmiştir. Murat Reis de Akdeniz'de başka bir göreve tayin edilmiştir. Sultan II. Selim ve III. Murat zamanlarında bir çok deniz savaşlarına katılmıştır. Sultan I.Ahmed zamanında Mora Sancakbeyliğine getirilmiştir. Son olarak Kıbrıs'ın Baf Limanı önünde Maltalılarla savaşmıştır. "Kara Cehennem Cengi" adı verilen bu savaşta Murat Reis şehit düşmüş ve Rodos'a gömülmüştür.
MEZAMORTA HÜSEYİN PAŞA
Mezamorta 1683 yılında Cezayir Beylerbeyliğine getirilmiştir. Bu görevde iken Fransızlara karşı zaferler kazanmıştır.Venedikliler Sakız Adasını işgal edince 7-8 Şubat 1695 tarihinde, 44 gemiden oluşan Türk Donanması Kalyonlar Kaptanı sıfatı ile eski Foça önündeki Orak Adasından kalkarak Venedik Donanmasının bulunduğu Koyun Adalarına gitmiştir.
Burada 60'tan fazla gemiden oluşan Venedik Donanmasını bozguna uğratıp bir çok gemilerini batırarak 9 Şubat 1695'te büyük bir zafer kazanmıştır.1696'dan 1701 yılına kadar Kaptan-ı Derya olarak görev yapan Hüseyin Paşa, ıslahatçı bir Amiral idi. Emrindeki donanmanın eksikliklerini bildiği için yeni düzenlemelere girişmiş ve yeni bir Bahriye Teşkilât Kanunu hazırlamıştır.
ALİ MACAR REİS
Ali Macar Reis 16’ncı yüzyılda yaşamış ünlü bir Türk denizcisidir. Daha çok yapmış olduğu haritalar ve denizcilik konusundaki çalışmaları ile tanınmaktadır. Ali Macar Reis, hazırlamış olduğu eserlerini 1566 yılında tahta çıkan Sultan II.Selim’e sunmuştur. İnebahtı Deniz Savaşı'na da katılan Ali Macar Reis, bu savaşta Türk Donanmasının merkez bölgesinde bulunan gemilerin birinde kaptan olarak görev yapmıştır.Ali Macar Reisin dünyaca ünlü Atlası, yedi haritadan oluşmaktadır. Bunlar: “Karadeniz”, “Doğu Akdeniz ve Ege”, “İtalya”, “Batı Karadeniz ve İber Yarımadası”, “İngiliz Adaları ve Avrupa'nın Atlantik kıyıları”, “Ege Denizi, Batı Anadolu, Yunanistan” ve “Dünya” haritalarıdır. Atlas, dönemine ait kahverengi bir cilde sahiptir. Ön ve arka kapakların ortasında, Osmanlı cilt sanatının süsleme öğesi şemse bulunmaktadır. Kapakların kenarı ayrıca altın yaldız ve cetvel ile çevrelenmiştir. Ön cilt kapağının iç yüzündeki ebrunun üst kenarında, “Bu harita Ali Macar'ındır, gaflet olunmaya” notu yer almaktadır.18 sayfadan oluşan atlasta, deri parşömen üzerine çizilen haritalar yedi çift sayfa üzerinde 31x43 cm’lik alanı kaplamaktadır. Atlasta yer alan ilk altı harita, 16’ncı yüzyıl Osmanlı deniz haritalarının tipik örneğidir. Sonuncusu bir dünya haritasıdır.
SEYDİ ALİ REİS
Coğrafya alanında 16’ncı yüzyılda eserler vermiş Osmanlı denizcilerinden birisi de Seydi Ali Reis'tir. Çok yönlü kişiliği Osmanlı toplumunun en tanınmış simalarından birisi olmasını sağlamıştır. Baba mesleği olan denizciliğe merak salmış; bu konuda eğitim görmüştür. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1522 yılındaki Rodos Seferi’ne katılmış; Barbaros Hayreddin Paşanın emrinde Preveze Deniz Savaşı’nda Osmanlı Donanmasının sol kanadına komuta etmiştir. Daha sonra Sinan Paşa ile seferlere çıkmış ve Filo Komutanlığı yapmıştır. Onun ne denli önemli bir deniz bilimcisi olduğunu Katip Çelebi açık ve net bir şekilde dile getirir: “Seydi Ali Reisten sonra tersane ocağına onunla mukayese edilecek bir başkası gelmemiştir.”Hint Kaptanlığına 02 Aralık 1553’te atanmış ve Basra’da bulunan Hint Denizleri Filosunu Mısır’a getirmekle görevlendirilmiştir. Bu görev, coğrafya ve kartografya alanında eşsiz eserler vermesini de sağlamıştır. Seydi Ali Reis, Muhit’i yazarken daha önce kaleme alınmış eserler ile bu sularda önceden seyir yapmış denizcilerden yararlandığı gibi, kitaba kendi bilgi ve deneyimlerini de eklemiştir.
On bölümden oluşan eser şu konuları içermektedir: Yön tayini, zaman hesabı, takvimler, pusula taksimatı, denizcilik için önemli bazı yıldızların yeri ve adları, tanınmış limanlarla adaların kutupyıldızına göre yerleri, astronomik bilgiler, rüzgarlar ve muson yağmurlarının başlangıç tarihleri, sefer yolları, büyük tufanlar ve alınacak önlemler. Kitap, Hint Denizleri için hazırlanmış önemli bir atlas niteliğindedir.
Muhit (Okyanus), Batı dünyasında ilgi görmüş ve bazı bölümleri çeşitli dillere çevrilmiştir. Katip Çelebi, ünlü eseri Cihannüma’yı yazarken Cava, Sumatra, Seylan ve diğer adalara ait bilgileri Muhit’ten aktarmıştır. Seydi Ali Reis, 1557 yılında kaleme aldığı “Mirat’ül Memalik (Ülkelerin Aynası)” adlı eserinde, Basra’dan İstanbul’a kadar üç yıl yedi ay süren maceralı yolculuğunu kaleme almıştır. Ayrıca, bu eserinde öz geçmişi ile ilgili bilgiler de yer almaktadır.
Seydi Ali Reisin, “Muhit ve Mirat’ül Memalik”ten başka iki kitabı daha bulunmaktadır. Astronomiye ait bilgiler içeren bu kitaplardan ilki, Ali Kuşçu’nun “Fethiye” adlı eserinin ilavelerle çevirisi olan “Hulasatü’l Hey’e (Astronominin Özeti)” dir. Diğer eseri olan “Mir’at-ı Kainat (Kainatın Aynası)”da yıldızlar ve güneşin yüksekliğinin ölçülmesi, zaman ölçümü, kıblenin belirlenmesi konularında bilgiler verilmektedir.Seydi Ali Reis 1562 yılında İstanbul'da vefat etmiştir.

Elif Eylül Demir
Feyzullah Karaman