Ben demiyorum İsviçre Bankası UBS diyor: "Küresel servet uçurumu derinleşiyor"

Ben demiyorum İsviçre Bankası UBS diyor: "Küresel servet uçurumu derinleşiyor"

Son yıllarda Türkiye’de gelir dağılımına ilişkin ciddi eleştiriler yapılıyor.
Yanlış mı? Hayır değil.
Ne yazık ki; zengin daha da zenginleşirken ve dolar milyoneri sayısı her geçen yıl daha da artarken fakir daha da fakirleşiyor ve orta gelir grubu gitgide azalıyor.
Bu ciddi bir sorun mu? Maalesef evet…
Düşünsenize; küçük bir azınlığın geliri gün be gün artarken ahalinin kahir ekseriyetinin hem gelirinin, hem de alım gücünün düşmesi ne kadar vahim bir şey.
Ama arkadaşlar, bu durum sadece Türkiye’ye mahsus bir durum değil.
Tüm dünyada benzer bir gelir dağılımı eşitsizliği yaşanıyor.

Mesela:
İsviçre Bankası UBS
küresel servet dağılımına ilişkin bir rapor açıklamış.
Tespiti şu:
“Küresel servet uçurumu derinleşiyor.
Dünya genelinde milyarder sayısı geçen yıla göre yüzde 9 civarı artarak neredeyse 3000’e ulaşmış.
Bu milyarderlerin serveti de yaklaşık yüzde 13 artmış.

Peki,
Bu 3000 kişinin toplam serveti ne kadara ulaşmış?
Yaklaşık 16 trilyon dolara…”
Bu ne anlama geliyor?
Az önce Türkiye’den hareketle bahsettiğim gelir dağılımı bozukluğunun küresel/kronik ve artan bir uçuruma dönüştüğü anlamına geliyor.

Dengesizliğin küresel bazda olması Türkiye’de olan gelir dağılımı adaletsizliğini meşrulaştırıyor mu?
Tabi ki hayır ama dünya öyle bir hale geldi ki; küresel ekonomide ortaya çıkan olumluluk veya olumsuzluğun Türk ekonomisini ve özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan tüm diğer ekonomileri etkilemesi kaçınılmazdır.

Arkadaşlar!
Bu durum Amerika’nın başlattığı ve yine Amerika’nın bitirebileceği bir furyadır.
Hatırlayın:
2010’lara kadar aynı Amerika tüm dünyayı dolara boğdu. Adeta bol keseden dolar dağıttı.
Türkiye ve benzeri ekonomik parametrelere sahip ülkeler için, o zamanlar bu durum, bulunmaz bir nimetti.
Ama Amerika doları dağıtırken de geri çağırırken de bir bilinç dahilinde hareket ediyor; iyi/güzel/hoş görünen icraatlarını bile, bir bilinç dahilinde yapıyordu.
Şimdi ise küresel ekonomiye farklı bir örneklik sergiliyor.
Zenginleyen kişiler ve şirketler, fakirleşen devletler ve halklar…
Aslında ne acıdır ki; bu durum, spontane ve istenmeden oluşan bir realite değil. Bile isteye oluşturulan bir kompozisyon.
Genel ekonomi ve toplumların selameti açısından normal mi?
Kesinlikle değil…
Ama bugünün dünyasında normal diye bir şey kaldı mı ki…

Görünen boyutuyla bir bakalım:
Trump gibi bir adamın dünyayı hop oturtup hop kaldırdığı bir dünyada ekonomik verilerin/gelir dağılımının veya servet transferinin normal olabilmesi mümkün mü Allah aşkına…
100-150 yıllık diplomasinin yerle bir olduğu,
Evrensel değer yargılarının değersizleştiği; yeni ve tekno değerlerin baskın hale geldiği,
Devletlerarası bilindik ittifakların sarsıldığı, dost-düşman karıştığı ve uluslararası ilişkilerin hibrit hale geldiği,
Amerika/Trump, bir yandan güce dayalı bir barış dayatırken, öte yandan Trump’la gelen barışın, savaşlardan daha fazla tahribat yarattığı,
Teknoloji şirketlerinin devletlere meydan okuduğu ve hatta ülkelerde iç siyasetlere doğrudan müdahil olduğu bir dünyada ekonominin normal/olağan olması ve ülkelerde gelir dağılımının insaflı/makul ve kabul edilebilir olabilmesi mümkün mü?

Sonuç:
Türkiye ekonomisi eleştirilebilir ve kaldı ki eleştirilecek yanı/eksikleri ve sorunları da oldukça fazla…
Ama eleştiriyi yaparken, küresel ekonomik durumdan da sarfı nazar edilmemeli.
Sırf iktidara muhalefet için her şeye muhalefet etmek, her şeye kötü demek ve düzeltme çalışmalarını/alınan önlemleri görmezden gelmek en basitinden pek de insaflı bir yaklaşım değildir.
Maalesef küresel servet uçurumunun artmasından Türkiye’nin azade kalması mümkün değildi ve kalamıyor.
Özellikle gelir dağılımına ilişkin ortaya çıkan bu çarpıklık/orantısızlık ve adaletsiz pratiğin, bugünden yarına düzelmesi çok zor görünüyor.
Bu bir süreç meselesi ve bu süreç de, küreselle doğrudan ilintili…
Bir de buna küresel siyasi krizleri/gıda-lojistik ve öngörülemeyen krizleri eklersek ve de tüm bunların yeni dünya düzeni yolunda bilinçli yaratılan handikaplar olduğunu hesaba katarsak; hep dediğim gibi 2030’a kadar ne Türkiye’ye, ne diğer gelişmekte olan ülkelere ve hatta ne de gelişmiş ülkelere huzur ve rahat yok…
Görünen o ki; epeyce bir zaman daha,
Dünya, zenginler ve onların insafına kalmış, gün be gün sayıları artan fakirlerin dramına sahne olacak!

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet