TİC Holding Header
  • USD 32.34
  • EUR 34.879
  • Altın 2392.52
  • BIST 100 10276.88

Tesadüfen İmamoğlu, tesadüfen İBB Başkanlığı ve tesadüfen mahkûmiyet kararı!

Tesadüfen İmamoğlu, tesadüfen İBB Başkanlığı ve tesadüfen mahkûmiyet kararı!
Tesadüflere inanmam,
Hele de, konu siyasetse hiç inanmam…

1993'de Tansu Çiller tesadüfen DYP Genel Başkanı seçilmedi ve tesadüfen Başbakan olmadı.
90'lı yılların sonunda hasta olan Ecevit tesadüfen başbakan olmadı.
Devlet Bahçeli MHP'nin başına tesadüfen geçmedi.
2001 Ekonomik Krizi tesadüfen ve spontane ekonomik gelişmeler sonrasında olmadı.
Ve hatırlayın;
Ekonomik kriz sonrası Bahçeli'nin "Hadi 3 Kasım 2002'de seçime gidelim o halde" demesi de tesadüfen değildi.

Erdoğan'ın iktidar oluş sürecine bakın,
Pek çok gelişme doğal seyrinde gibi görünse de, bugünden düne bakınca, olan şeylerin asla tesadüfen olmadığı aşikar.
Geçtik bunları,
Seçimi kazanmasına rağmen siyasi yasaklı olduğu gerekçe gösterilerek Başbakan yapılmayan Erdoğan'a, en büyük muhalifi Baykal eliyle Başbakanlık yolunun açılması tesadüf olabilir mi hiç!

Geldik 2010'lara,
Baykal'a çekilen kaset operasyonu ve sonrasında Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı olmasına; kimse tesadüf demesin, asla inanmam…
MHP'li bazı milletvekillerine yaşatılan kaset operasyonları,
Tesadüf olması mümkün mü hiç!

Güncele gelelim…
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası Türkiye'de ilginç ve sanki bir plan mahsulü gelişmeler yaşanmaya başlandı.
Yine Bahçeli'nin tesadüfmüş gibi ama hiç de tesadüfen olmayan çıkışıyla, ülke Başkanlık Sistemini gündemine aldı.
Sonra ne oldu?
Referandumla gelen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve 2018 ile birlikte ortaya çıkan şu anki yönetsel sistem doğdu!
Bu esnada çok farklı ilişkiler oluşmaya başladı.
Dünün kanlı bıçaklı düşmanları dostlaştı, yoldaş-kardeş olanlarsa hasımlaştı.
Birbirine siyaset sahnesinde söylenecek en ağır lafları eden Bahçeli ile Erdoğan kankalaştı,
AKP'yi, Ak Parti yapan dama taşları ise AKP'den uzaklaştı-uzaklaştırıldı.
Tesadüf mü idi?
Asla değildi…
Ve bir şey daha oldu,
Erdoğan'ın katı presi ve alan daraltması sonrası daha öncesinde birbirine hasım olan siyasi kadrolar ve bu partilerin toplumsal tabanları birbirine yakınlaşmaya ve gerçek bir tanışmaya-tanıştırılmaya başladı.
CHP ile İyi Parti ve AKP'den ayrılanlar müttefik olup, 2018 yerel seçimlerine işbirliği içinde girdiler.
Normalde olmaz bir şeydi, ilginçti ama oldu.

Geldik zurnanın zırt dediği noktaya; İstanbul'a…
Hep söylenir,
"İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır, kaybedense kaybeder" diye…
Ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için "kelli-felli siyasiler" dururken, Ekrem İmamoğlu ismi ilan edildi.
Herkes "kim bu?" demekte haklıydı çünkü Türkiye'de tanınırlığı yüzde 16 idi.
Üstelik rakibi bir dönem başbakanlık yapmış ve Erdoğan'dan sonra belki de AKP'nin en ağır topu Binali Yıldırım'dı.
Ama bir şey oldu ve İmamoğlu kazandı.
Tesadüfen veya sadece Kılıçdaroğlu'nun bir siyasal fantezisi olarak mı aday gösterilmişti?
Asla…
Bence, muhalefet 2018'deki Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybederken yeni bir plan sahne alıyordu.
2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlık…
Simülasyon 2018 yerel seçiminde yapılmıştı ve başarılı olmuştu.
Bu durum tesadüfî değildi ve özellikle Kılıçdaroğlu-Akşener ikilisinde vücut bulan bir plan ve organizasyonun sonucu idi.

Bugüne gelirsek;
İmamoğlu ile ilgili seçim yasağını da kapsayan bir mahkûmiyet kararı alındı.
Bu karar tesadüfen veya yargının doğal işleyişi neticesinde mi alındı?
Asla…
Çünkü günümüz Türkiye siyasetinde ve iktidarın kazanma arzusu çerçevesinde bakılınca; bu karar "mahkemelere-hakimlere bırakılmayacak kadar" önemliydi!
Çünkü iktidar sloganı olan "durmak yok yola devam" stratejisi artık muhalefetin yürüyüşünün özeti olmaya başlamıştı…

Şimdi bir parantez açmak istiyorum.
Altılı masadaki parti başkanlarından herhangi birinin aday gösterileceğini hiç düşünmedim ve hala düşünmüyorum.
Özellikle Akşener ve Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası böyle bir karar aldıklarına ve yerel seçimden çıkan müspet sonuçla da bu yürüyüşe devam ettiklerine inanıyorum.

Anadolu'da bir söz var;
"Ya imam olacaksın, ya da imam bulacaksın"
Sanırsam-galiba-muhtemelen Akşener-Kılıçdaroğlu ikilisi de bunu düşünmüş olsalar ki; imam bulmaktan öte bir imam oğlu buldular…
Neden bugüne kadar dile getirmediler derseniz; bu iki lider de, adaylarının yıpranmasını-yıpratılmasını istemedikleri için, eleştiri oklarının kendi üzerlerine gelecek olmasına rağmen sabırla bugünlere geldiler.

Ben, Millet İttifakı'nın adayının İmamoğlu olacağını düşünüyorum.
İktidar ve Erdoğan da böyle düşünmüş ve İmamoğlu'nun kazanma ihtimalini yüksek görmüş olmalı ki; yaşanan yargısal operasyon geldi!
Hatta kendi iktidar oluş süreçleriyle özdeştirmelere giriştiklerini bile görüyorum.
Bu yüzden süreci tanımlarken "Erdoğan'ın çıkış süreciyle aynı değil ki" deme gereğini sık sık dillendirmeleri ve İmamoğlu ile ilgili kendi vicdanlarına da ağır gelen yargısal sonuca dair tespitleri, aslında bilinçaltının isyan ve ihanetinden başka bir şey değildir.

Bu arada, daha önce "aday önerim İlhan Kesici demiştin" diyebilirsiniz.
Hala önerimin arkasındayım ve hala isabetli olacağını düşünüyorum.
Kaldı ki, İmamoğlu için aday önerim demedim; aday gösterileceğini düşündüğüm isim dedim…

Parantezi kapatıp yeniden sürece bakarsak;
Mahkemenin verdiği İmamoğlu kararıyla birlikte pandoranın kutusu açıldı.
Önümüzdeki günlerde tesadüfen gibi görünen/gösterilmeye çalışılan ama hepsi planlı ve planlanmış öyle şeylere şahit olacağız ki…
Mesela;
—Eli güçlenen İmamoğlu'na "ya mahkum edilirse" kuşkusuyla güçlü karşı çıkışların artması,
—Yargı süreçleri beklenmeden İmamoğlu'nun İçişleri marifetiyle görevden alınması, kayyım veya AKP'li bir meclis üyesinin başkanlığa getirilmesi,
—Cumhurbaşkanı adayı yapılan İmamoğlu'nun iyi performans sergilemesi ve iktidarın tüm popülist icraatlarına rağmen Erdoğan'ın kazanamayacak olması durumunda bir anda hızlandırılacak yargısal süreçle İmamoğlu'nun mahkumiyetinin onanması,
—Tüm bunlara rağmen yine de iktidar lehine bir seçmen eğilimi ve kazanma ihtimali oluşmazsa; Suriye Harekatı, içsel bazı karışıklıklar, sığınmacı sorunu, ekonomik gidişat gibi sorunlardan biri veya birkaçının bileşkesi gerekçe gösterilerek, "ülkede sağlıklı bir seçim yapılacak huzur, sükun ve güven ortamı kalmamıştır" iddiasıyla seçimin ertelenmesi…

Olur mu?
Olur,
Burası Türkiye'dir,
Ve, "olmaz olmaz demeyin, Türkiye'de olmaz olmaz!"
Olacak herhangi bir şey de, asla tesadüfen olmaz!

Sonlandırırken;
İmamoğlu'nun siyaset yürüyüşü-yükselişi devam eder mi?
Eder mi etmez mi onu bilmem ama plan devam ettiği için kesinlikle "devam ettirilir"…

Çok Komik
Bazı AKP'liler diyor ki;
"İmamoğlu kendisini Erdoğan'ın durumuna benzetiyor ve bir mağduriyet çıkartmaya çalışıyor."
Buna çok gülüyorum,
Yahu mahkûmiyet kararını İmamoğlu mu aldırdı?
Ya da, İmamoğlu yargıda böyle bir karar aldıracak kadar güçlü mü?
Üstelik bu benzetmeyi de yapan sizsiniz; İmamoğlu veya CHP'liler de değil…
Acaba diyorum,
Yoksa suçluluk psikolojisinin yüze ve söze vurumu mu bu durum!

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • Egemen Tuna
    korku sardı bunları iyice, medyadaki yalaka yazarların sacma yazilarindan da belli... kaleminize saglik
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri