Ekonomide sıkışan dişli: Türkiye nereye gidiyor?
Türkiye bugünlerde ekonomide bambaşka bir iklimin içinden geçiyor. Yıllardır “üretim–ihracat–istihdam” üçlüsünü merkeze alan kalkınma anlayışı, yerini giderek yüksek vergi – yüksek faiz – sıkı denetim üçgenine bırakmış durumda. En çok da üreten, ihracat yapan, istihdam sağlayan kesimler bu dönüşümün altında eziliyor.
Göreve geldiği günden bu yana Mehmet Şimşek, uyguladığı programla Türkiye ekonomisini “soğutmayı” ve enflasyonu kontrol altına almayı hedeflediğini söylüyor. Fakat sahadaki tablo, masadakinden farklı. Çünkü bugün yaşananlar, enflasyonu düşürmekten çok, üretim gücünü kıran bir baskı ortamı oluşturuyor.
***
Vergi Sarmalı: Üreticinin Boğazına Sarılan Görünmez El
Vergi oranları artıyor, yeni vergiler ekleniyor, mükellef üzerindeki denetim ve ceza yükü neredeyse nefes aldırmıyor. Bankalarda kredi muslukları kapalı; açılanlar ise üreticinin karşısına caydırıcı maliyetlerle çıkıyor.
Sonuç?
Artan maliyetler karşısında nefesi tükenen firmalar.
Bugün Türkiye’de üreticinin sabit giderleri öyle bir noktaya geldi ki; birçok işletme ilk adım olarak küçülmeye gidiyor, işçi çıkarmaya başlıyor, bazı sektörler ise çareyi yurt dışına taşınmakta buluyor. Bu tablo, Ak Parti iktidarı döneminde hiç bu kadar sert yaşanmamıştı.
Devletin ihracatçıya destek değil, tam tersine yük bindiren bir politika izlemesi, rekabet gücünü zayıflatıyor. %80 ihracat yapan bir firma bile bugün gelecekten umutsuz hale gelmişse, ortada ciddi bir alarm var demektir.
***
Gerçekler Sahada Farklı: Kâğıt Üstü Parlıyor, Saha Yanıyor
Rakamlarla oynayarak iyileşmiş gibi gösterilen mali tablolar, sahadaki yangını söndürmüyor.
Çünkü gerçek tablo şu:
-Üretici maliyet yükünün altında eziliyor.
-İhracatçı rekabet gücünü kaybediyor.
-İşçi çıkarmalar artıyor.
-Krediye ulaşım neredeyse imkânsız.
-Yüksek faiz ortamı yatırım iştahını öldürüyor.
Ve bu şartlarda enflasyonun düşmesini beklemek tam anlamıyla hayalcilik.
Bir ülke vergi yükü büyürken, enerji-maliyet-banka-finans baskısı artarken ve üretici adeta cezalandırılırken, fiyatlar nasıl düşecek? Hangi işletme yükselen maliyetleri etiket fiyatına yansıtmaz?
***
Devlet–Üretici İlişkisi Nereye Gidiyor?
Bugün Türkiye’de üretici kendini duyulmamış bir baskı altında hissediyor.
Kendi evinin tadilatına bile şirket ortağı olduğu için açıklama yapmak zorunda bırakılan bir sistem, üretimi nasıl teşvik edecek?
Şirket sahipleri kazançlarının %40’ını vergi ve yükümlülüklere verir hâle geldi. Kalanın yarısı ile ayakta durmaya çalışıyorlar. Bu sürdürülebilir değil.
Bir ekonomide üretim gücü çöküyorsa, enflasyonla mücadele de çöker, büyüme de çöker, istihdam da çöker.
***
Çözüm: Vergide Sadeleşme ve Üretime Alan Açan Model
Türkiye’nin artık net bir tercihe ihtiyacı var:
-Tek ve sade bir vergi sistemi,
-Üreticiyi boğmayan denetim anlayışı,
-Faizlerin makul seviyelere çekilmesi,
-Kredi musluklarının üretime açılması,
-İhracatçıya rekabet gücü kazandıracak destekler
Bunlar olmadan enflasyon düşmez, yatırım artmaz, firmalar ayakta kalmaz.
***
Sonuç: Programın Dili Başka, Sahanın Çığlığı Başka
Sayın Mehmet Şimşek’in uyguladığı program, teoride belki şık görünebilir.
Ama sahada gerçek çok daha sert:
Türkiye bugün vergi sarmalında boğuluyor.
Üretim gücü daralıyor.
İhracatçı umutsuz.
Ekonomi nefes almak istiyor.
Ekonominin yönü, üretimin nefesine göre belirlenir.
Eğer üreticinin boğazına sıkılan bu bilançocu el gevşetilmezse, Türkiye’nin en büyük riski enflasyon değil, üretim gücünün erimesidir.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
