Rusya ve Putin’de ‘İşgal Kompleksi’ psikolojisi!..

Rusya ve Putin’de ‘İşgal Kompleksi’ psikolojisi!..

Hiç düşündünüz mü,
Rusya hem kendi bölgesi ve hem de uzak diyarlarda neden bu kadar işgalci ve yayılmacı bir politika izliyor?
Sovyetler Birliği dağılmasına rağmen, Sovyet coğrafyasında kurulan devletler başta olmak üzere; yayılmacı/işgalci emellerinden vazgeçmiyor?
Ben düşündüm,
Rusya'da "İşgal Kompleksi" var.
Yani işgal ve kuşatmaya maruz kalan bir ülkenin işgalcileşmesi gibi.
Neden?
Tarihe bakmakta fayda var.
1200’lü yıllarda Moğollar Rusya’ya saldırdı.
Rusya kaybetti,
Büyük bir işgal ve yıkıma uğradı.
Bugün Rus bilinçaltına hakim olan ve farklı şekillerde dışavuran işgalcilik kompleksi bu dönemde başladı demek yanlış olmaz.

Sonrasında Osmanlı Devletinin yükselmesi,
Napolyon’un Rusya seferi,
Ve sonuncu ise, Hitlerin Rusya saldırısı…
Tüm bu yaşananlar ise Rusya ve Ruslarda travmayı daha da derinleştirdi ve "kuşatılma fobisi"ne dönüştü.
Bu ise Rusları saldırgan/yayılmacı ve işgalci bir reflekse yöneltti.
Hele bir de Rus devletinin başında Çarlık özlemli/Petro hayranı bir Putin olur ise; ortaya PetroPutin gibi bir liderlik çıktı.
Putin’in Ukrayna saldırısı öncesi yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasına baktığımızda bu tarihsel arkaplanı görmek çok mümkün.

1721’de ilan edilen Rus İmparatorluğu hayranlığı,
Lenin ve Sovyetler Birliğinin reddini de içeren keskin nefret söylemleri, neredeyse baştan sona, travmaya dayalı işgal kompleksinin dile vurumuyla doludur.

Bu travmanın farklı bir boyutuna parmak basacağım.
Türkiye’yi ilgilendiren tarihsel boyutuna dair…
Son yirmi-otuz yıldır Rusya’nın yükselişine bakarsak;
Gürcistan’da yaşananlar,
Ermenistan-Azerbaycan  arasındaki Karabağ sorunundaki rölü,
Kafkasya ve özellikle Çeçenleri hakimiyet altına alışı,
Sonra Belarus'u peyk bir devlete dönüştürmesi,
Türkî Cumhuriyetleri elinin altında tutması,
Ukrayna ile Donbas bölgesini sorunlu hale getirip karıştırması ve o esnada Kırım’ı ilhak etmesi,
Sonra sınırötesi boyuta geçerek Suriye İç Savaşında taraf olması ve Akdeniz’e inişi,
Libya’da Hafter saflarında savaşmak için gönderdiği Wagner denilen gayrı resmi silahlı güçleriyle güneyden de Akdeniz’e kıyıdaş olması,
En nihayetinde Kırım’ın ilhakıyla yetinmeyerek Donbas Sorununu bahane edip, bugün tüm Ukrayna’yı işgale girişmesi bize çok önemli mesajlar veriyor.
Yani?
Yanisi şu;
1700-1900 yılları arasında geçen ikiyüz yılda, Rusya ile 10’dan fazla savaş yaptık.
Kendi geçmişini/kendisinin bile yetiştiği Sovyetler Birliğini yerin dibine sokan,
Lenin/Stalin gibi liderleri adeta Rus ve Rusya düşmanı gibi gören,
Sadece yayılmacı/işgalci ve coğrafi genişlemeci Petro’yu yüceltip özenen, hayran olup izinden giden bir Putin var.
Ve bu adam kendi bölgesinde/coğrafyasında,
30 yıl öncesine kadar birlikte yaşadığı insanların ülkesine,
Hem de en ağır itham ve iddialarla suçlayarak saldıran bir adam.
Tam bir pragmatist/oportünist ve yeni nesil enstrümanlarla saldırabilen bir eski kafalı/takıntılı ve Petroist bir kişilik.
Herkesle düşman olabilecek,
Düşmanıyla her an dost haline gelebilecek/görünebilecek,
Hayal ve hedefleri için kendinden başkasını tanımayacak kadar renksiz/kokusuz/şekilsiz/güvenilmez ve yuvarlak bir adam.
Böyle bir portre/profil/kişilik,
Adeta geçmişin hesap defterini tutan bir muhasebeci,
İntikam listesi yapan bir kindar mimiksiz,
Ve bugüne kadar "böl-parçala-yut" nostaljili ve "hibrit/bulanık-kirli savaş" heveslisi bu muhteris; sizce, Türkiye ve Türk dostu olabilir mi hiç!..
Bırakın dostluğu; Türkiye/Anadolu üzerindeki, emellerinden vazgeçmiş olabilir mi!..
Osmanlı piskozundan çıkıp/gerçekten samimi davranıyor olma ihtimali var mı!..
Defalarca yazdım,
Israrla söyledim,
Bu adamdan Türkiye'ye ne dost olur ne de "Kadim Dost" dedim.
Olsa olsa, "…mış gibi" olur.
O da, şuanda menfaatleri bunu gerektirdiği içindir.
Adam binbir surat…
Ama her yüzünün, tek bir yönü var; tarihsel intikam…
Kaldı ki, psikoloji böyle bir şeydir.
İşgale uğrayanın işgalcileşmesi/ yenilenin yenme güdüsü içine girmesi ve kuşatılmamaya çalışma dürtüsü öne çıkar.
Estonya/Letonya/Litvanya gibi Baltık ülkelerinin, Polonya/Romanya/Bulgaristan gibi Doğu Avrupa ülkelerinin NATO’ya girmesini,
Karadeniz’e güneyden en büyük sınıra sahip Türkiye’nin de NATO’da başat askeri güç olduğunu düşünürsek,
Ve Ukrayna’nın da, NATO’ya alınması sözkonusu ise Rusya’nın kuşatıldığını görmemek için kör olmak gerekir.
İşte bu durum Rusya ve Putin’in tarihsel korkularını depreştiren/travmasını hortlatan ve onu saldırgan bir gözü dönmüşe çeviren en büyük kuşatılmışlık tehlikesidir.
Sonuç:
Tamam, Batı/Amerika samimi değil,
Bize dostane yaklaşmıyorlar,
Eyvallah…
Ama Rusya ise hiç samimi değil,
Dostane yaklaşımda hiç değil,
Ve bilinçaltındaki Türkiye/Osmanlı travması hala tazedir.
Saldırma riski, inanın Batı ve Amerika’dan çok daha beter ve fazladır.
Örnek mi istiyorsunuz,
40 yılımızı meşgul eden PKK terör örgütüyle ilgili Rusya’nın ne yapmadığına bir bakın.
Suriye’de yaşadıklarımıza ve orada verdirdikleri zaiyatlarımıza bir bakın.
Daha spesifik örnek olarak da; uçak düşürme olayı sonrası ülkemize dair gösterilen Rusya ve Putin tepkisine bir bakın!..
Çok söze ne hacet…

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
  • hamit karakaş
    güzel yazı olmus tebrıkler cengiz bey
deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri